Uykular Haram Oldu! Gerçekten Yaşandığına İnanmakta Zorlanacağınız, İzlerken Kanınızı Donduracak 19 Belgesel

“Onu herkesi sevdiğim gibi derinden sevdim.”

Bu rahatsız edici belgeselde o kadar çok ters köşe ve o kadar çok ilginç detaylar var ki, izlerken gerçekten inanamayacaksınız. Konusu, Idaho'da yaşayan bir kızın, 1970'lerde ailesinin komşusu ve en yakın arkadaşları tarafından iki defa kaçırılmasını anlatıyor.

Not: En çok tavsiye edilen belgesel bu oldu. Birisinin dediğine göre “ilk saniyesinden itibaren korkunç ve ürpertici”, o yüzden gerçekten izlemeniz gerek.

“Lösemi hastasıydı ve tüple beslenmesi gerekiyordu… ve gitgide, bu hikaye parçalarına ayrıldı.”

Bu belgesel, ağır hasta çocuğuyla ilgilenen örnek bir ebeveyn olan Dee Dee Blancharde cinayetinin derinliklerine iniyor: “Ancak Dee Dee öldürüldükten sonra, hiçbir şeyin gördünüğü gibi olmadığı ortaya çıktı.” Bu gerçek hikaye o kadar rahatsız edici ki, Hulu 'The Act' isimli bir yapımla bunu diziye uyarladı ve bu dizi Emmy ödülü kazandı.

2009 yılında, Diane Schuler bir SUV'ye çarptığında yanlış yönde, saate 85 mil hızla gidiyordu. Diane, kızı ve üç yeğeni de dahil olmak 8 kişi hayatını kaybetti. Tıbbi rapora göre, Diane'in kaza sırasında aşırı sarhoş olduğu ortaya çıktı ancak kocası Diane'in asla aşırı derecede içmeyeceği konusunda ısrarcıydı. Bu belgesel, 2009 Taconic State Parkway kazasında gerçekleşen olayları anlatıyor ve gerçekte ne olduğunu ortaya çıkarmaya çalışıyor.

“”Seninle her yere gelirim.” dedim.”

Will Allen küçükken film çekmeyi çok seviyordu. Büyüdüğünde, Hollywood'un Buddhafield tarikatına katıldı ve kendi hayatını evinde kayda almaya devam etti ve hatta tarikatın videografikeri oldu. Bu belgesel, Allen'ın 22 yıl boyunca The Buddafield'de çektiği gerçek görüntüleri ve röportajları kullanarak, grubun yaşadığı düşüşü ve paranoya saldırısını ortaya çıkarıyor.

Johnny Gosch, 1982 yılında hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolduğunda 12 yaşındaydı ve gazete dağıtırken kaçırıldığı düşünülüyordu. Sür kartonlarına fotoğrafı koyulan isimlerden biriydi. Bu belgesel, annesinin oğluna ne olduğunu öğrenmeye çalışmasını anlatıyor.

Issei Sagawa kendi dairesinde bir kadını vurarak öldüren Japon bir adamdı. Onu kadını yerse, onun güzelliğini elde edebileceğini düşünüyordu o yüzden iki günlük süre içinde kadının vücudunun farklı kısımlarını yedi, cesedine tecavüz etti ve daha sonrasında cesetten kalanları yaşadığı yer olan Fransa'daki bir göle atmaya çalıştı. İki yıl boyunca yargılanmayı bekledi, deli olduğu ilan edildi ve hakkındaki suçlamalar düşürüldü. Yasal olarak gözaltına alınamadığı Japonya'da küçük çapta bir üne kavuşan bu adam hala özgür bir şekilde dolaşıyor.

Zodiac, dünyadaki en meşhur seri katillerden biri ve büyük ihtimalle üzerine düşünüldüğünde en korkuncu çünkü bu suçları kimin işlediği hala bilinmiyor. Bu ürpertici belgesel, Zodiac soruşturmasını derinlemesine inceliyor ve bu vakada çalışan insanlarla ve saldırılarından kurtulan iki kurbanla ilgili röportajları içeriyor.

“[boğuk sesli bir 911 araması]: Birini öldürdüğünü mü düşünüyorsun?

[ağlayarak]: Hayır, öldürdüğümü biliyorum.”

2007 yılında, 13 yaşındaki bir çocuk ve 4 yaşındaki kız kardeşi, bebek bakıcılarıyla birlikte evlerindeydiler. Çocuk, kardeşini boğarak ve 17 kız bıçaklayarak öldürdü. Bu belgesel, her şeyin nasıl ortaya çıktığını ve oğlunun akıbetinin ne olması gerektiğini bulmaya çalışan anneyi anlatıyor.

“Cildimin yanışını kokluyordum.”

Alicia Esteve Head, 11 Eylül saldırıları sırasında Dünya Ticeret Merkezi'nin 78. katında olduğunu iddia etti. Saldırıdan kurtulması hakkında sürükleyici bir ifade verdi ve hatta diğer kulede nişanlısının öldüğünü açıkladı. Sonrasında, Dünya Ticaret Merkezi Kurtulanlarının Ağı isimli destek grubunun başkanı oldu. Ancak bir sorun vardı: Head saldırının gerçkeleştiği gün binalarda değildi. Hatta, ülkede bile değildi, Barcelona'da okuldaydı. Bu belgesel, Head'in gerçek hikayesini  ve gerçekte kim olduğunu ortaya çıkarmaya çalışıyor.

“Yüzlerce insan, olağan dışı ama çok benzer koşullarla, Ulusal Parklarımızdan ve ormanlarımızdan kayboluyor.”

Kuzey Amerika'da insanlar gerçekten ulusal parklarda ve ormanlarda kayboluyor. Bu belgesel, yıllar boyunca kaybolan beş farklı insan arasındaki benzerlikleri inceliyor.

Üzücü olduğu kadar korkunç bir olay değil. Belgesel, dairesinde yalnız ölen ve üç yıl boyunca bulunmayan bir kadın olan Joyce Vincent ile ilgili. Etrafında yarısı açılmış Noel hediyeleriyle ve televizyon açık bir şekilde, bilinmeyen nedenlerden dolayı öldü.

Bu belgeselin çekildiği 2003 yılında Golden Gate Köprüsü, dünyanın en popüler intihar etme bölgesiydi. Bu rahatsız edici film, intiharların birçoğunu yaşandığı sırada kayda aldı ve canına kıyan insanların aile ve arkadaşlarıyla röportajlar yapıldı.

Kız oğlanla tanışır. Birbirlerine aşık olurlar. Çocuk Mormondur, kız değildir. Çocuk bir görev için Londra'ya gönderilir ve kıza söylemez. Ve kız, çocuğun bulunması için özel dedektif tutar., Londra'ya gider, kaldığı yerden onu kaçırır, kiraladığı evde onu tutsak eder ve onunla evcilik oynar. Çocuk kaçtıktan sonra, dava açılır ve birçok farklı garip şey yaşanır. Adli işlerle dolu bir soruşturma belgeseli olmayabilir ama yine de “Hadi be!” dedirtiyor.

Nicholas Barclay, 1994 yılında ortadan kaybolduğunda 13 yaşındaydı. 3 yıl sonra, evine döndü. Yani aslında Frédéric Bourdin döndü. Bourdin, Barclay gibi davranıyordu ve kimse onun söylediği kişi olmadığını anlayıncaya kadar, 6 ay boyunca Barclay ailesi ile birlikte yaşadı. Bu belgesel, bu olayın neden ve nasıl gerçekleştiğini inceliyor.

“Cinayete tanık olan 37 kişi polisi aramadı.”

1964 yılının Mart ayında, Kitty Genovese yaşadığı apartmanın dışında, bir adam tarafından bıçaklandı, tecavüze uğradı ve öldürüldü. Raporlara göre, 38 kişi bu olayı izledi ancak hiçbiri müdahele etmedi. Bu belgesel, Kitty'nin abisinin olayın arka planını çözmeye çalışmasını anlatıyor. Kitty'nin cinayeti aynı zamanda Amerika'da 911 sisteminin benimsenmesinin en büyük nedeni çünkü “1960'lı yıllara kadar, acil bir durum halinde, insanların arayabilecekleri bir numara yoktu.”

“O yedi adamı, birinci derece cinayet ve hırsızlıkta öldürdüm.”

Bu belgesel, film yapımcısının, dünyanın ilk kadın seri katili olarak nam salan Aileen Wuornos ile röportaj yapmaya çalışmasını anlatıyor. Wuornos 1989 ve 1990 yılları arasında yedi erkeği öldürdü. ve hatta bu film, 2001 yılında gerçekleşen davasında savunma tarafından kullanıldı.

“Bana, abimin başka bir mahkum tarafından saldırıya uğradığını ve öldüğünü söylediler.”

“Kulağa sıradan bir hapishane belgeseli gibi geliyor değil mi? Filmin ilk üç dakikasına kadar ben de öyle düşünüyordum. Belgesel, tecrit sırasında, iki kardeşin siyahi bir adamı öldürmesinin güvenlik kameralarına yakalanmasını gösteriyor.Tüm ayrıntılarıyla gösterildiği için bir hafta boyunca uyumakta zorlandım.”

“Geleneksel anlamda ürpertici görünmeyebilir, ancak bu belgesel bir hafta boyunca süren, kilise kampında kalan dindar ve kendini buna adamış çocukları anlatıyor. Bir zamanlar, çocuklara peygamberlere özgü yetenekleri olduğu ve İsa için Amerika'yı geri alacakları öğretilmiş. Korkutucu.”

Andrew Bagby, eski kız arkadaşı Shirley Jane Turner tarafından 2001 yılında öldürüldü. Cinayetten kısa bir süre sonra Turner, Bagby'nin oğluna hamile olduğunu açıkladı.Bu film başlangıçta çocuk için, babasını asla tanımayacağı nedeniyle, “sinematik bir karalama defteri” olarak oluşturuldu ve sonrasında, sürükleyici bir gerçek suç belgeseline dönüştü.