Nasser al-Khelaïfi, itibar ve prestij kazanıyor. 47 yaşındaki Katarlı futbol yöneticisi, yıllar içinde kendini Fransa, Avrupa ve dünya sporunda kilit bir figür olarak konumlandırdı. Ve bu figür, kurulmaya çalışılan Süper Lig’in enkazında daha da yükseldi.
Real Madrid ve Juventus Başkanları Florentino Perez ile Andrea Agnelli; her konuda yanılırken ve Avrupa satranç tahtasındaki konumlarını kaybederken, Paris Saint-Germain’in patronu ayakta kalıp kazanan tarafta yer alarak ne kadar güçlü ve etkili olduğunu gösterdi.
Katar’daki Dünya Kupası’nın başlamasına bir buçuk yıl kala ve yapım aşamasında olan stadyumlardaki çalışma koşulları eleştirilirken, yeni gözdesinin bu şekilde reaksiyon göstermesi, UEFA Başkanı Aleksander Ceferin’in yararına oldu. beIN’in, Şampiyonlar Ligi TV yayın haklarını aldığından söz etmemize herhalde gerek yok. Son olarak, Süddeutsche Zeitung (Almanya’nın ulusal gazetelerinden), Avrupa’da kurulmak istenen Süper Lig’in büyük ölçüde Suudi fonları tarafından finanse edildiğini öne sürdü. Bu iddia Katarlı Başkan için güçlü bir argüman. PSG’de her şey politiktir ve Katar’ın Davis Kupası tenis takımının eski oyuncularından (1992-2002) al-Khelaifi tarafından yapılan seçimler daha az politik değildir. Stratejik seçimler, kazanan terciler… Ama hakkını da verelim: Nasser al-Khelaïfi, “bu spor herkes için” diyerek futbolun çıkarlarını da savundu. “Bir futbol kulübü olarak biz bir aileyiz. Bir camiayız. Taraftarlarımız kalbimizde. Bunu unutmamalıyız” dedi. Tüm bunlar yaşanırken “PSG’nin UEFA ile çalışmaya devam edeceğini” garanti etti ve kriz karşısında sadece “kişisel çıkarlarıyla” motive olanları kınamaktan da geri kalmadı. PSG Sportif Direktörü Leonardo, Canal+’a yaptığı konuşmada “Çizgiyi aşmak için bir neden değildi. Onunla gurur duyuyorum. Kendi değerlerine, kulübün değerlerine göre hareket etti” dedi.
“ORTAYA KOYDUĞU DİRENİŞ, PSG TRENİNİ TAKİP ETMEMİZ GEREKTİĞİNİ GÖSTERDİ”
Bu, “NAK”ın (Nasser al-Khelaïfi) “Paris Saint-Germain”ini Avrupa futbolunun kalbine “yerleştirmesini” sağlayan üç bantlı bir bilardo atışıydı. Bugün, başkent kulübünün sınırsız finansal gücüyle piyasayı altüst ettiği için dışlandığını ve karalandığını kim hatırlıyor? Büyük Avrupa kulüplerinin ve yöneticilerinin gözü uzun süredir Paris’in üzerindeydi. Fakat bu durum geçmişte kaldı…
Fransa Şampiyonu ve karşı koyulamaz başkanları için övgü kadar eleştiri yapılmadı. Ceferin,”Nasser, harika bir adam olduğunuzu ve futbol ile değerlerimize saygı duyduğunuzu gösteriyorsunuz ” dedi. Sloven lider sözlerine Karl-Heinz Rummenigge (Bayern), Jean-Michel Aulas (Lyon) ve José Castro Carmona’yı (Sevilla) dahil ederek devam etti: “Gerçek futbol aşıklarısınız ve kulüplerinizin taraftarları size sahip oldukları için şanslılar”. Bay Aulas, “zamanında PSG’nin kullandığı yöntem ve araçlardan rahatsız olduğunu” dile getirmiş olsa da, L’Équipe gazetesinde iltifatlarını sunmaktan da geri kalmadı: “Nasser’ın, diğerlerinin hepsinden daha net bir şekilde ortaya koyduğu direniş, UEFA ve PSG trenini takip etmemiz gerektiğini gösterdi.” Kylian Mbappé’nin hâlâ belirsiz geleceği söz konusu olduğunda Rummenigge, Fransız futbolcunun Seine kıyısında “emin ellerde” olduğuna inanıyor.
Nasser al-Khelaïfi’nin nitelikleri iyi biliniyor. Bu kadar çeşitli alanda yer alması ve bu kadar çok sorumluluk üstlenmesi tesadüf değil. Doha doğumlu ancak kraliyet ailesinin bir üyesi değil. İlk önce Veliaht Prens Tamim Ben Hamad al-Thani ile arkadaşlık kurarak Katar monarşisinin zirvesi ile ilşkilerini geliştirdi. Aralarında çok güçlü bir bağ var. Bu bağ “NAK”ın QSI, PSG ve beIN MEDIA Group’un dizginlerini eline almasını sağladı. İlk aşkı olan küçük sarı tenis topunu unutmadığını, bugün Katar Tenis Federasyonu (QTF) ve Asya Tenis Federasyonu’nun (ATF) başında olduğunu da hatırlatalım. Buna Profesyonel Futbol Ligi (LFP) Yönetim Kurulu’nda bir koltuk ve hatta Katar hükümetinde bir bakanlık unvanı da ekleyin. İşte şimdi onun kadar eksiksiz bir özgeçmişiniz var.
Nasser al-Khelaïfi; en güçlülerle nasıl konuşulacağını bilen bir adam. Aynı zamanda kendisi hakkında sık sık övgüler dizen Montpellier kulübünün eski Başkanı Louis Nicollin gibi daha özgün karakterlere de kendisini sevdirmeyi biliyor.
“KÖPRÜNÜN DOĞRU TARAFINDA YER ALDI”
Bu hikayede kötü adamlara karşı iyi adamlar olmasa bile, son dönemde istifa eden ‘hain’ Andrea Agnelli’nin (Juventus Başkanı) yerine Avrupa kulüplerinin temsilci organı olan ECA’nın Başkanlığına getirilmesi, Nasser al-Khelaïfi’nin zaferinin sembolü olarak görülüyor. 12 isyankar kulüp, kurmayı düşündükleri Süper Lig ile endüstriyel futbolun aceleciliğini sürdürmeyi ve yaşam tarzlarını finanse etmeyi hedefliyorlarsa, UEFA Şampiyonlar Ligi reform projesi de tam olarak aynı yönde ilerliyor. Ve eğer maaşlar ile transfer ücretlerinin patlamasından bahsediyorsak; bu durumdan PSG kadar, Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Çarşamba günü PSG’nin rakibi olacak Manchester City veya Chelsea gibi kulüplerin de sorumlu olduğunu söyleyebiliriz. Kötü adamlara karşı iyi adamlar olarak tanımlayamasak da Nasser al-Khelaïfi ve PSG, köprünün doğru tarafında yer aldı diyebiliriz.
Yeşil sahalarda da Avrupa futbolunun hakimi olmak için bu ivmeden yararlanmak Neymar Jr ve PSG’nin kendi ellinde. Bugün ile 29 Mayıs’ta İstanbul’da oynanacak olan Şampiyonlar Ligi finaline kadar olan dönemde, Kırmızı-Mavili kulüp 3 kupada da şampiyon olabilir: Fransa Ligi, Fransa Kupası ve hepsinden öte, 2011’de kulübün satın alınmasından bu yana Doha’daki merkezin hayali olan Şampiyonlar Ligi. Tarih yazmak için dokuz maç. Al-Khelaïfi ise kendi tarihini büyük harflerle yazıyor.