Kadıköy’den Haydarpaşa tren garı ve Harem Otogarı’nı geçince karşınıza tarihi ilçe Üsküdar çıkacak. Üsküdar’ın merkezine ulaşmadan önce, Salacak’ta bir tur atıyoruz. Harem ile Selimpaşa arasında yer alan bu semt, Kız Kulesi’nin hemen karşısında bulunması sebebiyle yılın her döneminde kalabalık. Bizans Dönemi’nden kalan Kız Kulesi’ni fotoğraflayan binlerce insan, Harem’den Üsküdar’ın merkezine doğru bu güzel semtin kordon boyunda gezinir.
Salacak’tan Üsküdar’a ulaştığınızda karşınıza çıkan en heybetli yapı, Mimar Sinan’ın Mihrimah Sultan adına yaptığı Mihrimah Sultan Camii… Mihrimah, ‘güneş ve ay’ anlamına geldiğinden, Mimar Sinan da bu caminin yapımında astronomi bilgisini ortaya koymuş. Aynı zamanda Mihrimah Sultan’ın doğum günü de olan 21 Mart’ta gece ve gündüz eşitleniyor ve Beyazıt’ta yüksek bir yerden camiye bakan kimse, caminin minarelerinin arkasından ayın doğuşunu izleyebiliyor. Aynı şekilde Edirnekapı’dan caminin ardındaki güneşin batışı görülebiliyor.
Üsküdar’da, sahil şeridinde yürümeye devam ettiğinizde önce önemli tiyatro eserlerinin sergilendiği Devlet Tiyatrosu Tekel Sahnesi’nin tarihi taş binasını görürsünüz.
Sahil kenarında, yer yer devam eden yalıları da solunuzda bırakarak yürüdüğünüzde Üsküdar’ın şirin semti Kuzguncuk çıkar karşınıza. Bir dönemler Perihan Abla ve Ekmek Teknesi gibi dizilerden de aşina olacağınız bu semtin ünü hiç kuşkusuz, dizilerin çok ötesinde. Semtte bulunan ahşap ve rengârenk cumbalı Kuzguncuk evlerinin arasında yürümek size tarihte adeta bir yolculuk yapmak gibi gelecek. Bu evlerin arasında fotoğraf çektiren gelin ve damatlar olmasa gerçekten de kendinizi birkaç yüzyıl önceye ışınlamış gibi hissedebilirsiniz.
Çengelköy’ün ortamı her daim çok sıcaktır
Kuzguncuk’tan, sahil şeridinde devam ettiğinizde karşınıza Beylerbeyi semti çıkar. Boğaziçi Köprüsü’nün hemen aşağısında bulunan bu semt, Beylerbeyi Sarayı, camileri, yalıları ve restoranlarıyla, Anadolu Yakası’nda önemli bir yere sahip. Beylerbeyi’nde biraz daha yürüdüğünüzde karşınıza çıkacak Çengelköy, Üsküdar’ın belki de en hareketli semti. Yalılarla çevrili bu semtte aynı zamanda Kuleli Askeri Lisesi de bulunmakta.
Midyecisi, pastaneleri, ara sokaklarda yer alan küçük kafeleriyle gençlerin de akın ettiği semtin, en popüler yeri ise Tarihi Çınaraltı Çay Bahçesi…
Bu meşhur çay bahçesine hemen yakınlardaki yine meşhur Çengelköy Börekçisi’nden alacağınız kıymalı böreğinizi götürebilir afiyetle yiyebilir ya da iskelenin yanındaki balık lokantalarından birinde kendinize ziyafet çekebilirsiniz. Çengelköy’ün ortamı her daim çok sıcaktır ve bu sıcaklığı, bölgeye gelenlere hemen hissettirir.
Manzarası harika
Çengelköy’den önce Kuleli Caddesi, sonra Vaniköy Caddesi ardından Kandilli Caddesi üstünde devam ettiğinizde karşınıza çıkacak Kandilli semtinde de bir mola vermelisiniz. Kandilli Rasathanesi’nin de bulunduğu semtte Adil Sultan Sarayı ve tabi ki iskeleye nazır muhteşem Boğaz manzarası mutlaka görülmeli… Kandilli, yakınlardaki Küçüksu semti ve Küçüksu Kasrı’na çok sayıda turist taşır. Göksu Deresi ve Küçüksu Deresi arasında yer alan semt, dantel gibi ince işlemeli Küçüksu Kasrı ile karadan olduğu kadar, denizden görenleri de kendine hayran bırakır. Küçüksu ile birlikte, Üsküdar ilçesi sona erer, Beykoz’un sınırları başlar.
Yoğurdu ile ünlü
1300’lü yıllarda Yıldırım Beyazıt tarafından karakol amaçlı yaptırılan Anadolu Hisarı, zamanla etrafına inşa edilen bina ve kafelerle İstanbul’un hareketli semtlerinden birine dönüşmüş. Rumeli Hisarı’nın tam karşısında uzanan bu yapı ve iç kesimlere uzanan semtin dar ara sokakları, Beykoz’un görülmesi gereken semtlerinin başında gelir. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün sağ tarafı Anadolu Hisarı, sol tarafı ise Kanlıca semti… Bu semtin en güzel tarafı ise leziz yoğurdudur. Sahil kenarındaki ‘Asırlık Kanlıca Yoğurdu Kafesi’nde yer bulabilirseniz kendinize sade, bal ve reçel çeşitleriyle tatlandırılmış yoğurtlardan birini söyleyin. Yılın her mevsiminde afiyetle yenen bu yoğurt ve her daim dolu olan bu kafe, içinde her türlü ürünü barındıran restoran ve kafelere inat, tek bir ürün bile satsanız kâr edilebileceğinin ve ne yaparsanız yapın, eğer yaptığınız işi çok iyi yapıyorsanız başarılı olacağınızın çok canlı bir kanıtı…
Kanlıca’dan Beykoz’a doğru devam ettiğinizde yine molalar verebileceğiniz ve İstanbul’u farklı açılardan görebileceğiniz Çubuklu ve Paşabahçe gibi semtler çıkar karşınıza. Beykoz’a ulaştığınızda ise yine kendinizi İstanbul’da değil, küçük bir kıyı Ege kasabasında hissedersiniz. Beykoz’da gezindikten sonra denize karşı bir bankta oturup uçsuz bucaksız maviliği seyretmek ve teknelerden birinden balık-ekmek yemek buranın olmazsa olmazlarındandır.