Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, “Geçtiğimiz yıl, Ağustos ayında ülkemiz maalesef çok ciddi bir kur atağı ile karşı karşıya kaldı. Yurt dışı kaynaklı kur spekülasyonları, ülkemize yönelik siyasi bir müdahale amacı taşıyordu. Çok şükür o süreçte milletçe yine güçlü bir duruş sergiledik ve ekonomik istikrarı kısa süre içinde yeniden sağladık.” dedi.
Arslan, Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası (KMTSO) Başkanlığınca bir tesiste düzenlenen 4. Uluslararası Tekstil Zirvesi Galası’nda yaptığı konuşmada, 2008 Dünya Ekonomik Krizi’nin ardından dünya ekonomisinin sürdürülebilir bir ivme kazanamadığını belirtti.
Uluslararası ticaretin istikrar kazanması, yatırım, istihdam ve ekonomik büyümenin artması yönündeki tüm girişimlere karşın, dünya ekonomisinin, büyüme hedeflerinin gerisinde kaldığını anlatan Arslan, “Trump döneminde Çin ile ticaret savaşları başlatan ABD’nin, ithal ürünlere karşı vergi artırma politikası, uluslararası ticaretin dengelerini tamamen değiştirmiştir. İngiltere’nin AB’den ayrılma (Brexit) süreci siyasi belirsizlikleri daha da artırmış, küresel jeopolitik gerilimlerin ve enerji fiyatlarının yükseldiği görülmüştür.” diye konuştu.
Bu gelişmelerin neticesinde IMF’nin Temmuz ayında yayımlanan Küresel Ekonomik Görünüm raporunda, küresel ekonomik büyüme tahminini 2019 yılı için yüzde 3,2’ye kadar geri çektiğini ifade eden Arslan, yatırımlar ve tüketici talebinin tüm dünyada hızla düştüğünü, şirketlerin ve hane halkının uzun vadeli harcamalardan kaçındıklarına şahit olduklarını kaydetti.
“Ticari ve teknolojik gerilimler arttığı ölçüde, yatırımcı algısının bozulması ve küresel yatırımların azalması muhtemeldir. Küresel büyümenin bu ölçüde düşmesi, gelişmekte olan ülkeleri bir süre daha etkileyecektir.” değerlendirmesini yapan Arslan, şöyle devam etti:
“Ancak inanıyorum ki başta Almanya olmak üzere gelişmiş ülkelerdeki daralmanın bir an önce aşılması, ihracatımıza büyük katkı verecektir. Finans piyasalarındaki göstergeler de geleceğe dair olumlu beklentilerimizi destekler niteliktedir. Küresel çapta değişen risk algısı, merkez bankalarının likiditeye yaklaşımını önemli ölçüde etkilemiştir. Merkez bankaları son dönemde, 2008 küresel ekonomik kriz sonrası uyguladığı para politikalarına geriye dönüş olarak nitelendirilebilecek adımlar atmak zorunda kalmıştır. Aralarında ABD Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankasının (ECB) da bulunduğu 47 merkez bankası bu yıl içinde farklı dönemlerde faiz indirmiştir. Temmuz ayında 11 yıl sonra ilk kez faiz indirimine giden FED’in Eylül ayında yeni bir indirimle fonlama faizini yüzde 1.75- 2.00 aralığına indirdiğini birçoğumuz takip ettik. Eylül ayı başında mevduat faiz oranlarını 10 baz puan indirerek, yüzde eksi 0,50’ye çeken ECB’nin de gelecek ay varlık alım programına tekrar başlayacağını öğrendik.”
Arslan, henüz birkaç sene öncesine kadar çok kabul görmeyen negatif faiz fikrinin, bugün Euro Bölgesi ve Japonya başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde uygulanır hale geldiğine işaret etti.
Gelişmekte olan piyasaların, uluslararası yatırımcılar için vazgeçilmez birer yatırım alanları olduğunun unutulmaması gerektiğini vurgulayan Arslan, bu gelişmelerin, bankaların uluslararası piyasalarda finansman kaynaklarına erişimine olumlu katkı sağlayacağını, firmaların krediye erişimini de artıracağını kaydetti.
Arslan, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Geçtiğimiz yıl ağustos ayında ülkemiz maalesef çok ciddi bir kur atağı ile karşı karşıya kaldı. Yurt dışı kaynaklı kur spekülasyonları, ülkemize yönelik siyasi bir müdahale amacı taşıyordu. Çok şükür o süreçte milletçe yine güçlü bir duruş sergiledik ve ekonomik istikrarı kısa süre içinde yeniden sağladık. Ekonomik istikrarımızın temel stratejisi, Hazine ve Maliye Bakanlığımız tarafından geçtiğimiz yıl uygulamaya alınan Yeni Ekonomi Programı’dır (YEP). Dengelenme, Disiplin ve Değişim kavramları bu programın ana hatlarını çizmektedir. YEP, sıkı para ve maliye politikalarıyla tüketici enflasyonunu 2020 sonu itibarıyla yeniden tek haneli oranlara çekmeyi hedeflemektedir. Bu program sayesinde, ekonomimizin yabancı tasarruflara bağımlılığı kalıcı olarak azaltılacaktır. YEP, cari açığın milli gelire oranının yüzde 3’ün altına gerilemesini sağlayacaktır.”
Hazine Destekli Kefalet Sistemi çerçevesinde son bir yılda “KOBİ Değer Kredisi”, “KOBİ Değer Kredisi-2”, “İleri, Verimli, Milli Endüstri (İVME) Finansman Paketi” ve “Ekonomi Değer Kredi Paketi” gibi farklı çözümler sunulduğunu anlatan Arslan, ekonomi yönetimlerinin asli hedefinin, piyasadaki likiditeyi koruyarak hem işletmelerin mevcut yatırımlarını korumalarını sağlamak hem de teknolojiye dayalı üretimlerini artırmak olduğunu belirtti.
– “Türkiye ekonomisine güç katan bir kurumdur”
TÜFE enflasyonunun Ağustos ayı itibarıyla yüzde 13,5 oranına iyileşerek maliyet baskısının azaldığını gösterdiğini vurgulayan Arslan, TÜFE enflasyonunun da yeniden tek haneli seviyelere yaklaşmakta olduğunu kaydetti.
Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, şöyle devam etti:
“Enflasyondaki kalıcı iyileşme faiz hadlerindeki kalıcı düşüşün de bir yansıması olmuştur. Kur ve enflasyon riskinin azalmasının ardından Merkez
Bankası’nın, para politikasında isabetli adımlar atarak, politika faizinde 750 baz puan indirime gitmesi de piyasadaki iyimserliği artırmıştır. Bankamız, iş dünyasına verdiği destekle kuruluşundan bu yana Türkiye ekonomisine güç katan bir kurumdur. Halkbank her daim, esnaf ve KOBİ’nin bankası unvanına yakışan adımlar atmıştır. Bankamızın finans piyasalarını hızlı ve gerçekçi verilerle analiz edebilen teknik becerisi, geride bıraktığımız süreçte de piyasa koşullarını gözeten yeni ürünler hazırlayabilmemizi sağlamıştır.”
Bankalarının ikinci çeyrek sonunda, nakdi kredilerini de içeren toplam kredilerini geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 20,1 artırarak, 377,6 milyar liraya taşıdığına dikkati çeken Arslan, aktif büyüklüklerinin de aynı dönemde yüzde 23,2 artışla 429 milyar liraya ulaştığını belirtti.
Nakdi krediler içinde KOBİ kredilerinin payının yüzde 40,5 olarak gerçekleştiğini, yılın ilk yarısında, KOBİ kredileri alanındaki pazar payının da yüzde 17,5’e yükseldiğini kaydeden Arslan, “Bu yüksek performansa dair verilerimizi, tekstil sektörü özelinde ayrıca açmak lazım.” dedi.
Arslan, şu görüşlerini paylaştı:
“2019 yılı Temmuz ayı itibarıyla Bankacılık sektöründe Tekstil ve Tekstil Ürünleri sektörüne yönelik 87 milyar lira nakit ve 32 milyar lira gayri nakit olmak üzere toplam 119 milyar lira kredi hacmi bulunmaktadır. Bankamızın tekstil ve tekstil ürünleri sektörüne kullandırmış olduğu kredi tutarı ise 7,7 milyar lira nakit, 5,1 milyar lira gayri nakit olmak üzere, toplam 12,8 milyar liradır. Yani bankamızın tekstil ürünleri sanayine kullandırılan nakit kredilerdeki payı yaklaşık yüzde 9, gayri nakit kredilerdeki payı ise yaklaşık yüzde 16 gibi yüksek seviyelerdedir.”
Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, “Dünyanın ekonomik açıdan zorlu bir sınav verdiği süreçte tekstil, Türkiye’nin geleceğe bakan sektörleri arasında ön sırada yer almaktadır. Ülkemizin dış ticaret fazlası en yüksek sektörü olan tekstil, imalatta, istihdamda ve ihracatta en verimli sektördür.” dedi.
Arslan, Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası (KMTSO) Başkanlığınca bir tesiste düzenlenen 4. Uluslararası Tekstil Zirvesi Galası’nda yaptığı konuşmada, reel sektörün en güçlü destekçilerinden biri olan Halkbank’ın, Merkez Bankasının Temmuz ve Eylül aylarındaki indirim kararlarının hemen ardından kredi faiz oranlarında güncellemelere giden ilk bankalar arasında yer aldığını, ticari, ihtiyaç ve konut kredilerinde aşağı yönlü düzenlemeler gerçekleştirildiğini belirtti.
“Dünyanın ekonomik açıdan zorlu bir sınav verdiği süreçte tekstil, Türkiye’nin geleceğe bakan sektörleri arasında ön sırada yer almaktadır. Ülkemizin dış ticaret fazlası en yüksek sektörü olan tekstil, imalatta, istihdamda ve ihracatta en verimli sektördür.” ifadesini kullanan Arslan, tekstil sektörünün, Türkiye ekonomisinde en önemli istihdam araçlarından biri olarak yaklaşık 1 milyon kişiye çalışma alanı açtığını söyledi.
Kadın-erkek eşitliğinde cinsiyet ayrımı yapmayan tekstil sektörünün, yüzde 40’a yakın kadın istihdam oranıyla ülkenin sosyal yaşamınını da güçlendirmekte olduğuna işaret eden Arslan, “Hükümetimiz tekstil sektörünün stratejik öneminin gayet bilincindedir, sektör de kendisine verilen desteği her zaman yüksek bir katma değere dönüştürmektedir.” diye konuştu.
Tekstil ürünleri üretiminin, Temmuz ayı itibarıyla pozitife geçerken hazır giyim üretiminin, çift haneli artış seviyelerini zorlamakta olduğunu anlatan Arslan, sektördeki ciro artışlarının, enflasyon oranının üzerinde seyrettiğini ifade etti.
Arslan, şunları söyledi:
“Turizmde yaşadığımız rekor sene, ülkemize gelen ziyaretçilerin hazır giyim ürünlerimize talebini de beraberinde getirmektedir. Faiz oranlarındaki düşüş de inanıyoruz ki yurt içi tüketim talebinin canlanmasıyla sonuçlanacaktır. Dünya genelinde 190 ülkeye ihracat gerçekleştiren tekstil sektörü, kilogram başına ortalama 8 doları aşan birim fiyatlarıyla yüksek katma değerli bir üretim alanıdır. 2001 yılında 4 dolar olan kilogram başına ortalama fiyatların 2 katına çıkması büyük bir başarı hikayesidir. İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği verilerine göre, yılın ilk 8 ayında ülkemizin toplam tekstil ve hammaddeleri ihracatı 6,6 milyar dolar değerinde kaydedilmiştir. Bu dönemde tekstil ihracatının yaklaşık yarısı AB ülkelerine gerçekleştirilmiştir. İhracatımızda üst sıraları İtalya, Almanya, ABD ve İngiltere gibi gelişmiş ekonomilerin alması sektörün kalite göstergesidir.”
“TÜRK MARKALARININ ARTAN SAYISI GURUR KAYNAĞIMIZ HALİNE GELMEKTEDİR”
Sektörün imalat gücünün yeni yatırımlarla arttığını, bugün ülkenin ilk bin ihracatçısı arasında 162 hazır giyim ve 69 tekstil firması yer aldığını vurgulayan Arslan, Ar-Ge’ye, teknoloji ve tasarıma yatırım yaptıkları ölçüde, gelecek dönemde çok daha fazla firmanın bu listelerde yer bulacağına inandıklarını kaydetti.
Arslan, dünyada tekstil üretiminin Çin’den çıkarak Vietnam, Bangladeş gibi diğer Asya ülkelerine kaydığını gördüklerini, Türkiye’nin coğrafi konumunu beşeri değerleriyle birlikte değerlendirerek tekstil piyasasındaki küresel gücü pekiştirme fırsatı bulduklarına inandığını ifade etti.
“Markalaşmanın öneminin arttığı küresel konjonktürde, tekstil sektöründe Türk markalarının artan sayısı gurur kaynağımız haline gelmektedir.” diyen Arslan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Üreten Türkiye’nin bankası olarak imalat sanayisine her zaman güçlü destek veren Halkbank bu süreçte tekstil sektörüne özel çözümler üretmeyi sürdürecektir. Tekstil sektöründe faaliyet gösteren firmalar, avantajlı KOBİ destek ürünlerimizden rahatlıkla yararlanabilirler. Bankamız, tekstil firmalarının enerji verimliliğini artıracak yatırımlarından tekstil makinesi alımlarına kadar her türlü girişimlerinde destekçi olmaya devam edecektir. Halkbank, topyekün bankacılık anlayışıyla, müşterilerine nakdi kredi seçeneği yanında gayri nakdi kredi ve devlet destekli alacak sigortası gibi önemli ürün ve hizmetler sağlamayı sürdürecektir.”