Hiç elbet bebekler hayatın verdiği en büyük mucizelerden biri. Herkesin bildiği üzere iki doğum hali vardır; olağan doğum ve sezaryen. Gelin sezaryan doğum neymiş inceleyelim.
Kaynak: https://www.historyextra.com/period/g…
Başlamadan evvel sezaryen doğum ismini nereden alıyor ve Jül Sezar ile sahiden bir ilişkisi var mı bakalım.
Sezaryen sözü, Latince ”kesmek” manasına gelen ”caedare” sözünden geliyor. Ayrıyeten sezaryen ismini büyük Jül Sezar’dan alsa da tarihçiler aslında bu operasyonun onun vaktinden çok evvel kullanıldığına inanıyorlar.
Aslında çoğunluğun kestirim ettiğinin tersine, sezaryen doğumun geçmişi, antik çağlara kadar dayanıyor.
Eski Mısır ve Roma’da, annenin hayatta kalma talihinin düşük olmasına karşın sezaryen acil durumlarda tercih ediliyordu. Lakin bu formül çoklukla annenin vefatına yol açtığı için son deva olarak kullanılıyordu.
Yaşanan mevt hadiseleri göz önüne alındığında, Ortaçağ’da sezaryen, neredeyse büsbütün ölümcül bir operasyon olarak görülüyordu.
Hatta o denli ki kilisenin tesiriyle sezaryen doğum, Allah’a karşı gelmek olarak kabul ediliyor ve sıkça yasaklanıyordu. Annenin yaşama talihi düşük olduğundan, bu operasyon ekseriyetle gözü pek bir hekim tarafından gizlice gerçekleştiriliyordu.
17. ve 18. yüzyılda tıp alanındaki gelişmelerle yanlışsız orantılı olarak sezaryen doğumun başarılı bir formda gerçekleştirilme mümkünlüğü da arttı.
Anestezi ve enfeksiyon denetimini alanındaki gelişimler sezaryen operasyonun riskini azalttı ve annelerin hayatta kalma bahtını artırdı.
19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde ise sezaryen doğum günümüzün tersine hala yalnızca acil durum müdahalesi olarak kullanılıyordu.
Doğum sırasında annenin yahut bebeklerin hayatı tehlikede olduğunda tercih edilen bir sistemdi. Fakat bu devirde de enfeksiyonlar ve yetersiz cerrahi teknikler nedeniyle vefat riski devam ediyordu.
20. yüzyılın başlarına gelindiğinde, planlanmış sezaryen doğumlar yavaş yavaş daha yaygın hale geldi.
Özellikle birtakım tıbbi durumlar yahut evvelki doğum tecrübelerine dayalı olarak, tabipler ve anneler birlikte karar vererek sezaryeni tercih edebiliyordu.
20. yüzyılın ortalarından itibaren ise elektronik fetal izleme üzere teknolojilerin gelişmesi, annenin ve bebeğin durumunun daha yakından takip edilmesini sağladı.
Bu da sezaryen doğumun daha denetimli bir formda gerçekleştirilmesine imkan tanıdı.
21. yüzyıla gelindiğinde ise estetik dertler da sezaryen doğumun tercih edilmesinde tesirli oldu.
Bazı anneler, vajinal doğumun bedenlerinde bırakabileceği izlerden kaçınmak için sezaryen doğum formülünü tercih etmeye başladı.
Günümüzde, birçok ülkede sezaryen doğum oranları artmış durumda.
Bazı anneler, daha kısa bir düzgünleşme müddeti ve daha denetimli bir doğum tecrübesi nedeniyle sezaryeni tercih ediyor. Lakin uzmanlar, gereksiz yere planlanmış sezaryenlerin risklerine dikkat çekiyor.
Bugün tıbbi gereklilikler doğrultusunda yapılan sezaryen doğumlar annenin ve bebeğin sıhhati için hayati değere sahip.
Özellikle pelvik yapının uygun olmadığı durumlar ve plasentanın yerleşimi üzere tıbbi faktörler sezaryen doğumun tercih edilmesine neden olabilliyor Ayrıyeten gelecekte tıp ve teknolojinin daha da ilerlemesiyle bir arada sezaryen doğumun riskleri daha da azalabilir.