Almanya ve Macaristan merkezli eAircraft işletmesi, havacılık endüstrisi için tam elektrikli ve hibrit-elektrikli propülsiyon çözümleri geliştiren 180 civarında uzman elektrik tasarımcısı ve mühendisiyle çalışıyor. Rolls-Royce ve eAircraft ekibi daha önce, uçuş sırasında bölgesel uçakları çalıştırmak için gerekli hibrit-elektrik propülsiyonu sergileyecek E-Fan X test uçağı projesi için çalışmışlardı.
Rolls-Royce Elektrik Departmanı Direktörü Rob Watson “Elektrifikasyon, havacılığı, gaz türbinlerinin piston motorların yerini alması kadar önemli ölçüde etkileyecek. Gökyüzüne daha sessiz ve daha temiz hava taşımacılığının yeni bir sınıfını getirecek olan, havacılığın üçüncü çağının şafağındayız. Elektrifikasyonda öncülük stratejimizi gerçekleştirirken çok önemli adımlar attık. Bu adımlar, portföyümüze stratejik becerileri ve teknolojiyi de ekleyerek havacılıktaki çalışmalarımızı hızlandıracak nitelikte ve uzmanlığımızı artırıyor. Hibrit güç ve propülsiyon sistemlerinden oluşan bir ürün yelpazesi geliştiriyoruz. Rolls-Royce’a katılacak yeni iş arkadaşlarımıza merhaba demeyi ve yeni teknolojilere ve çözümlere öncülük etmek için onlarla birlikte çalışmayı dört gözle bekliyorum.” dedi.
Rolls-Royce Teknoloji Kurulu Başkanı Paul Stein ise, “CO2 emisyon hedeflerine ulaşırken hava taşımacılığı için artan talebi karşılamak üzere havacılık endüstrisi, giderek daha çevre dostu teknolojiler ve uygulamalar geliştiriyor. Uçuşun elektrifikasyonu, Rolls-Royce’un havacılığı daha sürdürülebilir hale getirme taahhüdünün yalnızca bir parçası: Gaz türbinlerimizin yakıt verimliliğini artırmaya devam ediyor, çevre dostu ve sürdürülebilir havacılık yakıtlarının gelişimini destekliyor ve havacılığın elektrifikasyonunun peşinden gidiyoruz.” şeklinde konuştu ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Şuna inanıyoruz ki saf elektrikli veya tamamen elektrikli propülsiyon, yakın gelecekte daha küçük uçakları çalıştırırken, daha büyük uçaklar, elektrifikasyonu gaz türbini evrimleriyle birleştiren hibrit-elektrikli çözümlere bağlı kalacak. Ek olarak, grubumuzun teknolojik portföyü, hibrit-elektrikli trenlerin ve mikro-şebekelerin geliştirilmesiyle giderek daha elektrikli hale gelirken, bu dünya standartlarında ekibin kapasitesi, gelecekte Rolls-Royce’un önemli bir parçası olacak.”
Hem Rolls-Royce hem Siemens, toplumun yararına yönelik CO2 emisyonu azaltımının ulusal ve uluslararası hedeflerini desteklemedeki önemi konusunda mutabık olduğu için, Rolls-Royce, Siemens’le çalışmak için gün sayıyor.
EVTOL’lar (hibrit elektrikli dikey kalkış ve iniş araçları), genel havacılık uçakları ve hibrit helikopterleri, daha küçük taşıma platformlarında kullanabilecek hibrit propülsiyon sisteminin başarılı saha testleriyle, uçuşun elektrifikasyonunda önemli ilerlemeler kaydettik. Bu testler hem 2021’deki deneysel test uçuşlarının önünü açıyor hem de dünyanın en kapsamlı hibrit havacılık türbin motor geliştirme ve entegrasyon programlarından birinin parçası.
Saha testleri, yüksek ölçüde başarılı bir motor olan ve geliştirildiği günden bu yana 170 çeşidin üzerinde sabit kanatlı askeri, sivil uçak ve helikopterleri çalıştıran Rolls-Royce M250 gaz türbini için gerçekleştirildi. Bu türbin, motorun dahili batarya sistemini şarj eden bir turbo-jeneratör olarak seri hibrit konfigürasyonunda çalışıyor. Rolls-Royce M250, uçağın itme gücünün, bir motor ve elektrikli sistem kombinasyonuyla çalıştığı paralel bir hibrit sisteme sahip. Turbo elektrik modundayken ise motorun itme gücü ve uçağın diğer güç ihtiyaçları için de elektrik gücü tedarik eden saf bir turbo-jeneratör olarak çalışıyor.
Rolls-Royce 2018’de böyle bir hibrit sisteminden güç alabilecek EVTOL konseptinin lansmanı yapmıştı. Aynı zamanda, ACCEL girişiminin bir parçası olarak da tam elektrikli uçuş alanında dünya hız rekorunu kıracak bir test uçağı geliştirmek için çalışmalarını sürdürüyor.