VakıfBank Kültür Yayınları, gazeteci ve yazar Anna Reid’in kaleme aldığı “Leningrad: Kuşatılmış Bir Şehrin Trajedisi 1941-1944” adlı kitabı yayımlıyor. Reid, kitapta 2. Dünya Savaşı sırasındaki en kanlı kuşatmalardan biri olan ve yüzbinlerce insanın hayatını kaybettiği Leningrad’ın hikâyesini kuşatmadan sağ kalanların anlatımlarını, günlükleri ve hükümet kayıtlarını kullanarak onlarca yıllık Sovyetler Birliği propagandalarını çürütüyor.
VakıfBank Kültür Yayınları’nın (VBKY) Türkçe’de ilk kez okurla buluşturduğu “Leningrad: Kuşatılmış Bir Şehrin Trajedisi 1941-1944” isimli kitap, modern tarihin en uzun süreli ve en yıkıcı kent kuşatmalarından birini çarpıcı belgelerle ve tarihi anekdotlarla ortaya koyuyor. Türkçe çevirisini Özgür Atılım Turan’ın yaptığı kitapta Reid, kuşatmadan sağ kurtulmayı başaranlarla yaptığı röportajlar, polis kayıtları, hükümet ve askeri arşivlerden eriştiği belgeler ile Leningrad’daki yaşam ve ölümün ayrıntılı ve üzücü gerçekliğini okurlarla paylaşıyor.
Hitler’in 872 gün süren kanlı kuşatması
1941-1944 yıllarına tarihlenen, 2. Dünya Savaşı’nın en kanlı kuşatmalarından biri olan Leningrad, Nazi Almanya’sının Sovyetler Birliği’ni işgal etmesi ile başlayan, Barbaros harekâtında Moskova’nın ele geçirilmesi için yapılmış stratejik bir şehir kuşatması olarak tarihe kanlı harflerle adını yazdırdı. Sovyet lider Stalin’e karşı savaşan Nazi Almanyası lideri Hitler’in planları Aralık 1940’ta verdiği “Baltıklar, Leningrad ve Kronstadt alındıktan, Baltık Kızıl Filosu batırıldıktan ve Leningrad’ın silah fabrikaları güvenceye alındıktan sonra Moskova’ya ilerleme başlayacaktı.” talimatı ile insanlık tarihinde en ölümcül şekilde ablukaya alınan şehrin hikâyesinin başlangıcı oldu.
Açlık, soğuk ve ölüm
“İstila: Haziran-Eylül 1941”, “Kuşatma Başlıyor: Eylül-Aralık 1941”, “Toplu Ölüm 1941-1942 Kışı”, “Ocak 1942-Ocak 1944” ve “Akıbet” başlıklı beş bölümden oluşan eser, onlarca yıllık Sovyet propagandasını ortadan kaldırarak, tanıklıklar, günlükler ve resmi kayıtların izinde “ölümlerin bu kadar yüksek olması Hitler kadar Stalin’in de hatası mıydı?, “Almanlar şehri neden ele geçiremedi?”, “Kimin hayatta kalıp kimin öleceği kararı nasıl verildi?” gibi bir dizi cevaplanmamış soruyu da ele alıyor.
Sansürün gölgesinde
Neredeyse bir milyon Leningradlının açlığın pençesinde can verdiği kuşatmaya, Batı’da ilgi gösterilmemesinden duyduğu rahatsızlığı bu eser ile ortaya koyan Anna Reid, kuşatma hakkındaki gerçek bilgilere ulaşmanın en önemli zorluklarından birinin sansür olduğuna şu sözlerle dikkat çekiyor. “Kuşatma hakkında çok az şey yazılmasının bir diğer nedeni elbette Sovyetlerin bunu doğru düzgün yapmayı imkânsızlaştırmasıdır. Savaş sırasında sansür her alanı kuşatmıştı. Bırakın Batılıları, kuşatma çemberinin dışında kalan Ruslar bile şehrin içindeki duruma dair sadece üstünkörü fikirlere sahipti. İngiliz ve Amerikan basını Sovyet ajanslarının haberlerini papağan gibi tekrarlıyorlardı. İlk başlarda Leningrad çatışmaları açmaza girdiğinde BBC raporları yavaş yavaş azaldı ve bir yıl sonra London’s Times muazzam ve şuursuz bir abartı ile şehirden dışarı doğru bir kara koridorunun açıldığını duyurdu. Okurlara, Leningradlılar kuşatmanın ilk kışında ‘korkunç yokluklar’ çekmişlerdi fakat ilkbahar şartlarının gelişiyle ‘derhal toparlanmışlar’ denmişti. 4 Müttefik memurları de aynı şekilde olanlardan bihaberdi.”
“Leningrad: Kuşatılmış Bir Şehrin Trajedisi 1941-1944”, göz ardı edilen bir vahşeti yeniden canlandırmak yerine, savaşın askeri veya siyasi tarih dilinin ötesinde ölmek üzere olan insanlığın davranışlarının derinliğini yeniden hatırlatmayı amaçlayan sıra dışı bir eser olarak okurların karşısına çıkıyor.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı