◊ Sizinki için film gibi bir hayat dersek abartmış olmayız. Hayatınızı bu kadar farklı kılan neydi?
– Cesurumdur. Plan yapıp sonuçları düşünerek hareket etmem, yüreğimin götürdüğü yere giderim, “acaba”larım, “belki”lerim yoktur. Hayal kurar, onların peşinden giderim.
◊ Kadınlara “güçlü olma” formülünü verebilir misiniz?
– Ailem konusunda çok şanslıyım. Babam maddi şartlarımız ne olursa olsun, bizim geleceğimiz için yatırım yaptı hep. Kitaplar içinde büyüdük. Hep ayaklarımı yere basmayı öğretti bana; ideallerimden vazgeçmemeyi, maddiyatın değil maneviyatın önemli olduğunu… Kadının eğitimli ve aileden güçlü olarak yetiştirilmesi, kadere boyun eğmemesi çok önemli. Ailem istediğim şeyler için mücadele etmeyi öğretti. Yani “armut piş ağzıma düş” yaşamamayı…
◊ Neden “yazmalıyım” dediniz? Kitabınız öncelikle kimlere, nasıl bir sesleniş?
– Bebek kaybettiğim zaman hep ruhen çöküş yaşadım, bir kadın olarak işe yaramadığımı düşündüm. Aslında ne kadar yanlış, ama engel olamıyorsunuz. Bir de hak etmeyen kişilerin anne olması haksızlık gibi geldi. 51 yaşında kalbimden doğum ise mucize gibi bir şey oldu. Biyolojik anne olmakla kalbiyolojik anne olmak arasında inanın hiçbir fark yok. Her doğuran kadın anne olmuyor, benim çocuklarımın annesi gibi. Ben 9 ay 10 günlük hamilelik sürecini kalbimle yaşadım. Tek yapamadığım şey emzirmekti. O kadar anne-baba özlemi çeken çocuk var ki. Evlat edinemiyorsanız devletle sorumlulukları paylaşabilirsiniz. Bir çocuk dünyayı değiştirir, tıpkı evlat edinilmiş olan Steve Jobs ve Nelson Mandela gibi. İlk önce sosyal medyada küçük notlarla başladım. Çok zor bir dönemdi ve paylaşmam bana biraz nefes aldırıyordu. Sonra sevgili Ayşe Erbulak “Lütfen bunları yaz” dedi. Yazarken içimi boşalttım hep. Kadınların kalbine dokunmak istedim. Korkmayın demek, kalp doğumunun da ne kadar muhteşem olduğunu anlatmak istedim.
◊ Neden Türkiye’den evlat edinmediniz?
– Çünkü eşim İngiliz ve biz İngiltere’de yaşıyoruz. Türkiye’den İngiltere’ye götürme izni yoktu. Bir de aslında ben ilk önce Türkiye’de bir yere yazdım ama bana hiç cevap vermediler. Sonra ben İngiltere’de işlemlere başladığımda “Kusura bakmayın, çok meşguldük” cevabı geldi.
◊ Kendiniz doğurmuş olsaydınız ve karşınıza yine Noah ve Mia çıksaydı, onları evlat edinir miydiniz?
– Seyrettiğim bir film ve oradaki evlat edinme hikayesi bu kararı aldırdı bana. Eşim hiç itiraz etmedi. Noah ve Mia ile bizim kaderimiz bir yazılmış. Ben doğurmuş olsaydım bile onlar karşıma çıkar, yine benim olurdu.
◊ Evlat edindikten sonra psikolojik destek aldınız mı?
– Birkaç kez düşündüm. Bazen çok zorlandığım oluyor, özellikle kızımla. Çünkü o çok travmalı. Ama inanıyorum ki sevgiyle bunları aşacağız.
◊ Bakıcınız yok. Her şeye yetişebiliyor musunuz?
– Ben çocuk sahibi olabilmek için çok mücadele verdim. Kendim bakmayacaksam niye uğraştım bu kadar? Ben bakıcıya karşıyım. Zamanı planlar ve hayatı bölüşürsen çocuk bakmak o kadar zor değil.
◊ Eşinizle iki ayrı kültürden geliyorsunuz. Ayrı düştüğünüz olmuyor mu?
– Olmaz mı, elbette oluyor. Ama konuşmayı, tartışmayı biliyorsanız, dengeyi bulursunuz. Biz birbirimizi olduğumuz gibi kabul ettik. Kocam bana göre daha duygusal. Ben biraz daha sertim pek çok konuda. Birbirimizin kültürünü anlamayı öğrendik. Orta yolu buluyoruz.
İLK KARŞILAŞMA GÜNÜ BAYILACAĞIMI DÜŞÜNDÜM
◊ Biri 3 aylık erkek, diğeri 4 yaşında kız olan iki kardeşi ilk ne zaman gördünüz?
– İlk önce bize fotoğrafları geldi. Bir hafta boyunca fotoğraflara baktım, en yakınlarıma gösterdim. Her görenin ilk söylediği “Bu kız sana ne kadar benziyor” oldu. Bize çocuklar hakkında yavaş yavaş bilgiler gelmeye başladı. Kızım tiyatro oyuncusu olmak istiyordu, doğum günü benimle aynıydı. Özgüveni fazlaydı, çok sosyaldi anlatılanlara göre. Bu mucize gibiydi, çünkü beni anlatıyordu her şey. Bir süre sonra ilk karşılaşma ve sonraki 15 günlük plan geldi. İlk karşılaşma günü bayılacağımı düşündüm. “Ya birbirimizi sevemezsek” en büyük korkumdu. Arabadan inerken bacaklarım titriyordu. Kapı açıldı ve kızım kollarımdaydı işte. Birbirimize sımsıkı sarıldık. Bize çikolatalı kurabiyeler yapmış. Hemen saç fırçasını getirdi ve saçını taramamı istedi. Bebek masada yatıyordu, elime verdiklerinde onu incitmekten korktum. Bir hafta her gün kaldıkları eve gidip geldik. Akşam onları yatırıp evden ayrılıyorduk. Sonraki hafta sosyal görevliler bize getirip akşam götürdü. 14 Şubat’ta kocamla yemeğe çıktık, kutlama yaptık ve ertesi gün aile olma sürecimiz başladı.
BU COCUKLAR BENİ HAYATA BAĞLADI
◊ Babanız Ferdi Merter ile çok yakın olduğunuzu biliyoruz. Sizin kahramanınızmış. Mutluluk ve acıyı aynı dönemde yaşamak çok zor olmuştur.
– Babamla birlikte bütün dallarım kırıldı benim, savruldum. Bu çocuklar hayatıma girmemiş olsaydı, babamın acısına dayanamazdım. Bağlı değil, bağımlı olduğumu öğrendim aileme. Annem de benim çok kıymetlim. Babamla son konuşmamda ona “Annemin hayatında, düzeninde hiçbir şey değişmeyecek” diye söz verdim. Babam için annem sonsuz aşktı. Aşkı, sevmeyi ben onlardan öğrendim. Hayatta tek çözüm bulamadığınız şey ölüm. O yüzden her anı yaşamak, tadını çıkarmak, kıymet bilmek gerek. Ben babamı hep sonsuz sanmışım.
◊ Evde hep beraberken neler yapmaktan keyif alıyorsunuz?
– Sabahları 7’de yatağın içinde hep birlikte tepinmek ve TV seyretmek çok eğlenceli. Akşamları masal okumak da. Hafta sonları uzun park gezileri yapıyoruz. Film seyrediyoruz. Bahçe düzenliyoruz. Hafta sonları yemek Rob’a ait. Cumartesi Türk kahvaltısı hiç atlanmıyor.
◊ Eşiniz nasıl bir baba oldu sizce?
– Dört dörtlük bir baba. Tıpkı babam gibi. Baba ve koca olmak için doğmuş, kalbi okyanus gibi bir adam.
◊ Yeni projeler var mı?
– Evet kitabım İngiltere’de basılacak, o yüzden çevirisini yapacağım. Filmini de çekeceğim. İngiliz ve Türk ortak yapım olacak. Bir de tiyatro sahnesini özledim.
KIZIM HER ŞEYİN FARKINDA OĞLUM DA ÖĞRENECEK
◊ Evlatlık almanıza aile üyelerinizin ve arkadaşlarınızın tepkileri ne oldu?
– Annem çok karşı çıktı, çünkü o güne kadar çocuk istemediğimi söylüyordum. Ve yoğun çalışan, seyahat eden biriydim. “Bu yaştan sonra o enerji zor. Yaşam tarzın tamamen değişir, eşinle hayatınız da değişecek” diyenler oldu. Ama babam ilk andan itibaren beni destekledi, bana hep inandı. Genelde karar verdi mi yapan biriyim, fikir alsam da kendi bildiğimi yaparım.
◊ Öz aile neden bırakmış çocuklarını? Ve sizden önce koruyucu ailelere verilmişler değil mi? Onlara gerçeği anlatacak mısınız?
– Oğlum doğduğu gün hastanede terk edilmişler. Kızım birkaç ev değiştirmiş, en son kardeşinin yanına bırakıp gitmişler yine. Kızım pek çok şeyin farkında, oğlum da öğrenecek. Onların hakkı bu. Tavan arasında kutumuz var, orada bütün geçmişleri saklı. Bazen o kutuyu yok edeyim diyorum ama bu haksızlık olur.