Doğar doğmaz ölüme terk edilen, 12 yaşında tecavüze uğrayan, Yeşilçam'da türlü çeşit oyunun içinden geçen ve dünyada en çok sevdiği insan olan Müslüm Gürses'ten şiddet gören Muhterem Nur'u anlatıyoruz bugün…
Not: Bu içerikte hiçbir şekilde şiddet övülmemiştir, Muhterem Nur'un röportajı kaynak olarak kullanılmıştır.
Hayatı acılar içinde geçti, Yeşilçam’ın parlak yıldızlarından biriyken kariyeri engellendi, aşkı çok geç buldu ama efsane oldu.
Kimlikteki ismi Aysel Muhterem Kısa, ailesinin koyduğu isim Olga…
1932 yılında şimdi Makedonya sınırları içerisinde olan Manastır’da dünyaya gelen Muhterem Nur’un acıları daha doğmadan başladı. Annesi henüz öğrenciyken evli olduğunu bilmediği bir hocasıyla ilişkiye girdi, hamile kalınca terk edildi, çıkış yolu bulmaya çalışsa da çaresiz kaldı. Ailesinin öğrenmesiyle birlikte daha zorlu bir sürece giren annesi, Muhterem Nur’u hapsedildiği mahzende doğurdu. Evet, annesi büyükbabası tarafından bir mahzene hapsedilmişti!
Penceresi olmayan bir mahzende dünyaya gelen Muhterem Nur doğar doğmaz annesini kaybetti, bir cami önüne bırakıldı, kış günü ölüme terk edildi.
Henüz 16 yaşında olan annesi Muhterem Nur’u doğururken vefat etti çünkü bir mahzende hapisti, erken doğum yapıyordu ve ebe gelse bile doğum çoktan gerçekleşmişti.
Büyükbabası Muhterem Nur’u doğar doğmaz ebeye teslim etti, “Al bunu, karların ortasına bırak” dedi ve ölüme terk etti.
Ailenin ebesi Raziye Hanım’a teslim edildi Muhterem Nur ve yaşadıkları yerde bulunan bir Türk camisinin avlusuna bırakıldı. Namaz kılmaya gelenlerden birinin almasını bekledi ebesi ama dayanamadı ve bebeği yeniden alarak evine götürdü. Ardından da dul bir kadına para karşılığında sattı. Muhterem Nur’un teyzesi bebeğin isminin Olga konulmasını istemişti ancak yanına alamamıştı. 1938 yılında, Türkiye’ye göç eden iki teyzesi yanına aldı Muhterem Nur’u ve acılı hayatı daha da zorlu bir şekilde devam etti.
“Okulu çok seviyordum ama sessiz bir çocuktum. Bana öğrenciler ‘dilsiz’ ya da ‘gavur’ diyordu.”
Türkiye’ye gelince nüfusa Muhterem Kısa olarak kayıt edildi ve okula başladı. Okulda dışlandı, ‘gavur’ ve ‘dilsiz’ olarak çağrıldı.
Sokakta saklambaç oynarken tecavüze uğradı, utandığı için okulu bırakmak zorunda kaldı, teyzesinin eşi tarafından uzun yıllar taciz edildi.
Teyzesinin arkadaşına gittiği bir gün sokakta saklambaç oynarken tecavüze uğradı. Muhterem Nur, röportajında o anları şöyle anlattı: “Saklambaç oynuyorduk. İnşa edilmekte olan duvara yüzümü dönüp saymaya başladım: “1-2-3…” Bir sessizlik oldu. Yavaşça arkama döndüm. Karşımda dev gibi bir adam gördüm. Tam bağıracakken, yüzüme sert bir tokat indirdi. Elleriyle ağzımı kapattı. Ne kadar çırpınsam da fayda etmedi. Henüz 12 yaşındaydım ve evet tecavüze uğradım. Balat hastanesinde gözümü açtım. Beni gecekonduları için toprak almaya gelen kadınlar bulmuş. Bir bakıyorlar, iki tane ayak, belden aşağı bir çocuk. Bayılmışım, herhalde kafamı taşa vurmuşum. Kendime geldiğimde çok utandım. Okula gidemedim.”
Teyzesinin eşi tarafından da uzun yıllar taciz edildi.
Ve Yeşilçam’ın ışıltılı dünyasına giden yol…
Yaşadığı mahallede oturan sahne sanatçısı Yıldız Hanım’la Beyoğlu’na gittikten sonra büyülendi, arkadaşı Zeren’le ikinci kez gittiğinde de hayatı değişti. Gazetedeki ‘Artist aranıyor’ ilanı için gittiği Ağa Cami önünde karşılaştığı adam onu ilk filmine alarak yepyeni bir yol açtı. Bu yolda da elbette önüne pek çok engel çıktı. Ünlü yapımcı, yönetmen ve senarist Memduh Ün’le yaşadığı aşk onu bir çıkmaza sürükledi. “Ayrılırsan şöhretin biter” diyen Memduh Ün’ün kendisini Ahmet Mekin’den, Kenan Pars’tan, Fikret Hakan’dan kıskanarak hırpaladığını anlatan Muhterem Nur, film kadrosuna alınmadığında gerçeklerle karşılaştı. Kadroya Fatma Girik alınmıştı ancak Muhterem Nur hiç üzülmemişti, çünkü ayrılmayı başarmıştı.
Kısa sürede başrol oynayacak kadar yükseldi ancak şöhretini yavaş yavaş yitirdi, maddi sıkıntılarla birlikte ödeyemediği borçları yüzünden hapis yattı.
Sinemada umduğunu bulamayınca dansöz ve şarkıcı olarak sahne almaya başlayan Muhterem Nur 1970’li yıllarda küçük gazinolarda ve turne ekipleriyle çalıştı.
1982 yılında çıktığı Malatya turnesinde hayatının aşkı olan Müslüm Gürses’le tanıştı ve acılarla yoğrulmuş bir adamda bambaşka acılar tattı: Şiddet gördü ama çok sevdi.
Kendisinden 21 yaş küçük olan Müslüm Gürses’le 1986 yılında dünyaevine girdi. Şiddet gördüğü ilişkisini de şu sözlerle anlattı: “İçtiğinde evet. Kaburgalarımı kırıyor, saçlarımı eline doluyor. Ama sonra kendine gelince çok üzülüyordu. “Elim kırılsaydı yapmasaydım” diyordu. O, ‘Elim kırılsın’ dediğinde benim içim sızlıyordu. ‘Olsun’ diyordum, ‘Kafamı gözümü de kırsa ben bunu düzelteceğim!’ Öfkesini, o acı şarkılar eşliğinde içtiği içkinin nedenini anlıyordum. Müslüm’ün hikayesi dramatikti. Ben onu bırakmayacaktım.”
“Benim düşündüğüm hayat kocamla bulduğum hayattı. Keşke Müslüm ilk yıllarıma gelseydi…”
Var olma savaşı verdiği ve mücadele ettiği yıllar ardından Müslüm Gürses’te mutluluğu buldu, Türkiye’de eşine benzerine az rastlanan bir aşkın simgesi oldu, geç bulduğu aşkı için de hep üzüldü.
Seyahat etmeyi çok sevdiklerini anlatan Muhterem Nur’un şu sözleri yaşadıkları aşkın büyüklüğünü ortaya koyuyor hiç şüphesiz: “Benim düşündüğüm hayat kocamla bulduğum hayattı. Keşke Müslüm ilk yıllarıma gelseydi, ben onu sahneye de o kadar yormazdım. Ama yazık ki çok geç zamana tesadüf etti. Yaşı benden çok küçük. Ama benden büyükmüş gibi çekinirdim. Olgun bir adamdı. Sert görünümlüydü ama çok merhametliydi.”
Şimdi çok sevdiği eşi Müslüm'üne kavuştu Muhterem Nur. Huzurla uyuyun birlikte…