*Öğrenciyiz, Nilüfer orta ikide, ben hazırlıktaydım. O zaman rahibe okuluydu. Aramızda bahçe vardı, hazırlık okuyanların oraya çıkması yasaktı.
*Ben bir ses duyuyordum yukardan, şarkı söyletirlerdi sesi güzel olanlara. Orta bire geçtiğim zaman Nilüfer de orta üçe geçmişti. O zaman görmüştüm, tanımıştım. Ama o zaman ünlü değildi. Yemek aralarında şarkı söylerdi. Benim aklımda şarkıcılık yoktu, aklım fikrim hostes olmaktaydı.
*Nilüfer mezun oldu gitti, ben de orta ikiye geçtim. Şarkıcı olmak için belge almak gerekiyordu. Belge aldım ben.
*Sonra ‘dünya dönüyor’ çıktı. Pikap var evde, bayılıyorum tabi okuldan arkadaşım. Bir baktım ben de onun gibi söyleyebiliyorum. Ve Nilüfer’i aradım hemen. Dedim ki, “Ben de şarkı söylemek istiyorum” dedim. Bana o zaman DiscoTürk Plak telefonunu verdi, ‘Onu ara hemen kabul edecektir’ dedi. Aradım ve randevu verdi bana.
*Ben hayatımın ilk ve son yalanını o zaman söyledim. Koşarak anneme gittim. “Bana plak şirketinden teklif geldi” dedim. Nilüfer bahsetmiş dedim ve öyle şirkete gittim.
*Orta sonda ilk plağım çıktı, ünlü oldum. Nilüfer Şişli Koleji’ne geçmişti, ben de Şişli Koleji’ne geçtim. Sonra konserler başladı, devamsızlık… Sonra ben de ayrıldım.
*Türkiye’deki ilk Eurovision şarkı yarışması, canlı yayın. O zaman intro’nun ne demek olduğunu bilmiyorum, kaçırıyorum sürekli. Orkestra şefimiz Timur Selçuk’tu. “Timur abi benim gireceğim zaman sen hafif bir şey yap, ben öyle başlayayım” dedim.
*Babaannemi kaybetmiştim küçükken. Babaannem Aşiyan’da gömülüydü. Ben de ilk para kazanınca mezarlığı satın alacağım demiştim. Tam Minür Nurettin ve Yahya Kemal Beyatlı’nın yanında şahane bir mezarlığım var, babacığım da orada yatıyor.
*Ben babama çekmişim, babam da Bebek’te apartmanı olan bir insanmış. Boğaziçi Üniversitesi’nin orası çiftlikleriymiş. Babam da bir güzel eş dost ahbap… Ben de öyleyimdir, yenilsin içilsin.
*Hayatım boyunca bir erkeğe asla para yedirmedim. Ama metazori olmuştu rahmetlinin zamanında. Çok karanlık bir hayatı vardı, çok şiddet falan görmüştüm. Herkes biliyor zaten. O dönemki iki arabam, evim hepsi gitti. Ama nasıl gitti inan ben de hatırlamıyorum.
*Hem eğlenmeyi severim, hem de evciyim. bir sürü Yeliz var benim içimde. “Ben yoruldum evimin kadını olayım” dedim. O zaman Maksim’de solist altı başlamıştım. Fahri bey bir sene sonra astsolist yapacağım seni demişti. Ve ben sahneyi bıraktım.
*Hem ‘Bu ne dünya’ da ne de Türk müziği arabesklerde; bu arada ‘Kimbilir’i ilk ben yaptım. Fakat denetim olduğu için duyuramadık. Sonra yılbaşı gecesi Kibariye çıktı söyledi ve ona mal oldu.
*Yankı Plak… Çok hakkımı yediler. Altın plağımı yediler, paramı vermediler. Ben hep Allah’a havale ettim. Bak ben buradayım, onlar yok.
UFUK DEVECİ İLE İLİŞKİSİ
*Bir sürü şey öğrendim ama çok ağır bedeller ödeyerek öğrendim. Şimdi kadına şiddet deniyor ya, ben çok ağır bedeller ödedim. Psikolojik ve fiziksel olarak büyük bedeller ödedim.
*Yasaklı madde kullanıyordu o zaman. İki evlilik yaptım ikisi de öyleydi. Tabi onu içince noluyor bilmiyorum. Kendi kurduğu hayaliyle bir sürü psikopatlık derecesinde şiddet ve işkence gördüm. Eskiden hiç anlatamıyordum. Zaten rahmetli oldu.
*Benim o kadar şahane bir ailem vardı ki. Babacığım, annem. Benim annemin babamın evini de kurşunladı. Benim her şeyimi aldı elimden çalışamayayım diye. Hiçbir yerde iş bulamaz oldum, iş vermediler bana.
*O kadar mücevherim vardı ki hepsini aldı. Kaçamıyorum, evden dışarı çıkamıyorum. Anne-baba lafı dinlemeyiz ya; hep bana bunu söylediler.
*Mesela İstanbul’da bir gece evden kaçtım. O kadar kötüydüm ki hastaneye yatırdılar beni, sinir sistemin bitmişti. Korkunç durumdaydım, sokağa falan çıkamazdım. Boşandıktan sonra da uzun zaman doktorlara gittim. Korkudan devamlı yutkunmaktan nefes borum küçülmüş.
*Ben bir korkuda heyecanda tıkanırım hemen. Kolonyayı da duyduğum zaman bile nefes alamıyorum, çok kolonya kullanırdı.
*Bir tek şey hayal ederdim. Gece lambasını çok severdim, kendim anahtarımla açıp içinde sarı gece lambasının yanabileceği tek odalı da olsa, huzur duyacağım bir ev hayal ederdim. Bana o kadar uzak gelirdi ki o kuyunun dibinden. Öyle öyle öyle 6.5 sene geçti.
NASIL KURTULDU?
*Benim şöyle bir huyum vardır. Sen bana yaparsın, yaparsın. Ama hiçbir şey yoktur ben birden keserim. Hiç habersiz mahkemeye verdim. Bütün raporları verdim, polisle işbirliği yaptım. Yakalattım, mahkememiz oldu, hapse girdi. Ondan sonra boşandım.
*O dönem Gülhane Konserleri olurdu. Çıkacağım zaman telefon geldi “Çıktığın zaman vurulacaksın” diye. Çok korkuyla yaşadım ama bir müddet sonra bir deli kuvveti geldi bana beyin olarak ve ruh olarak. Allah’ıma sığındım ve ne korku ne bir şey.
SESİNİ KAYBETME TEHLİKESİ
*Benim çok korkunç bademciklerim vardı. Sedat Katırcıoğlu’ydu benim doktorum. Bademciklerimdeki iltihap ses tellerime kabuk bağlatmış. Çok büyük bir ameliyat geçirdim ben. Önce bademciklerimi aldı, sonra ses tellerimi kazıdı. 11 gün hiç konuşmadım.
*Evet hamile kaldım fakat şiddetten dolayı düştü. Ve ondan sonra bir daha hamile kalmadım, istemedim.
İKİNCİ EVLİLİĞİ…
*Yine bir kişi girdi hayatıma. Ne bileyim ki o da o maddelerin tutkunuymuş. Beraberliğim, evliliğim hepsi bir, bir buçuk yıl sürdü. O dönem Anadolu Yakası’na taşındım 91-92’de. Ondan sonra o kişiyle, Volkan ile evlendim.
*Bir gün stüdyodan geldim. Benim çok sevdiğim bir köpeğim vardı. Birden bire yüzümde bir ateş hissettim. Yine korkunç bir şiddet. O gün gece saat 2’ydi, berbat bir halde çıkıp Yeşim’in evine gittim.
*Albüm için kıyafetlerim falan orada kaldı, alamıyorum. Lanet olsun dedim, Yeşim’in kıyafetleriyle çektirmiştim o albüm kapağını.
ÖZCAN DENİZ İLE İLİŞKİSİ
*Ben çalışıyordum, gece dönüyordum. O bekliyordu beni. Sonra ayrıldık. Çünkü o yeni çıkıyordu piyasaya. Şimdiki gibi rahat değildi o zaman. Rahmetli Hilmi Topaloğlu, “Sen daha yolun başındasın. Kendinden 10 yaş büyük kadınla niye berabersin” falan… Onun için ayrıldık. Ben ayrıldığım zaman babamı çağırmıştım. Orada babamın dizine yatıp ‘Baba çok acı çekiyorum’ dediğimi hatırlıyorum.
*99 depreminden önce ben bir albüm yaptım, bir iş adamı sponsor oldu. Ve bu albümün de müzik direktörlüğünü asla ve asla ismini vermeyeceğim biri üstlendi. Çünkü verdiğim anda cevap verecek, prim yaptırmak istemiyorum.
*Hep diyorum, ben bu ülkede iki kişiye ne ölüme ne dirime. Biri kadın şarkıcı, biri bu adam. İkisi de benim ekmeğimle oynadılar. Bunlar 99 depreminden önce olan hadiseler.
*Şahane bir albüm yaptım 12 şarkıcılık. Müzik direktörü, besteci ve sponsor arasında anlaşmazlık yüzünden ben güme gittim. Ve çöpe atıldı, ben orada tamamen küstüm her şeye. Pisi pisine bir insanın egosu, bir insanın ben bilirim demesi yüzünden benim albüm, şahane şarkıların olduğu longplay çöpe gitti.
*Bodrum’da bir mekan açılacak. O zaman Kastelli’nin oğluydu, ‘Yeliz hanım sizinle açmak istiyoruz’ dedi, tamam dedim. Biz şarkılar çalıştık. Ben üç aylığına Bodrum’a gittim. Mekan açıldı, çalışıyoruz. Bir müddet sonra bir şeyler olmaya başladı. “Bu gece iş yok” denmeye başladı.
*Ama şöyle oldu bir gün beni dinlemeye bir şarkıcı geldi. Onu sahneye çağırdım. “İyi cesaret beni sahneye çağırman” dedi. Bir müddet sonra baktım iş yok diyorlar, yine parasız kalmaya başladım. Kaldım Bodrum’da. Bir baktım o kadının ilanı çıktı. Allem etti kullem etti beni ekmeğimden etti. Ama sonra zaten kapandı ve ben İstanbul’a döndüm.