Anne-baba olmak konusunda tek bir doğru olmadığını kanıtlayan, dünyanın dört bir yanından farklı ebeveynlik biçimlerini sizler için derledik!
Her şeyden önce çocuklarını dinleyen ve onlarla konuşan Fransızlar, bebeklerini dünyadan habersiz yetiştirmiyor; onların öğrenebilen ve hissettiklerini anlatabilen gerçekçi varlıklar olduklarını düşünüyorlar.
Bebekleri doğduktan sonra bir yıl ücretli izin hakkına sahip olan Norveçliler, en soğuk kış günlerde bile çocuklarını dışarı çıkarıyorlar, özellikle pusette uyumalarını sağlıyorlar.
Bağımsızlık duygusunu geliştirmeye odaklanan Japonlar, çocuklarının yalnız başına metroya binmelerine ya da kalabalık caddelerde yürümelerine izin veriyorlar.
Metroyla okula gitmekten yürüyerek sinemaya gitmeye kadar Japon çocukları pek çok şeyi erken yaşta kendi başlarına yapıyorlar.
Çocuk haklarını ön planda tutan İsveçliler, çocukları istedikleri takdirde birlikte uyuyorlar.
Her ne kadar bize çok uzak bir kavram gibi görünse de, çocuğu istediği takdirde birlikte uyumayan ebeveyn ihmalkar olarak görülüyor.
Bebeklerini kucaklarından indirmeyen ve fiziksel olarak sürekli iletişim halinde olan Koreliler, ikinci aydan itibaren bebeklerine İngilizce öğretmeye çalışıyorlar.
Akademik eğitime önem veren Koreli anneler bebeklerine İngilizce kayıtlar dinletiyorlar.
Başarıya saplantısı olan Amerikalılar, çocuklarının potansiyelini maksimuma çıkarabilmek için çok fazla baskı uyguluyorlar.
Özellikle çocuklarının yeteneklerinin üzerine giden Amerikalı anne ve babalar, başarısız olmaktan korkuyorlar.
Çocuklarını zorlamamayı tercih eden Hollandalılar, düzenli uyku ve yemeği ön planda tutuyorlar.
Okula gitmeden önce çocuklarının okuma-yazma öğrenmesini istemeyen ve bunun mutsuz edeceğini düşünen Hollandalı anne ve babalar için çocuğun günlük rutini daha önemli…
Çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmek isteyen İspanyollar, onları tüm dünyadaki kanının aksine geç yatırıyorlar.
Çocuklarının sosyal yönden güçlü olmasını istedikleri için birlikte vakit geçirmeye çok önem veriyorlar.
Avrupa kültürünün etkisinde yoğun olarak kalan Arjantinliler, çocuklarıyla birlikte yemeğe oturmaya ve beraber yemek yemeye çok önem veriyorlar.
Öyle ki, bunun için uyku saatini bile önemsemiyorlar. Herkesin bir arada olduğu uzun akşam yemekleriyle çocuklarına ailenin önemini öğretiyorlar.
Farklı öğrenme metotları deneyen Vietnamlılar, çocuklarına tuvalet eğitimini ıslık sesiyle veriyorlar.
“Nasıl?” dediğinizi duyar gibiyiz. Pavlov'un yaptığı deneyi hatırlarsınız, tek fark burada anne-babalar ve tuvalet alıştırması olmayan bebekler var. Bebeğinin çiş yapacağını fark eden anne-baba ıslık çalıyor ve kısa süre sonra bebek bu sesle çiş yapması gerektiğini anlıyor. Ya…
Bebeklerine “Patron sensin” mesajını vermeyi istemeyen Kenyalılar, onların mızıldanmalarına aldırmıyorlar ve bu anlarda göz teması kurmaktan kaçınıyorlar.
Her yere birlikte götürdükleri bebeklerinin dikkat çekmek amacıyla yaptıkları mızıldanmalara aldırmıyorlar anlayacağınız…