Mükemmel bir kütüphanenin temeli olacak 33 kitap önerisi ile karşınızdayız! İyi okumalar diliyorum, kitabınız bol olsun!
Not: Sıralamanın kitapların değeri ile herhangi bir ilgisi yoktur.
1. “Anna Karenina”, (1877) Lev Nikolayeviç Tolstoy
2. “Devlet”, (M. Ö. 380) Platon
Alfred North Whitehead, “Felsefe tarihi Platon’a düşülen dipnotlardan ibarettir”
diyor. Diyaloglarında hocası Sokrates’i konuşturan Platon’un meşhur kitabı “Devlet” yüzlerce yıldır siyaset ve devlet felsefesi üzerine kafa yoranların, “ideal devlet, toplum nasıl olmalı?”, diye soranların tekrar tekrar okuduğu bir kitap. “Devlet” okunmadan siyaset üzerine söylenen her şey eksik kalacaktır…
3. “Madame Bovary”, (1856) Gustave Flaubert
“Madame Bovary”, Gustave Flaubert tarafından 19. yüzyılda yazılmış çok önemli bir romandır.
Birçok edebiyat eleştirmeni tarafından ilk çağdaş realist roman sayılan “Madame Bovary” ilk kez 1857 yılında basılmıştır.
Bu kitaptan sonra Bovarizm akımı oluşmuş ve psikolojide tatminsizlik, memnuniyetsizlik anlamına gelen bir rahatsızlık olarak yer almıştır.
Tabii ki Madame Bovary'nin yaşadığı unutulmaz aşk da hafızalardaki yerini almıştır.
4. “Prens”, (1532) Niccolò Machiavelli
Bugün Makyavelist sözcüğünü duyduğumuzda akla siyasî iktidar ve menfaat uğruna her şeyi yapabilecek, hiçbir etik değeri olmayan şeytanî bir tip gelmektedir. İşte bu sözcük İtalyan siyaset felsefecisi Niccolo Machiavelli’nin adından gelmektedir.
Machiavelli, başka kitaplar da yazmış olsa da kötü şöhretini esas olarak “Prens” isimli kitabından kazanmıştır. Machiavelli, bu kitabında iktidar sahiplerine çeşitli öneriler getirmektedir. Ancak çoğunlukla kötücül diyebileceğimiz bu öneriler, aslında Machiavelli’nin ideal yönetim tasarımında yoktur.
O “Prens”de olması gerekeni değil, olanı anlatmıştır. Machiavelli bu eseriyle kimilerince siyaset biliminin kurucusu kabul edilmiştir ve denilebilir ki Marx’tan sonra dünya siyasetini en çok etkileyen isim olmuştur.
5. “Böyle Buyurdu Zerdüşt”, (1883) Friedrich Wilhelm Nietzsche
Tam adı “Böyle Buyurdu Zerdüşt: Herkes ve Hiç kimse için Bir Kitap” olan eser, dâhi Alman filozof Friedrich Nietzsche'nin felsefesini anlattığı en önemli eserdir.
Nietzsche'nin felsefî görüş ve kavramları açısından çok önemli bir yer tutmaktadır. Eser aynı zamanda çokça eleştirilmiş ve yanlış anlaşılmıştır.
6. “Kırmızı ve Siyah”, (1830) Henri Stendhal
Stendhal, dünya aşk edebiyatının en önemli klasiklerinden biri olan “Kırmızı ve Siyah”ın konusunu gazetede çıkan bir yargılama haberinden almıştır. Kırmızı ve Siyah’ta, Julien Sorel ile Madame de Renal’in aşkı, tutkulu aşklara güzel bir örnektir.
“Kırmızı ve Siyah”, bir aşkın, gittikçe büyüyen bir aşkın hikâyesidir. Korkuları, duraksamaları, ateşli tutkusuyla, usta elinden çıkmıştır.
7. “Genç Werther'in Acıları”, (1774) Johann Wolfgang von Goethe
“Genç Werther’in Acıları”, Johann Wolfgang von Goethe tarafından 1774 yılında ve iki haftada yazılmış mektup romandır.
Goethe, bu romanı yazdığında 25 yaşındaydı. Romanın piyasaya çıkmasının ardından hem pek çok intihar vakası ile karşılaşılmış, hem de Almanya sokakları bir “Werther salgınına” uğrayarak, ortalığı mavi ceket, sarı pantolon giyen duygulu gençler istila etmiştir.
Genç Werther’in Acıları, Werther adındaki genç bir hukuk stajyerinin, diğer taraftan nişanlı bir bayan olan Lotte ile intiharına kadar kurmuş olduğu ızdırap dolu münasebetini konu almaktadır.
8. “Kolera Günlerinde Aşk” (1985) Gabriel Garcia Marquez
“Kolera Günlerinde Aşk”, Gabriel García Márquez'in en ünlü romanlarından biridir.
19. yüzyılın sonları – 20. yüzyılın başları arasında Fermina Daza, Florentino Ariza ve Doktor Juvenal Urbino üçgeninde gelişen canlı bir karşılıksız aşkı konu alan kitap, acı çekmenin yüce bir davranış olduğu fikrini yoğun şekilde işler.
Florentino Ariza sevdiği bir ömür boyu sevdiği Fermina Daza'ya kavuşabilmek için tam 53 yıl 7 ay 11 gün bekler.
9. “Toplum Sözleşmesi”, (1762) Jean-Jacques Rousseau
Ünlü Fransız Aydınlanma filozofu Jean-Jacques Rousseau tarafından yazılan “Toplum Sözleşmesi”nde siyasî bir sistemin kurulabilmesi için en iyi yöntemin toplumsal sözleşme olduğu açıklanmaktadır.
10. “Yabancı”, (1942), Albert Camus
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Fransız felsefeci ve edebiyatçı Albert Camus'nün, Saçma (Absürd) felsefesini anlattığı eseridir.
Kitabın olay örgüsünde her şey çok kısa bir zaman aralığında olup biter: Cezayir’de rastlantısal biçimde bir Arap’ı öldüren orta sınıftan bir Fransız olan Meursault, kendisini adım adım ölüme götüren süreci tamamen kayıtsız biçimde izler.
Yapıtta Meursault kendine, topluma, hayata hatta ölüme dahi kayıtsız kalacak biçimde tüm varoluşa yabancılaşması yalın bir dille anlatılır.
11. “Düşlerin Yorumu”, (1899) Sigmund Freud
Modern düşüncenin gelişiminde Viyanalı nörolog Sigmund Freud’un katkısı asla görmezden gelinemez. 1900 yılında yayımlanan “Rüyaların Yorumu”, onun sonraları daha da geliştireceği düşüncelerinin kaynağı niteliğindedir.
Bugün günlük yaşamda da sıklıkla kullanılan başta bilinçaltı (bilinçdışı) olmak üzere birçok kavram ve ufuk açıcı görüş geliştiren Freud, özellikle cinsellik üzerine düşünceleri ile günümüzde dahi sıklıkla kendisine referans verilen ve çok tartışılan bir isim olmayı sürdürüyor.
12. “Karamazov Kardeşler”, (1880), Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Dünyadaki en büyük romancıların başında gelen, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski'nin metafizik romanlarının belki de en büyüğü olan “Karamazov Kardeşler” hayata, ölüme, Tanrıya, insan ilişkilerine, özgürlüğe, ideolojilere dair muazzam sorgulamalarla dolu bir çok büyük bir yapıttır.
13. “Türlerin Kökeni”, (1859) Charles Darwin
Ülkemizde “insanın atası maymun mudur?” gibi popüler ve gündelik tartışmalarca heba edilse de Darwin’in kitabı bugün bilim çevrelerince yasa olarak görülen biyolojik evrim kuramını ilk kez sitemli biçimde ortaya koymuştur. 1859 yılında yayımlanan kitap, Darwin’in özellikle Galapagos Adaları’nda yoğunlaşan 5 yıllık araştırma gezisinin ürünüdür. Kitap yayımlandığı dönemde büyük gürültü kopardı. Özellikle dinî çevrelerin tepkisini çekti.
Bilim ve felsefe dünyasında ise büyük yankı ve heyecan uyandırdı. Marx, “Türlerin Kökeni” için Engels’e şöyle diyordu: “İşte bizim tarihsel düşüncemizin biyolojik temeli.”
14. “Dönüşüm”, (1915), Franz Kafka
Kimilerince “uzun öykü” kimilerince ise roman olarak değerlendirilen “Dönüşüm” Gregor Samsa'nın böcekleşmesi ile başlar.
Gregor Samsa'nın bir böceğe dönüşmesi, sistem içindeki çarkların bir dişlisi olan; eleştirmeyen, sorgulamayan, sadece boyun eğip, topluma uyan bir kişi olmaktan çıkıp, kendi bireyselliğini bulma ve dolayısıyla toplum dışına itilme anlamını taşır.
15. “Bulantı”, (1938), Jean Paul Sartre
Nobel Edebiyat Ödülü'nü reddeden Jean Paul Sartre ilk romanı olan eser, varoluşçuluğun kült kitaplarından biridir.
“Günlük” biçiminde yazılan kitapta güçlü bir bireyci ve toplum karşıtı görüş ortaya koymuş; kendi felsefesinin temel öğelerini bu kitapta anlatmış ve kitabın başarısıyla büyük bir şöhret sahibi olmuştur.
16. “Siddhartha”, (1922), Herman Hesse
Hermann Hesse'nin, Siddhartha Gautama'nın yani Buda'nın hayatını konu alan, Budizmi ve Budist felsefeyi, anlatan, yazarın en ünlü eserleridir.Roman kahramanı Siddhartha, tıpkı Buda gibi bir prenstir.
Gerçek bilgiye ulaşmak için babasının uzun süreli direnişine aldırmayarak sarayını, gençliğini ve ailesini geride bırakarak ormanlara çekilir.
Gezgin bir dilenci olarak yaşamını sürdürdüğü uzun bir dönemin ardından Buda ile karşılaşır ve aralarında uzunca bir sohbet geçer. Buda ona, Budizm'in yapısını ve felsefi derinliğini anlatır ve Siddhartha hayatında yeni bir yola girer…
17. “1984”, (1949), George Orwell
Romanın distopik dünyasında totaliter bir merkezi tek partinin yönetiminde korku, propaganda ve beyin yıkama faaliyetleri ile halkın sürekli yönlendirilmesi ve baskı altında tutulması anlatılmaktadır.
Kitap komünizm ve faşizm gibi totaliter rejimlerin sağlam bir eleştirisidir. Roman daha sonra çok ünlenecek olan “Büyük Birader” gibi kavramları da içermektedir.
Sadece distopya veya felsefî roman türünün en başarılı örneklerinden biri değil, genel anlamda en başarılı roman örneklerinden de biridir…
18. “Varolamanın Dayanılmaz Hafifliği”, (1984), Milan Kundera
“Romanlarımdaki kişiler kendime ilişkin gerçekleşmemiş olabilirliklerdir… Her biri benim ancak kenarında dolaştığım bir sınırı aşmıştır… Çünkü romanın sorguladığı sır o sınırın ötesinde başlar. Roman yazarın itirafları değildir; bir tuzak haline gelmiş dünyamızda yaşanan insan hayatının araştırılmasıdır.”
Kundera'nın kendi sözleriyle insan hayatını araştıran bir yapıt “Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği”.
19. “Gülün Adı”, (1980), Umberto Eco
Yüzey katmanda bir polisiye hikâyesi anlatılırken, derin katmanda Orta Çağ, Hristiyanlık ve bu bağlamda gelişen dinî/felsefi konuların irdelendiği bir yapıttır “Gülün Adı”.
Çok konuşulmuş, çok satmış, filme uyarlanmış bir yapıt olmasına popüler olarak nitelendirilemeyecek nitelikli bir eserdir.
20. “Zen ve Motorsiklet Bakım Sanatı”, (1974), Robert M. Pirsig
ABD'li felsefeci Robert M. Pirsig'in 1974 yılında yayımlanmış olan bir kitabı ve nitelik metafiziğini konu eden ilk metinlerden biridir. Kitabın ismi, 1953'te yayımlanan ve Eugen Herrigel imzalı Okçuluk Sanatında Zen isimli bir başka kitabın başlığı üzerinde bir kelime oyununa dayalıdır.
21. “Cesur Yeni Dünya”, (1932), Aldous Huxley
Zamyatin'den bir hayli etkilenen Huxley'in romanı da 26. yüzyılda geçer. Genetik bilimve üreme yolları vasıtasıyla insanlar bir çok yönden değiştirilmiştir. İnsanlar hastalıkları yenmiş; ırklar arasında eşitlik sağlanmış, sağlıklı, zengin ve mutlu bir toplum oluşturulmuştur.
İlk etapta ütopya gibi görülecek bu durum ancak bir çok insanî değerin yok edilmesiyle mümkün olmuştur…
22. “Sineklerin Tanrısı”, (1954), William Golding
Nobel ödüllü İngiliz edebiyatçı Golding'in romanı 2. Dünya Savaşı'nın hemen ardından bir nükleer savaş sırasında geçer. Bir adaya bırakılan çocuklar ve gençler arasındaki yaşam ve liderlik mücadelesi anlatılır. Çocukların masumiyeti ve iyilik potansiyeli yerine, “kötülük” olarak adlandırdığımız kimi davranışların insanın özüne ait olduğunu savunur…
23. “Anthony Burgess” (1962), Otomatik Portakal
Orijinal ismi “A Clockwork Orange” olan yapıt İngiliz edebiyatçı ve müzisyen Anthony Burgess tarafından kaleme alınmıştır. Kitap, esas olarak insanın makineleştirilmesine yönelik klasikleşmiş bir distopya ve kara mizah örneğidir. Yapıt, usta yönetmen Stanley Kubrick tarafından filme de alınmıştır ve en başarılı roman uyarlamalarından biri olarak kabul edilmektedir.
“Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum…” Anthony Burgess.
24. “Hayvan Çiftliği”, (1945) George Orwell
1940'lardaki “reel sosyalizm”in eleştirisi olan bu roman, dünya edebiyatında yergi türünün başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.
Hayvan Çiftliği'nin başkişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar, kısa sürede önder bir takım oluşturur; ama devrimi de yine onlar yolundan saptırır.
Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıktır. Diğer kahramanlar gerçek kişileri çağrıştırmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir.
25. “Aylak Adam”, (1959) Yusuf Atılgan
Her şeye “karşı” duran, “karşı” çıkan, “karşı” olan bir adam… Aylak Adam… Bir adı bile yok. “C.” diyor Yusuf Atılgan kısaca.
İnsan her şeye bunca “karşı”yken kendine de “karşı” olmadan nasıl sürdürülebiler bir “karşı” yaşamı?
C., sıradanlığa, tekdüzeliğe, alışılmışın kolaycılığına hiç mi hiç katlanamıyor. Hem farklıyı, hem doğru olanı arıyor. Çabasının boşuna olduğunun da farkında üstelik…
26. “Fahrenheit 451”, (1953) Ray Bradbury
Guy Montag işini seven bir itfaiyeciydi. On yıldır kitap yakıyordu. Gecenin bir yarısında yola çıkışlarını, alevlerin kitapları yutuşunu hiç sorgulamamıştı… Hiç sorgulamamıştı, insanların korkusuzca yaşadıkları bir geçmişi anlatan o 17 yaşındaki genç kızla karşılaşana dek…
Montag'ın hayatındaki bütün yanlışlar doğrularla yer değiştirir o andan sonra… İşini, eşini, yaşayışını yeni bir gözle değerlendirir. Önünü alamadığı duyguları onu, asla tahmin edemeyeceği şeyler yapmaya iter. Sansüre, totaliter yönetimlere, kültür endüstrisine ve uzunca bir süredir sürdürdüğümüz yaşam tarzına yönelik en keskin eleştirilerden biri.
27. “Denemeler”, (1580) Montaigne
Michel de Montaigne (1533-1592): “Kendini tanı” ve “Ne biliyorum?” gibi temel sorularla yola çıkarak bir insanda insanlığın bütün hallerini yoklayan “deneme” türünün insim babasıdır.
1571'de kitaplarıyla birlikte çiftliğinin kulesine çekilmesiyle başlayan bu yaratıcı süreç, Montaigne'i önce okuduklarıyla ilgili notlar almaya itmiş, aynı notlar zamanla Denemeler'i (1580) oluşturmuş, ve bu kişisel yazılar ilk yayımlanıştan sonra da dallanıp budaklanmayı sürdürmüştür.
28. “Don Kişot”, (1605) Miguel de Cervantes
Kahramanlık hikâyeleri okumayı çok seven Don Kişot bir gün şövalye olmaya karar verir. Ve yanına seyisi Sancho Panza'yı da alarak hem gerçek hem de hayalî düşmanlarla savaşıp, heyecanlı maceralara atılır. Dünya edebiyatındaki ilk modern roman olan bu başyapıt 400 yıldan uzun süredir okurlarla buluşmaktadır.
29. “Tutunamayanlar”,(1972) Oğuz Atay
'Tutunamayanlar', Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Berna Moran, Oğuz Atay'ın bu ilk romanını “hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı” olarak niteler.
Moran'a göre “Oğuz Atay'ın mizah gücü ve duyarlılığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanlar'ı büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, eserdeki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır.”
Küçük burjuva dünyasını ve değerlerini zekice alaya alan Atay, “saldırısı tutunanların anlamayacağı, rededeceği türden bir romanla yapar.”
30. “İlahî Komedya”, (14. yy.) Dante Alighieri
Dünya edebiyatının temel metinlerinden biri olan İlahi Komedya, yedi yüz yıllık geçmişiyle birçok edebî esere ilham kaynağı olagelmiştir. Dante'nin hem yazarı hem de başkahramanı olduğu bu destansı anlatıda ölümden sonraki hayata yapılan yedi günlük bir yolculuk anlatılır.
Dante, sırasıyla Cehennem, Araf ve Cennet'ten geçerek buralardan edindiği izlenimlerini okuyucuya lirik bir dille aktarır. Böylece Orta Çağ Batılı insanının zihnindeki “ahiret” algısı gözler önüne serilirken, ortaya tarihin en uzun şiirlerinden biri çıkmış olur.
31. “İlyada”, (M.Ö 7- 8) Homeros
Şair Homereos'un yazdığı varsayılan büyük bir destandır. Yine bir başka Homeros destanı olan Odeysseia ile birlikte, batı edebiyatının en eski örneği ve tüm zamanların en güzel şiirlerinden kabul edilir.
Başta İlyada olmak üzere her iki destan da, Truva Savaşıve bu savaşta yer alan insanlarla ilgili söylenceleri dile getiren, koşukla yazılmıştır. Tarihçiler Yunanistan'da yaşayan Akhalar ile Batı Anadolu'da yaşamış Truvalılar arasındaki bu savaşın yaklaşık üç bin iki yüz yıl önce yaşandığı ve on yıl sürdüğü görüşündedir.
Yunancada Truva'nın bir adının da İlios olmasından dolayı Homeros'un bu destanı İlyada adını almıştır.
32. “Kürk Mantolu Madonna”, (1943) Sabahattin Ali
“Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum “Kürk Mantolu Madonna”yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum.”
33. “Küçük Prens”, (1943) Antoine de Saint-Exupéry
“Hoşça git,” dedi tilki. “Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.” Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: “Gerçeğin mayası gözle görülmez.”
Onedio IQ'yu Facebook'tan takip etmeyi unutmayın!