Kınık Mahallesi’ndeki kentte 1950’de Fransızların başlattığı kazı çalışmalarını, 2011’den beri Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü kazı ekibi devam ettiriyor. Kentin girişinde, kemerli bir kapı karşılıyor bizi.
Xanthosluların acı bir hikâyesi var aslında. Komşuları tüccar Lidyalıların aksine savaşçı bir toplum Xanthoslular. Bağımsızlık uğruna ölümü seçmiş olmaları, onların günümüze kadar ulaşan destansı kahramanlıklarını yeterince anlatıyor zaten. Yüz binlerce askerden oluşan Pers ordusuna karşı, 5-6 bin kişilik küçük ordularıyla sonuna kadar direnen Xanthoslular, bitmez tükenmez dirençlerine rağmen yenik düşerler. Şehir düşse de, esir olarak yaşayamayacaklarından kadınlarını, çocuklarını ve hazinelerini kaleye kapatarak yakarlar. Kendileri de kralın bir zamanlar deniz olan ama Eşen Çayı’nın getirdiği alüvyonlarla bugün bir sera ovasına dönüşen manzaraya hâkim, kentin en yüksek noktasında içkisini yudumladığı terastan aşağı, Eşen Çayı’na atlayarak intihar ederler… Azra Erhat’ın tercüme ettiği bir Xanthos tabletin de şu şiir yazmaktadır:
“Evlerimizi mezar yaptık,
Ve mezarlarımızı kendimize ev…
Evlerimiz ateşe verildi,
Ve mezarlarımız yağmalandı…
Yüksek tepelere sığındık,
Yerine dibine saklandık,
Su içinde gizlendik,
Geldiler ve bizi buldular…
Bizi yaktılar ve yok ettiler,
Bizi yağmaladılar…
Ve biz,
Analarımızın uğruna,
Kadınlarımızın uğruna…
Ve biz,
Onurumuz uğruna,
Ve özgürlüğümüzün…
Biz, bu toprakların insanları,
Topluca intiharı aradık
Arkamızda bir ateş bıraktık,
Hiç sönmeyecek…
Gerçekten etkileyici… Perslerin kölesi olarak yaşamaktansa ölümü seçen bu savaşçı halkı bugünün şartlarında dahi anlamak çok kolay. Harpy anıtı, kentin en görkemli yapılarından. Anıt üzerindeki kabartmaların orijinali, İngiltere’ye kaçırılmış ve Londra Müzesi’nde sergileniyor. Ne yazık ki… Bize de kala kala kopyası kalmış. Hemen yanındaki anıtsal Pavaya Lahiti ise Harpy anıtıyla birlikte kentin siluetini oluşturuyor.
Lahitin üst kısmı, tüm Likya lahitleri gibi, ters duran bir kayık şeklinde. Likyalıların inancına göre, kıyamet günü tüm dünyayı sel basacak ve ölüler dirilerek bu kayık mezarlarıyla kurtuluşa erecekmiş. Mezarların alt kısmı ise hazine odası şeklinde tasarlanmış. Çünkü yine Likya inancına göre bu dünyanın malı bu dünyada kalmıyor, öteki tarafa da götürebiliyorsun.
Gelgör ki, böyle olmamış, gönüllü rehber Ragıp Amca’nın iddiasına göre yine İngilizler bu hazine odasına büyük bir delik açarak, tam 198 sandığa sığdırabildikleri hazineyi götürmüşler. Kazı çalışmalarının halen devam ettiği kentte, yeni mozaikler çıkarılmaya başlanmış. Havuzları, hamamları, duşları, zaman zaman gladyatörlerle aslanları dövüştürdükleri tiyatrosuyla, keyifli günler yaşamış aslında Xanthoslular.