Söz uçar yazı kalır demişler ancak bu durum yazıları korumayı başarırsak olur. Bu ülkede yazıyı gerçekten korumak ve geleceğe aktarmak isteyen insanlar da var! Süleymaniye Kütüphanesi bünyesinde bulunan Süleymaniye Yazma Eserler Hastanesi'ni sizin için derledik.
Kaynak: 1, 2,3,4
Tarih alanında tüm dünyada sayılı şehirlerden birisi olan İstanbul, yazma eserler konusunda çok önemli bir kuruma ev sahipliği yapıyor: Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi.
Türkçe, Arapça ve Farsça yazma eserleri bünyesinde barındıran kütüphanenin ilk ve en önemli özelliği, kendi alanında dünyanın en büyük kütüphanesi olması.
557 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın emri ile kurulan kütüphane, o günden bu yana tüm eserlerini muhafaza etmiştir.
İkinci önemli özelliği ise, kütüphane olmasının yanı sıra hastane görevi görmesi. Ama canlılar için değil, kitaplar için.
1962 yılında kurulan ve resmi adıyla Kâğıt ve Cilt Restorasyon Atölyeleri’nde mevcut durumda 17 uzman çalışmaktadır.
Ve düzenli olarak bu konuda teknik eğitimler veriliyor.
Hastanenin amacı, zamanla nem ve çeşitli faktörler nedeniyle yazma eserlerde yaşanan deformasyonları tedavi etmek ve temizlemek.
Sanatsal ve tarihi değeri olan, hasarlı el yazması eserleri toplayıp tedavi ediyorlar.
Tespit edilmiş eserlere ek olarak, yılda iki kez kütüphanedeki eserler de kontrol ediliyor ve gerekli görülürse tedaviye alınıyor.
İşlemler esnasında 3 uzman yardımcısı, 2 biyolog, 1 kimyager ve 1 teknisyenden oluşan ekip görev alıyor.
Eserler kontrol edilirken sayfalarının bütünlüğü, yazıların tam olup olmaması ve ciltlerinin sağlamlığına dikkat ediliyor.
Hasarlı bulunan eserler 24 saat soğuk hava deposunda bekletildikten sonra kağıt hamuru ile sayfalardaki gedikler kapatılıyor.
Eserin ilk yazılışında kullanılan mürekkebin aynısı ile eksik yazılar tamamlanıyor ve yeniden ciltleniyor.
Kütüphanede bünyesindeki 100’den fazla koleksiyonda bulunan 100 binin üzerinde yazma eser tedavi edildi, diğerleri için de çalışmalara başlandı.
Ve tedavi edilen her kitaptan mikro örnekler alınarak yeni bir arşiv oluşturuluyor.
Uzmanların temel prensiplerinden biri, eserlerin müzelik değil, kullanımlık olması. Onlar daha fazla insanın bu eserleri okuyabilmesini istediklerini belirtiyor.
Her şey gibi kitapların da dijitalleştiği günümüzde bu kadar emek verilirken, bize de onları okumak ve desteklemek düşüyor.
Bu vesileyle kendi koleksiyonlarını kütüphaneye bağışlayarak oldukça büyük bir katkı sağlayan Ordinaryus Profesör Doktor Süheyl Ünver'i de anmış olalım.