Bu açık platformda hemen herkes yazıyla, resimle, grafiklerle ya da istediği herhangi başka bir şekilde gelecek vizyonunu paylaşabiliyor. Ayrıca var olan bu öngörülerle ilgili yorum yapmak ve katkı sunmak da bu platformda mümkün. Earth 2050 ziyaretçilerinin %71’i, 18-35 yaş arasında. Bugün yaşanan değişimlerle ilgilenerek geleceğin neler getireceğini görmek isteyen, geleceği önemseyen bu gençler ABD, Rusya, Çin, Hindistan, Büyük Britanya, Macaristan, Fransa, Almanya, Kanada ve Doğu Timor ile Cook Adaları da dahil birçok farklı ülkeden geliyor.
Şimdiye kadar yaklaşık 80 vizyoner, Earth 2050’ye 400’e yakın öngörü yükledi. Aralarında, Fütürolog Ian Pearson, astro fizikçi Martin Rees, risk sermayedarı Steven Hoffman, mimar ve mühendis Carlo Ratti, yazar James Kunstler, blogger Isaac Arthur gibi gerçekten çok enteresan isimlerin yer aldığı bir çok kişiye ait tahminler platformda yerini aldı. Çok kısa bir süre önce Amerikalı başarılı bilim kurgu yazarı David Brin de projeye katıldı. Brin, akaryakıta değil fosfatlara dayalı bir gelecek öngörüyor.
Eugene Kaspersky
Teknolojiler siber tehditlere karşı bağışıklık kazanmalı
“Teknoloji, dünyayı daha iyiye doğru değiştiriyor. Yeni olasılıklar elbette beraberinde yeni riskler getirebilir ama bu hep böyleydi. Teknolojilerin siber tehditlere karşı bağışıklık kazanması gerektiğine inanıyoruz. Böyle olduğunda, herkes koruma altında olduğunu bilerek güvenle bu teknolojileri kullanabilecek.” diyen Kaspersky CEO’su Eugene Kaspersky, Earth 2050 için yaptığı tahminlerde “siber güvenlik” kavramının yerini “siber bağışıklık” kavramının alacağını ifade ederek şunları söyledi:
“Son yıllarda dijital sistemler yepyeni bir düzeye taşındı. Kuantum alanında atılan adımlar, daha güvenilir ve kararlı yapay zekaya ihtiyaç doğurdu. Siber tehditler, yüz yılın başındaki romantik dönemden bu yana tamamen ortadan kalkmış değiller fakat artık yalnızca modern dijital bağışıklık standartlarını reddedenler için tehlike oluşturuyorlar.
Siber bağışıklığın temellerinden biri dijital sezgidir. Kaynak veri rasyonel bir karar vermek için yetersiz olduğunda yapay zeka sistemlerinin doğru kararlar verebilme becerisine dijital sezgi adı veriliyor. Burada gizemli bir durum yok. Dijital sezgi, makine öğrenimi fikrinin mantıksal devamıdır. İlgili otonom öğrenme sistemlerinin sayısı ve karmaşıklığı belirli bir seviyeyi aştığında, karar alma kalitesi yeni bir seviyeye çıkıyor. Bunu da rasyonel yöntemlerle algılayabilmek mümkün değil. ‘Sezgisel bir çözüm’ çok sayıda makine öğrenimi modelinin deneyimini birleştirerek elde edilebilir. Bu açıdan kuantum bilgisayarlarının yaptığı hesaplamalara benziyor. Bilinmeyen zorluklara anında ve doğru şekilde yanıt verebilen dijital sezgi kavramı, bu yeni dönemin güvenlik standartlarının oluşmasına yardımcı oluyor.”