“Bir film izledim hayatım değişti” cümlesi size çok klişe gelebilir. Fakat sinemanın gücü psikologlar tarafından çoktan keşfedildi ve bir terapi yöntemi olarak uygulanmaya başladı.
Kaynak 1…
Kaynak 2…
Düşünsenize bir probleminiz ya da konuşmaya ihtiyacınız var. Psikologa gidiyorsunuz ve size 'Git şu filmi izleyip gel' diyor. Harika bir şey değil mi?
Son zamanlarda filmler psikologlar tarafından bir terapi yöntemi olarak uygulanmaya başladı ve çok da işe yaradı. Bu yöntemin adına da Sinema Terapi dendi.
Sinema Terapi; filmlerin kişiler üzerinde oluşturduğu öfke, heyecan, korku, sevinç, coşku ve aşk gibi duyguların açığa çıkması ile oluşmuştur. Psikolog tarafından bu duyguların işlenmesine, analizine ve olumlu modelleme temellerine dayanan bir yöntemdir.
Bu yöntem ilk kez 1990'ların başında bir psikoloji profesörü olan Gary Solomon tarafından kullanılmıştır. Hatta kendisi bu konuda bir de kitap yazmıştır.
Sinema Filmi Reçetesi: Bu Filmi İzleyin ve Sabah Beni Arayın: Hayatın Sorunlarını İyileştirmenize Yardımcı Olacak 200 Film
Film terapisini terapi seanslarında ilk uygulayanlar ise ABD’li psikiyatrist çift David Cambronne ve Jan Hasley olmuştur.
Gary Solomon yazdığı bu kitapta 200 filmin hikayesini, oyuncu kadrosunu, terapide kullanılacak olan temaları kendi yorumları ile birlikte kaleme almış.
Peki süreç nasıl işliyor? İlk olarak danışan psikologa gidiyor ve rahatsızlığına göre ona bir film listesi öneriliyor. O da bu filmlerden birini seçip izliyor.
Mesela depresyon için 'Alone In The T-Shirt Zone' ve , 'Eraserhead' filmleri var. Öz saygı sorunu olanlara 'Billie Eliot', 'Forrest Gump', 'My Left Foot', 'Rain Man' filmleri öneriliyor.
İlişkilerdeki çatışmalar içinse 'The Accidental Tourist', 'The War of the Roses' ve 'He Said, She Said' örneklerini verebiliriz.
Danışan filmi evde ya da sinemada izleyebilir. Yalnız olmayı ya da bir arkadaşının ona eşlik etmesini tercih edebilir. Hatta terapistle birlikte izlemek bile mümkün. Buna terapist ve danışan duruma göre birlikte karar veriyor.
Hatta izlerken bazı notlar almak çok işe yarıyormuş.
Elbette danışanın izleyeceği filmi terapistin de daha önceden izlemiş olması gerekiyor. Böylece bir sonraki seansta film üzerine konuşuluyor ve asıl Sinema Terapi süreci başlıyor.
Terapist danışana filmle ilgili sorular sormaya başlıyor: Filmde en çok hangi karakteri sevdin, sevmediğin bir karakter oldu mu ve sebebi nedir? Filmdeki temel problem neydi ve nasıl çözüldü, sonunu beğendin mi, ne olsa bu son değişirdi?
Böylece Sinema Terapi Identifikasyon, Katharsis ve Insight şeklinde 3 aşamada gerçekleşiyor.
1. Identifikasyon (özdeşleşme): Danışanın filmdeki karakter/karakterlerle kendisi arasındaki benzerlikleri görmesi veya hissetmesidir. Karakterin davranışlarını ve düşüncelerini inceleyerek kendi davranış ve sonuçlarını incelemeye başlamasına aracılık etmektedir.
2.Katharsis (İç boşaltma): Danışanın benzer problemi yaşayan ve benzer duyguları hisseden karakterin/karakterlerin gözlenmesi sonucu hastanın bastırdığı, farketmediği duygularının ve iç çatışmalarının ortaya çıkması (katharsis) ve böylece rahatlama ve arınmanın sağlanmasıdır.
3. İnsight (İçgörü): Özdeşim kurulan karakter/karakterlerin duygu ve davranışlarına, yaşadıkları problemlere ve problemleri çözüş şekillerine bakarak (kişilerin kendi travmaları ve çelişkileri ile yüzleştiklerini görmek), kendi yaşamındaki ilişkili durumların çözümünde farkındalık kazanması (hastanın duyduğu yetersizlik, suçluluk ve utanç duygularının azalması) ve benzer yöntemlere başvurması.
Psikiyatrist Fuat Ulus'a göre film seyrederken; izleyen kişi filmdeki olay ve karakterlere ulaşmakta, karakterlerle özdeşleşerek (identifikasyon) ya algılamakta ya da reddetmekte. Farkında olmadan karakterlerin de yerine geçmekte.
Film bittiğinde ise öğrendiklerimizle öfke, huzursuzluğumuz ve depresyonumuz da hafiflemeye başlamaktadır. Ulus kaliteli bir psikolog elinde filmlerin bir ilaç kadar tesir edebileceğini de öne sürüyor.
Oldukça etkili olan yöntem yurt dışında ve ülkemizde sıkça kullanılıyor. Peki siz ne düşünüyorsunuz, sinemanın iyileştirici bir yönü olduğuna katılıyor musunuz?