Türk edebiyatında bütün şiir severlerin gönlünde ayrı bir yer edindi Birhan Keskin, özellikle “Ba” yayımlandığından beri. “Ba” ile Gülten Akın’dan sonra Altın Portakal şiir ödülünü kazanan ikinci kadın şâir oldu. Kendine özgü, güçlü ve sert bir ses yarattı Türk şiirinde. Güçlü ama narin, narin ama iç acıtan bir ses…
Karşınızda içimizdeki narı dürten 15 şiiriyle Birhan Keskin…
İsterseniz şiirleri bu güzel parça eşliğinde okuyabilirsiniz…
1. 1963’te Kırklareli’nde dünyaya gelen Birhan Keskin, 1986’da İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nü bitirdi.
2. Edebiyat dünyasına girişi, ilk şiirini 1984’te yayımlaması ile gerçekleşir.
DERİN ZAMAN
Ben senin sınırlı gövden ile
beni sonsuz sarmanı diledim.
Uykum seninle kışın kolları arasında
devrilerek dönerek tamamlansın,
içimde kuzeyin kuşları sussun istedim.
Kışı ve kışın kalbimde ağırlaşan meyvesini,
çiy düşmüş, soğumuş, donmuş bir dili
hatırlamak için
beni büyüleyen o kimyanın boşluğunda
durup yalvardım:
Beni bu siyah boşluğun içine bırakma,
derin bir zaman istedim senden, ama
bana onu verme! Ne kışa ne yaza uygun
kalbim, çatlat aramızdaki donmuş dili,
yokluğunun sebebini anlatamadım kendime,
yokluğun ne vakittir karlı bir tepe gibi
içimde.
Ayağa kalk, yaklaş, dilini döndür ağzında,
de ki:
Ben onunla denizin dövdüğü dilsiz
taşlar üstünde sustuydum.
3. 1995-1998 yılları arasında arkadaşlarıyla Göçebe Dergisi’ni çıkarırlar.
TAŞ
İlk benim yüzüme rastladınız, en eskisiyim buranın.
Karnıyım dünyanın. Yeryüzünün ağrısı bendedir.
Kum ve kayaç benim.
Issızlık bilgisiyim ben, sessizlik bilgisi.
Durmanın ve kalmanın büyük planıyım.
Her şeyi gördüm, her şeyi. Suyun gidişini, ağacın çiçeklenişini.
Tekrar tekrar gördüm ben daha da görürüm. Büyük zaman,
benim.
Denizler dalgalar dövdü beni, sert rüzgarlar yurt bildi
zirvelerimi.
Kırıldım, söküldüm, ufalandım; döndüm bitiştim tekrar kendime
açsan, kırsan, baksan; bütün yeryüzü, her zerremde.
Taş taşıdım, içim kendimden yorgun benim, dilim çok uzun bir
yankı.
En eskisiyim ben buranın.
4. Sonrasında ise bazı yayın kuruluşlarında editörlük yaptı.
ÖTEKİ
Ama siz yükseleceksiniz hep bembeyaz,
onlar aşağıda siyah kalacak!
Sizin başınız bulutlarda dursun onlar balçıkta bacak!
Siz tatlı rüyalarınızı görün, onlar terleyip sıçrayacak!
Genişleyin siz merkezde onlar kenarda daralacak!
Onlar seyrek bir fotoğrafta uzağa bakanlar.
Onlar bir ömür taşlara su tutanlar.
Onlar bir hatırada donmuş duranlar.
Onlar bu dünyada yanmış da külde uyuyanlar.
Siz nasıl da menekşe gözlüsünüz onlarsa hep aç gözlü!
Ah siz ölümsüzsünüz dünya üstünde, onlar ölümlü.
Ve siz nasıl da güzel kokuyorsunuz, insanın hası
Onlar kenarda kirliler; onlar atık, onlar sası.
Ah siz, nasıl da “Siz”siniz buram buram, onlar
avam.
Bu cahilin, yoksulun, barbarın ışık neyine, onlar ziyan!
Siz “It was very amazing” derken “and
fun”
Onlar özür dileyenlerdi ağacın ruhundan.
Balkonunuz çok yüksek sizin baş döndürüyor.
Dünya pek alçak bir yer olacak yakında öyle görünüyor.
5. 2006 Altın Portakal Şiir Ödülü'nü “Ba” adlı yapıtıyla alıp Gülten Akın'ın ardından bu ödülü kazanan ikinci kadın şair oldu.
İZ
acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun
izlerime rastlıyorsun, bıraktıklarıma,
orada o yolda çekmiştim ruhumu patlatan fitili
benden savrulan parçalar kurusa da,
izleri var hala yolun kenarında.
izini sür yolun, acının ormanı büyütür insani
vakit geniştir, ufuk sandığından daha yakın
acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun,
ustası olacaksın içine gerdiğin tellerin
hangi sızıyla titrer içinde, hangi sesle
büyük bir ask, hangi sesle ölür, bileceksin.
ne zamandı bilmiyorum.
yaşadıklarından sana
kalan tortu, seni olduğun yere çakan, olduğun
yerde fırtına koparan korku.
kendi sarmalında
döndün, döndün, sanma ki daha dönmeyeceksin
kalsan da bir yer için, aslında hep gidiyorsun.
şimdi, acının ormanından geçiyorsun
her şey bir daha kanasa da
ne geçtiğin yola ne sana dokunabilirim ben
geç meleğim, senin de şarkıların olsun
içindeki telleri titreten.
6. 2011 Metin Altıok Şiir Ödülü'nü “Soğuk Kazı” adlı yapıtıyla kazandı.
SU
Konuşmam artık, ağır sözler söylemem
bir düş için sabahları göğsüme sedeften
bir çiçek işlerim
Hiç bilmedim, konuştuklarımdan ne anladın,
ormanın korkunçluğunu söyledim,
ovanın serinliğini sustum,
sen uzun bir uykuyu uyudun, ben düş gördüm
Durmadan bir yoldan söz ettim:
suyum ben, adımı unutmadım,
dolanıp, bir gün yanına düştüğüm
bir dağdan söz ettim;
dünyanın işine karışmadım,
beni avutmaz dünya, beni tutmaz da,
dolanıp içinde kirinin
yine temiz geldim.
Göğsümde sedeften bir çiçek taşırım:
bir büyü bu, hayata karşı yaptırdım
konuşmam artık, kalbini kırdımsa senin
bil ki yanına düştüm.
7. “Karaduygun” adlı Sema Kaygusuz öykü kitabı ile Türk edebiyatında ilk kez bir şâir, bir kitabın kahramanı oldu.
DUA
Kederli ömrümün
kısa açan çiçeği
bahar işte
tekrar sana
çiçeklensin diye yüzüm
noktalanma,
çoğal!
değiş!
tekrar ol!
sebebim ol!
kederli ömrümde
8.
AYRILIK
ayrılık
kaç gecenin çölüdür bu ayrılık
kaç şiirin dölüdür üstüme
örttüğün bu ince sessizlik
kalbim alış artık, kır kendini
kendi duvarında, sesini
kendi duvarına haykır.
tesadüfen birbirine rastlamış
başka başka aşklarsızın siz artık
geceyle gündüz gibi birbirine
ayrılmış. o ki rüzgar, bir zaman
senin çölünde kumlar uçurmuş,
o ki gece ve esmer, görmüyor
sahrayı, sesi içinde karışmış.
her ayrılıkta kendine saplanan bir hançer
kendi sabrını deneyen taş,
kendi uykusuzluğunda yatak oldun.
kül koy şimdi yanına korunun
seni kavuran onu da yakmasın.
aşkla besle kendini, gül yetiştir,
sardunya çoğalt.
ki, sen aşktan ve ayrılıktan
başka ne anlıyorsun.
9.
BİR MEVSİM YOK ANNE GİBİ
çocukluğumdan kesilen saçlarımı
geri istiyorum berberlerden
(anneme küstüğüm için oluyor bütün bunlar)
yüzümü ve dizlerimi bi koşu
kanatıp okulun bahçesinde
tekrar dönerim, hemen.
büyüklere mahsus şeyler de konuşuruz
seninle istersen.
yoruldum çok
kente ve sana durmaktan
öfkem ne sana ne de başkasına
üstelik geceden marilyn monroe
ve senin gözyaşın geçti
hadi barışalım.
hem hiç bir mevsim ısıtmaz ellerimi
anne gibi
istersen kahve içip fal da bakarız yine
bana üç vakte kadar bir yolculuk görünür
belki ay doğar fincanda hanemize.
alevi içine bakan bir mumum ben
derine kaçan bir anıyı isiyorum
berberlerden.
ırmak bitti
devrildi dağ
büyüdüm.
çocukluk anılarımdan
düşecek kadar
kırıldı avaz
yüzümden kovuldu
anneler korosu
söndü ateş.
kahvaltı masalarına geç kaldım
kirlenmiş bütün bardakların yalnızlığı bana,
ve ince kaldım belki
sabah zamanına.
hey aynalardan içeri kaçan çocukluğum
nöbetçi aspirinler, diş macunları
tekrar dönerim,
ırmak akar tekrar yatağından
dağ yerinden doğrulur
uzaklığım biter
gölgem yanıma düşer belki yeniden,
kim bilir
belki dedem bile olur
vicks kokulu yastıklar kalır bana ondan
ve ahdım var
onlardan kalma sehpaları kirletirim
bu sefer.
buralara kadar gelinmişse
gece kendini uyur
kendine küser eşya
kendi cinayetine kurbandır metal
söz kendini söylemiş, yorulmuşsa
yağmur kendi içine yağar
asfalt bir çılgınlığa yürür kendini,
buraya kadar gelinmişse
uyku bile kendini uyur.
yok yerlere gelindi
boş yerlere gelindi
kemanlar kendi sesinden içlendi
ben senin sessizliğinden
eşya boşuna küstü kendine
gece boşuna delindi,
yaşamımın güç yanlarından biri olma
lütfen, şimdi bu kavgayı unutmak da
hatırlamak da çılgınlık olur
gel biz seninle kahraman olalım
ne hatırlayalım bunu
ne unutalım.
10.
GÜNEŞ YILDIZ
Yol uzun, güzergah zorlu; ne demeliyim?
Zarif kardeşim benim,
Seni aldım yanıma, ikizimi almış yürüyor gibiyim.
Sana yıldız sana güneş mi demeliyim,
Günümde hayret gecemde hayret istedim
Yer yer senin gibiyim ben yer yer kendim.
İnsan olan yerlerim çok ağrıyor,
Olsun, yine de sen kapanma, şu sıra benim,
Yerine bırak ben incineyim.
11.
PENGUEN
Penguen
bana sırtını dönme
biliyorum, sana benziyorum
ve içinde saklı tuttuğun yele.
Penguen
benim de içimde saklı tuttuğum
buzlu kıyılar, çığlık hatıraları
ben de senin kadar kaçkınım ve yaralı.
Kim bağışlayacak beni, penguen
çizdim senin beyaz ve narin yerini.
Bir yanım bembeyaz ışık
kör ediyor, bir yanım zehir gece
parktaki salıncağa binmeyi
beceremedim bugün ben de.
Penguen bana sırtını dönme.
Unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.
Dünya yordu bizi. Benim de söyleyemediklerim
var. Hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.
Uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu,
geldikçe anlıyorum ki, biz,
bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.
Penguen,
kim bağışlayacak beni?
çizdim senin beyaz ve narin yerini
elimde unuttuğun ince metalle.
12.
ESKİ AVLUDA
Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;
Çalıda sarı bir çiğdemim ben
Ve senin çok eski cümlen.
Sen otursan, gitmemiş ki! olsan
Ben sana bir eski Endülüs avlusu
İstersen serin bir Portofino getirsem
Ya da Yedigöllerin yedisini birden.
Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;
Her şey çok eksik ve neredeyse yok gibiyken
Buldum buluşturdum kendime geldim
Tek eksik sensin!
İncecik, çilli bir dille sen de gelsen.
Ben sana kırmızı kiremitli bir çatı
Begonviller ve bir mavi kapı
Ve illa amansız bir avlu getirsem.
Dünya soğur, akşam serinlerken,
Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok.
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
Ve işte en geniş cümlem:
İçimi açtım sana.
İçini açmak için.
13.
AĞRI
O günden sonra kuracak güzel bir cümlem olmadı hiç
dünya için. Rüyalarım tüller ve silahlardan bu yana sisli.
Kıvrılıp giden dalgın bir yol, yolda eski bir taş,
Limanda bağlı bir tekne, yosunlu bir halat gibi durdum.
Uzağımda açık denizdi o yürüdü gitti.
Ben kıyıda ıssız bir ev, ince boğazda gıcırdayan tahta
iskele,
iskelede bir lastik, az ilerde turuncu bir şamandıra,
İçimde kuzeyden bir hatıra aksiyle durgun suya vurdum.
Bir siyah beyaz kare içinde, hepsi hepsi bir hatıra işte
Bıraktın, unuttum, unutuldum.
Seni kırdığım yerden beni de kırdılar,
Ben hiçbir cümleyle ağlayamam artık seni.
14.
YAPRAK
Yorgundum
köklerimdeki uğultuyla ölümü beklemekten..
yaz bitmişti..
bir deprem sesi geliyordu…
yaprağını savuran ağacın köklerinden.
Ben doğurdum seni..
içimdeki kaynaktan, acı sudan..
ben doğurdum seni, bir hayal için..
ödünç bir bahardan.
15.
PENGUEN 2
O büyük ve muazzam zamanda unuttum
Kanatlarım çok oldu üşüyor benim
Bu beyaz ıssızlıkta göğsüme düşüyor
Bu yüzden eğik boynum.
Bir kuşun anısı kalmış bende, saklı
Bundan gözlerimdeki kayalık,
İçimdeki serseri buzullar
Dürtme içimdeki narı
Üstümde beyaz gömlek var.
Sen yaz Birhan Keskin. Yaz ve içimizdeki narı dürtmeye devam et. Varsın olsun üzerimizde beyaz gömlek, dert değil. Buna ihtiyacımız var…
Bir Birhan Keskin okurundan, bütün Birhan Keskin okurlarına ithaf edilmiştir. Selam olsun dostlara !