Alman Yeşiller Partisi Milletvekili Cemal Bozoğlu gri pasaportla insan kaçakçılığı skandalını başından sonuna kadar tüm ayrıntıları ile Odatv’ye anlattı. Almanya’dan Deniz Gezginci’nin gerçekleştirdiği röportajda çok çarpıcı iddialar yer aldı.
Bozoğlu, yaşanan kaçakçılığın Almanya’da şaşkınlık yarattığını belirtti ve bu durumun hem Almanya’da yaşayan Türkleri kötü etkileyeceğini hem de yurtdışına çıkmak isteyen Türk vatandaşlarına olumsuz yansıyacağını kaydetti.
Alman Yeşiller Partisi Milletvekili Cemal Bozoğlu’nun açıklamaları şöyle:
“BU GELİŞMELERİN HEPİMİZ İÇİN ÇOK OLUMSUZ SONUÇLARI OLACAĞINI GÖRDÜM”
-Cemal Bey, “Gri Pasaportla İnsan Kaçakçılığı” olayının başından beri üzerine gidiyorsunuz. Bu olaya nasıl müdahil oldunuz?
Türkiye’deki gelişmeleri çok yakından izliyorum. Her gün üç-dört gazete okurum. Malatya Yeşilyurt Belediyesinin gönderdiği 43 kişisinin geri dönmediği haberlerde yer aldı. Önceleri bunu kişisel bir olay zannettim. Çünkü son dönemde Türkiye’nin koşullarını beğenmediği için Almanya’ya gelmek isteyen bir sürü insan var. Son üç yılda da Türkiye’den gelen mülteci sayısında artış vardı.
Önce Belediyenin gönderdiği halk oyunları ekibi gibi bir ekip zannettim. Daha sonra yeni bilgiler gelmeye başladı. Belediyelerin bu işte payı olduğu, Bingöllülerin Yeşilyurt Belediyesi üzerinden yurtdışına gönderildiği hatta bu işte para aktığı şeklinde bilgiler ortaya çıkınca ve başka belediyeler de bu işin içerisine girince olayın bendeki resmi değişti ve büyük bir skandal olduğunu fark ettim. Bu konuda Türk basınında çıkan bütün bilgileri topladım. Buradaki resmi belgelere de ulaştım. Belediyelerin aldıkları kararlar, yurtdışına gönderilen insan listeleri. Ben burada görev yapan bir milletvekiliyim ve burada yasaları korumakla hükümlüyüm. Başka bir devlet tarafından özellikle köklerimin bulunduğu devlet tarafından yasaların çiğnenmesine izin veremem. Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerin iyi olmasını isterim. Halklar birbirleri ile yakın ilişki içerisinde olmalıdır, bunu bozacak şeylerden kaçınmak gerekir. Kırk yıldan beri burada göçmenlerin daha özgür, daha rahat yaşamaları için mücadele veriyorum.
Bu gelişmelerin hepimiz için çok olumsuz sonuçları olacağını gördüm. Ve bunun kesinlikle önüne geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. O nedenle elimdeki belgelerle Niederscahsen (Aşağı Saksonya) ve Bavyera Bölgesi İçişleri Bakanlığı’nı harekete geçirdim. Bu iki bölgedeki İçişleri Bakanlığı olayı aydınlatması için savcılığı görevlendirdi ve soruşturma başlatıldı. Hannover’e gönderildiği söylenen 43 kişilik listeden 6 kişinin Almanya’da olduğu tespit edildi. Ondan sonra yan bilgiler ortaya çıkmaya başladı. Bu grubu getirmekte organize eden kişiler ikisi belediye görevlisi. Bütün bu isim listelerini belediyelere verdiği söylenen Ali Ayrancı’nın da Hannover’deki ekipte olduğu, Belediye Başkanı ile görüşme yapmak istediklerini ancak Belediye Başkanının zamanı olmadığı için bu görüşmenin gerçekleşemediği bilgisine ulaştım. Skandalın kanıtları böylece ortaya çıkmış oldu.
Deniz Gezginci’nin sorularına Alman Yeşiller Partisi Milletvekili Cemal Bozoğlu yanıt verdi…
“ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE TSUNAMİ GİBİ BÜYÜK DALGALARIN GELECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM”
-Alman ya da Türk çevrelerinden sizin olayı kurcalamanızdan rahatsız olanlar oldu mu?
Hayır… Ne Türkiye ne de Almanya olarak resmi bir makamdan ya da dernekten rahatsız olduklarına dair bir tepki gelmedi. Hatta aksine Almanya açısından “Böyle bir şey nasıl olur” gibisinden bir şaşkınlık oluştu. Çünkü olayın içinde Türkiye’deki belediyeler var, Valilik var. Valilik üzerinden İçişleri Bakanlığı var. Gri pasaportların verilmesi öyle basit bir olay değil. İşin bu boyutlarının olması Alman makamlarında büyük bir şaşkınlık yarattı. Şaşkınlıkları hala devam ediyor. İşin boyutlarını anlamaya çalışıyorlar. Şuan bu olayın ilk dalgalarını yaşıyoruz. Önümüzdeki günlerde Tsunami gibi büyük dalgaların geleceğini düşünüyorum.
-Ne kadar süredir böyle bir insan kaçakçılığının yapıldığını düşünüyorsunuz?
Bu olayı ikiye ayırıyorum. Geçmişte gri pasaportla gelenlerde de düzensizlikler vardı, bireysel olaylar olmuş, kişiler gri pasaport üzerinden yurtdışına kaçmışlardır. Ancak son üç senede olan bu olay çok daha farklı, çok daha organize. Bu olayın içerisinde belli bir sistem var, şablon var, organize var, devlet eli var.
“BU İŞİN VALİLİK İŞBİRLİĞİYLE YAPILDIĞINI TAHMİN EDİYORUZ”
-Peki, bu sistem nasıl işliyor?
Türkiye’de birileri var. Mesela şuana kadar ismi en fazla telaffuz edilen bir isim Ali Ayrancı. Yurtdışına çıkacak olan insanların isimlerini topluyor. Bunlara para karşılığında Almanya’ya götürme sözü veriyorlar. Bu kişi gidip kendisine uygun bir belediye buluyor. Bu konuda İçişleri Bakanlığı bir manevra yaptı ve altı belediye hakkında daha dava açıldığını söyledi. Bunun üçü CHP’li ikisi İYİ Partili belediyeler dedi. Ancak işin ilginç tarafı bu belediyeler de yeni el değiştirmiş önceki AKP belediyeleri. İçişleri Bakanlığı olayın rengini değiştirmeye çalışıyor.
Benim gördüğüm kadarı ile son üç yıllık olay AKP kanalı ile yürüyor. AKP’nin ilişkileri kullanılıyor. Belediye ilişkileri kullanılıyor. Belediyede var olan her hangi bir dernek bulunuyor. Bu bir çevre derneği, spor derneği olabiliyor. Onun üzerinden Belediye’ye başvuru yaptırıyorlar. Biz Almanya’ya bir ekip göndermek istiyoruz. Bütün masrafları Almanya’da ya bir şirket, ya bir kişi ya da bir kurum karşılayacak, belediyeye hiçbir yükü olmayacak diye bir başvuru yapıyorlar. Yalnız bu başvuruda gideceklerin isimlerine yer vermiyorlar. Sadece üç veya dört kişilik belediye ekibine karar veriliyor. Bu ekibin içerisinde Başkan Yardımcısı ve belediyeden bir iki kişi bulunuyor.
Bu karar alındıktan sonra organizatörden gelen listeler ekleniyor. Mesela Yeşilyurt’taki listelerin çoğunda Bingöllüler var. Bingöl’den insanları toplamış, derneğe üye yapıp o dernekte kendi üyeleriymiş gibi belediyeye pasaport başvurusu yapıyorlar bu insanlar için. Belediye’de bu evrakları valiliğe gönderiyor ve bu insanları yurtdışına göndermek için gri pasaport talebinde bulunuyor. İşin valilik boyutu çok enteresan. Normalde Türkiye’de gri pasaport almak hiç kolay değil. Siyasi konuda her hangi bir şüphe varsa bile o insana gri pasaport verilmez. Gri pasaport verilecek insanlar güvenlik soruşturmasından geçiriliyor. Düşünsenize Valiliğin aklına şöyle basit bir soru gelmemiş olabilir mi?
Yeşilyurt Belediyesi bir proje yapıyor ve Almanya’ya bir grup gönderecek. Bu grubun içerisinde üç dört belediye yetkilisi var ve gerisi hepsi Bingöllü. Bu Bingöllüler Yeşilyurt’ta ne yapıyorlar? Bu adamlar orada yerleşik bile değiller. Ve bunlara Valilik hiçbir sorun çıkartmadan pasaport veriyor. Bu anlamda bu işin Valilik iş birliği ile yapıldığını tahmin ediyoruz. O nedenle ilişkilerin çok daha yukarıdan sağlandığı, İçişleri Bakanlığı’ndan da birilerinin işin içinde olduğunu tahmin ediyoruz.
BU YOLLA BİN KİŞİNİN GİTTİĞİ TAHMİN EDİLİYOR
-Sizce bugüne kadar kaç kişi bu yolla Almanya’ya gelmiştir?
Bize ulaşan sayılara göre en az bin kişi. Bu sayının üç bine kadar çıktığı tahmin ediliyor.
-Ne kadar bir rakam telaffuz ediliyor?
Kişi başı 6 bin Avro ile 20 bin Avro arasında değiştiği söyleniyor. Düşündüğünüzde ortada 20 milyon Avro’ya varan bir meblağ dönüyor.
“DAVETİYE BELGESİNDE KULÜBÜN ADRESİ BİLE YANLIŞ YAZILMIŞ”
-Bu işten Almanya’daki bir spor kulübünün ya da derneğin nasıl bir avantajı oluyor?
Bunun hiçbir mantıklı açıklaması yok. Mesela olayda adı geçen Münih Türkgücü Almanya üçüncü liginde top koşturuyor. Ceylanpınar ile bir proje yapıyor. Ceylanpınar’ın buraya gönderdiği adamların futbolla alakası yok. Hatta o adamların Ceylanpınar ile bile ilişkisi yok. O anlamda burada çok büyük bir çelişki var. Elimde Ceylanpınar’dan iki adet belge vardı. Bir tanesi belediyenin aldığı karar ikincisi isim listesi.
Ceylanpınar Belediye Başkanı ilk önce Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk aradığında böyle bir şey olmadı diye cevap veriyor. Ondan sonra Saygı Öztürk kendi imzaları olan belgeleri gönderiyor. Saygı Öztürk’e altında orijinal imzası olmasına rağmen “Vallahi benim bundan haberim yok” diyor. Üç dört gün sonra çıkıp basın toplantısı düzenliyor. Orada Ceylanpınar’dan bir heyet Türkgücü’nün davetlisi olarak Münih’e gitmiştir ve hepsi geri gelmiştir diyor.
Türkgücü, Ceylanpınar ile hiçbir ilişkimiz yok hiçbir proje yapmadık, hiçbir projenin de içinde olmadık diye açıklama yapıyor. Münih Türkgücü’nü töhmet altından kurtarmak için hem de bu olayın gerçek boyutunu anlamak için tekrar girişimde bulundum. Sözde Türkgücü’nün gönderdiği davetiyelere ulaştım. Türkgücü’nden geldiği söylenen davetiye ilkokul çocuğunun bile bilgisayarda yapabileceği bir kâğıt parçası.
Davetiye belgesinde kulübün adresi bile yanlış yazılmış. Almanya’da adresler yazılırken ülke ismi kullanılmaz ki hadi yazıldı diyelim o adreste Deutschland yazılması gerekirken Almanya yazılmış. İlk bakışta sahte olduğu anlaşılabilecek bir belgeyle yurtdışına gri pasaport verilerek 37 insan gönderiliyor. Bunun bilinçli olmadan olma ihtimali yok. Herhangi bir memurun bunu görememesi, anlamaması mümkün değil. O nedenle bu iş organize bir çete yapısı. Ve bu işin arkasında üst kurumlara kadar giden siyasi ilişkiler var.
“TÜRK PASAPORTU TAŞIYAN HERKES BU OLAYDAN OLUMSUZ ETKİLENECEK”
-Sizce bu olay Türkiye – Almanya ilişkilerini nasıl etkiler?
Türkiye’den gelenlere vize almadan serbest geçiş görüşmeleri yapıldığı bir ortamda sen elinde vizesiz bir pasaportun bu kadar kötüce, hoyratça, kullanılmasına olanak sağlıyorsun. Bu önümüzdeki günlerde Türkiye’ye yönelik çok ciddi bir güven sarsılmasına yol açacak. Türk pasaportu taşıyan herkes bu olaydan olumsuz etkilenecek.
-Almanya’ya gelip geri dönmeyenler burada hangi koşullarda yaşıyorlar, ne yapıyorlar?
İki grubun geldiğini biliyoruz. Bunun dışında başka gruplar var mı araştırıyoruz. Bu işi organize edenler uçakla geliyorlar, gri pasaportla yurt dışına kaçıracakları insanları otobüsle getiriyorlar. Bunun nedeni de havalimanından gelmiş olsalar her havalimanında bu geçişler dikkat çeker. Ama otobüsle geldikleri için ilk ve son kontrol Avrupa Birliği’ne girerken Bulgaristan sınırında yapılıyor. Bulgaristan’dan giriyorlar, pasaportları orada mühürleniyor. Almanya’ya kadar her hangi bir sorun olmazsa kontrolsüz bir şekilde istedikleri yere ulaşabiliyorlar. Bu insanlara otobüs yolculuğu boyunca Almanya’da nasıl davranmaları gerektiği, nasıl davranmamaları gerektiği konusunda organizatörlerden biri tarafından bilgiler veriliyor. Ve özellikle iltica etmeyin bilgisi veriliyor. İltica ederseniz sizi hemen sınır dışı ederler çünkü siz gri pasaportla çıkış yaptınız. Gri pasaportla çıkış yapanın da devletle bir sorunu yoktur. O nedenle başvurunuz reddedilebilir, ilticaya başvurmayın diye ikna ediyorlar. Bu nedenle biz bu insanların çoğunun kaçak olduğunu tahmin ediyoruz. Buralarda köylüleriyle, akrabalarıyla ilişki kurup temizlik işlerinde, dönercilerde, berberlerde ucuza çalıştırıldıklarını düşünüyoruz. Hannover listesinden altı kişi iltica başvurusu yaptı. Bu tespit edildi. Münih listesinden yedi kişinin de Almanya’da olduğunu biliyoruz. Şuan ki durumlarını İçişleri Bakanlığı araştırıyor.
“ALMANYA İLİŞKİLERİNİ TÜRKİYE BUGÜNDEN YARINA KESMEK İSTEMİYORSA BU BİLGİLERİ VERMEK ZORUNDA”
-Alman yasalarına göre gelenlerin ve bunlara aracılık edenlerin cezası ne olur?
Gelenler için kısa süreli bir hapis cezası var. Bu ceza paraya da çevrilebiliyor. En kısa zamanda da sınır dışı edilirler. Paraları varsa sınır dışı masrafları da kendilerinden kesilir. Ancak Almanya’da insan kaçırmanın cezası büyük. Bunu birey yaptıysa yani bir kişi yaptıysa dokuz aydan dört yıla kadar hapis cezası var. Bu iş organize ve para amaçlı yapıldıysa bunun beş yıldan on yıla kadar hapis cezası bulunuyor.
-Niederscsahsen ve Bavyera Eyaletlerinin İçişleri Bakanlığının konudan siz soru önergesi verdiğinizden sonra haberleri oldu. Sistematik ve disiplinli çalışması ile bilinen Alman makamları sizce bu insan kaçakçılığını neden daha erken fark edemedi?Alman makamları bu işi hafife mi alıyor?
Alman makamları bu işi hafife almıyor. Olayın boyutları yeni yeni ortaya çıkıyor. Almanya’da belirli kurumsal adımlar atılmadan çok fazla şey kamuoyu ile paylaşılmaz. Bu konuyla ilgili süreç başladı. Bundan sonra savcıların yapacakları araştırmalar ve ulaşılacak bilgiler olayın seyrini değiştirecek. Türkiye’den buraya bilgi gelmek zorunda. Türkiye’de bu olayı tespit etmek çok basit. Kaç kişiye gri pasaport verdik ve bunun kaçı geri geldi, kaçı gelmedi. İsteseler bilgisayardan bir günde çıkartırlar.
Almanya ilişkilerini Türkiye bugünden yarına kesmek istemiyorsa bu bilgileri vermek zorunda. Bu olay üst mercilere kadar gider, arka planda ilişkiler diplomatik boyutta sürer. Bence bu olayın boyutları çok kötü olacak. Benim en büyük kaygım burada yaşayan Türkiyelilere bu olayın nasıl yansıyacağı. Şuanda gri pasaportlular geliş nedeni netleşene kadar gözaltında tutuluyorlar. Gri pasaportla birisi polis kontrolünde görüldüğünde buraya neden geldin, hangi gerekçe ile buradasın gerekçesini alıp, Türkiye’de bunu teyit ettirip, ondan sonra kaçakların arasındaysa sınır dışı edilmesi yoksa serbest hareket etme hakkını elde edebilecekler.
-Münih Türkgücü kulübü olayla ilişkilerinin olmadığını söylüyor. Bu konu hakkında ne söyleyeceksiniz?
Ben bu konuyla ilgili töhmet altında kalan Münih Türkgücü kulübünün aklanması için uğraşıyorum. Ben de kaygı duyuyorum. Tabii ki bu işte parmakları varsa cezalandırılsınlar. Ancak benim gördüğüm, bana ulaşan belgelerde durumun takımın dışında geliştiği. Belki de kulüpten ayrı olarak bir kişi de yapmış olabilir. Belgenin üzerinde davetiye gönderen bir kişinin ismi geçiyor. O kişiye daha ulaşamadık. Kim olduğunu bilmiyoruz. Bunun araştırılması gerekiyor. Şuanda gördüğüm kadarı ile Türkgücü’nün kurumsal olarak resmi bir davetiye göndermediği.
“BU ADAMIN BİLEĞİNE KELEPÇEYİ VURUP İÇERİ ATMAK GEREKİRDİ”
-Alman ve Türk adalet sistemini iyi bilen biri olarak. Sizce adalet bu konuda Almanya’da ve Türkiye’de nasıl işleyecek?
Almanya’da bu ölçüde bir skandal çıkmış olsaydı en başta İçişleri Bakanına delillerin karartılmasını engellemek için işinden hemen el çektirilirdi. Adı geçen bütün belediye başkanları, valiler geçici olarak görevlerinden alınırdı. Ondan sonra olayın araştırmasına gidilirdi. Delillere ulaşılır ve hukuk süreci başlardı. Kim suç işlediyse cezaları verilirdi. Cezası olmayanlar görevlerine devam ederdi.
Türkiye’ye baktığımızda Ali Ayrancı hala sokakta. Yeşilyurt Belediyesi’ne listeyi bu adamın verdiğini herkes biliyor. Bu nasıl olabilir? Bir ülkeye insan kaçırıyorsun veya başka bir belediye başkanı çıkıyor ben burada sorun çıkartacak yirmi kişiyi gönderdim diyor. Sen başka bir ülkeye insan kaçırmışsın. Kendi suçunu kabullenmişsin. Bu adamın bileğine kelepçeyi vurup içeri atmak gerekirdi. Türkiye’de de başka bir ülkeye insan kaçırmanın veya Türkiye’ye kaçak insan sokmanın cezası var. Türkiye’de maalesef adalet sistemi şuanda doğru işlemiyor. Ama bu her alanda böyle.
“BUGÜNE KADAR BÖYLESİNE KAPSAMLI BİR İNSAN KAÇAKÇILIĞINA ŞAHİT OLMADIM”
-Siz 40 senedir Almanya’da yaşıyorsunuz ve henüz böyle bir skandala şahit olmadığınızı belirtiyorsunuz?
Mecliste görevim ırkçılıkla, aşırı sağcı gruplarla mücadelenin yanında göçmenlerin haklarını savunmak. Buraya gelen, kaçan, mülteci olan insanlarla sürekli iç içeyim veya onların sorunlarıyla ilgileniyorum. Ancak bugüne kadar devlet kurumlarının, Valiliğin, Belediye Kurumları’nın işin içinde olduğu böylesine kapsamlı bir insan kaçakçılığı olayına şahit olmadım. Onları küçümsemek için söylemiyorum ama hiçbir Afrika ülkesinde bile böyle bir olayı görmedim. Suçluların cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum. Bu olayın hem ülkeye hem topluma büyük zararları var. İşin içinde para mı yoksa başka nedenlermi var bilmiyoruz. Olayın boyutları açığa çıktıkça netleşecek. Bir de bunun güvenlik boyutu var. Bir düşünün Bingöllü kimliği ile buraya IŞID’li de gelebilirdi. Güvenlik kaygısı nedeni ile de bu olayın en kısa zamanda açığa çıkması için çaba gösteriyorum.
Deniz Gezginci – Münih