Han, ABD merkezli New York Times gazetesinde kaleme aldığı makalede, geçen yıl ağustos ayında göreve ilk geldiğinde, Güney Asya’da kalıcı ve adil barışı sağlamayı öncelediğini, ticaret yoluyla ve Keşmir meselesini hallederek Hindistan ile ilişkileri normalleştirmeyi istediğini ifade etti.
Ancak göreve geldiğinden itibaren Hindistan ile barışa yönelik diyalog kurma çabalarının Yeni Delhi tarafından geri çevrildiğini aktaran Han, Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin Hindu milliyetçisi söylemlerinin gittikçe arttığını gözlemlediklerini kaydetti.
Han, Modi’nin 23 Mayıs’ta yeniden başbakan seçilmesinin ardından Hindistan’a barış diyaloğu teklifini yinelediklerini ancak Yeni Delhi’nin Pakistan’ı Mali Eylem Görev Gücü’nün kara listesine aldırmaya çalıştığını ifade ederek, “Besbelli ki Modi, nükleer bir ortamdaki barış arzumuzu ödün verme olarak algılamıştı.” yorumunda bulundu.
Başbakan Han, Hindistan’da iktidardaki Bharatiya Janata Partisi (BJP) lideri Modi’nin ve kabinesindeki bazı bakanların, Hint ırkının üstünlüğünü savunan Ulusal Gönüllü Organizasyonunun (RSS) üyesi olduğunu, RSS’nin kurucularının Benito Mussolini ve Adolf Hitler hayranı olduğunu hatırlattı.
ABD’nin Modi’ye, Gujarat eyaleti başbakanıyken yerel Müslüman nüfusa yönelik bir kıyım yaptığı gerekçesiyle vize vermediğini, Modi’nin ülke başbakanlığı döneminde de aşırıcı Hindu çetelerin Müslümanlar, Hristiyanlar ve kast sisteminin en altındaki Dalitlere yönelik linçlerinin sürdüğünü anımsatan Han, bu dönemde Cammu Keşmir’deki Müslüman halka yönelik devlet şiddetinin de arttığını vurguladı.
İmran Han, Hindistan’ın, Cammu Keşmir’e ayrıcalık tanıyan anayasanın 370’inci maddesini 5 Ağustos’ta iptal ederek bölgenin özel statülü yapısını ortadan kaldırmasının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Keşmir’le ilgili kararları ile Pakistan-Hindistan arasındaki “Shimla Anlaşması”na aykırı olduğunu kaydetti.
Modi’nin “Yeni Hindistan”ının Keşmir’de sokağa çıkma yasağı uygulayarak halkı evlerine hapsettiğini, telefon, internet ve televizyon bağlantılarını keserek sevdikleri ve dünya ile iletişimini kopardığının altını çizen Han, “Kuşatmayı bir tasfiye takip etti. Binlerce Keşmirli gözaltına alınarak, Hindistan genelinde hapishanelere konuldu. Sokağa çıkma yasağı kaldırıldığında, Keşmir’de bir katliamdan korkuluyor. Yasağa karşı çıkan Keşmirliler şimdiden vurularak öldürülüyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Han, Hindistan Savunma Bakanı’nın ülkesine karşı nükleer tehdit savurmaya başladığına dikkati çekerek, “Eğer dünya Hindistan’ın Keşmir’e ve halkına yönelik saldırılarını durdurmak için hiçbir şey yapmazsa, nükleer silahı bulunan iki devlet doğrudan askeri çatışmaya daha da yaklaşacak.” ifadesini kullandı.
BM kararları çerçevesinde Keşmirlilerin kendi kaderini tayin hakkına saygı duyan birden çok seçenek hazırladıklarını ifade eden Han, “Taraflar, diyalog ve müzakere yoluyla, Keşmir halkının on yıllardır süren ızdırabını sonlandırabilecek uygulanabilir bir çözüme ulaşabilir, bölgede istikrarlı ve adil bir barışa doğru gidebilirler. Ancak diyalog, Hindistan Keşmir’i yasa dışı ilhakından vazgeçer, sokağa çıkma yasağı ve tecriti sonlandırır, askerlerini kışlalarına geri çekerse başlayabilir.” açıklamasını yaptı.
Başbakan Han, İkinci Dünya Savaşı’nın Münih’te verilen tavizler yüzünden çıktığını belirterek, “Benzer ve bu defa nükleerin gölgesinde bir tehdit, şu anda dünyanın üzerine kabus gibi çöküyor.” ifadesini kullandı.