Sorarım size; olaysız, tartışmasız, huzur içinde, yaşı gereği mesleğini noktalamış kaç hakem hatırlıyorsunuz? Veya “En son jübile yapan hakemimiz kimdi?” diye… Hatırlar mısınız? Google amcaya sormadan bir çırpıda söyleyebilir misiniz? Elbette ki hayır! Çünkü ta yıllar öncesine dayanır o mutluluk fotoğrafları… O da fotoğrafların neredeyse siyah-beyaz olduğu yıllara denk gelir!.. Sayıları da bir elin parmaklarını geçmez sanırım… Mesela son 25-30 yılda kariyerini tamamlamış hakemlere “Mesleğinizi nasıl noktaladınız?” diye sorsanız… Eminim, alacağınız ortak cevap aşağı yukarı, “Ben bırakmadım, bıraktırıldım” olacaktır. Şöyle geçmiş yılları bir hatırlayın… Federasyonların, MHK’ların her değiştiğinde topluma güven verme adına (!) yaptıkları hakem operasyonlarını… Futbolumuzun tek kirli yeri orasıymışçasına, adını ‘temizlik operasyonu’ koydukları o kelle avcılığını… Genelde bir önceki federasyon döneminin prenslerinin bir sonraki federasyonun erken rezervasyonlu yolcuları olduklarını! Peki, bugün Süper Lig seviyesinde düdük çalmak için bu mesleğe 25-30 yılını vermiş, üç maçından birini anasına avradına küfür yiyerek geçirmiş, ekranlarda, sosyal medyada doğranmış, adeta diken üstünde ömür tüketmiş o hakemlere reva mıdır bu hayat? Hiç değilse bir maç olsun omuzlara alınmak, çay tabağı kadar da olsa bir plaketle uğurlanmak… Ama artık onlar için hayal oldu o fotoğraf… 90’lı yıllarda jübile ile bu onurlu mesleği sonlandıran Yusuf Namoğlu’ndan, Özcan Oal’dan bu yana sadece bir-iki hakeme nasip olmuş, yeşil sahalara omuzlarda veda etmek… Gerisi hep tu kaka! Hakemlerin kaderi bu olmuş… Tıpkı bugün Bülent Yıldırım’a, Serkan Çınar’a, Suat Arslanboğa’ya olduğu gibi…
ARSLANBOĞA VE ÖZKAHYA NE KONUŞTU
Sıra Suat Arslanboğa’ya gelmişti. Kimse, “Profesyonel sözleşmesi feshedildi, hakemliği bitirilmedi” demesin… Haysiyeti yerle bir edilen o Suat’a bu saatten sonra ne bir maç verebilirsiniz, verseniz de toplum kabul etmez. Hak etmediği bir ceza verildi. Ve başkalarını kurtarma adına (!) kamuoyunu da yanlış bilgilendirmişlerdir. Aksini iddia edenler, VAR kayıtlarını açıklar. Beşiktaşlı Douglas’ın pozisyonuyla ilgili, VAR’daki Halis Özkahya ile sahadaki Suat Arslanboğa’nın diyaloğu kamuoyuna aksettirildiği gibi midir? Gerçekten Halis bu pozisyonla ilgili Suat’ı uyarmış ancak o bunu kulak arkası mı etmiştir? Kural hatasına bakan (!) TFF, buna da bakabilir. VAR incelemesinde, müdahale hakkı olmayan Hakan Yemişken’in iki-üç tekrarla “Hücum faul var hocam” şeklindeki yanıltıcı uyarısını… İtiraz eden oyunculara Arslanboğa’nın “Az sabırlı olun, VAR var” diyerek sakinleştirme çabasını… O sırada VAR’daki Özkahya’dan bir ses gelmeyince Arslanboğa’nın, “Halis Hocam ne yapalım, var mı bir şey, içeri gireyim mi, bekleyeyim mi?” sorusuna Özkahya’nın “Girebilirsin hocam” cevabını… Bunun üzerine Arslanboğa’nın bitiş düdüğünü çalarak devre arasına girdiğini duyarsanız ne yaparsınız? Ljajic’in pozisyonuna hakemin rencide edilişi olarak baktı… Oysa, Arslanboğa, Caner’e sarı göstermek için koşarken çarptığı Ljajic’ten, elini oyuncunun göğsüne getirerek özür diliyor… Bu sırada gözü taç çizgisindeki faul pozisyonunda olduğu için Ljajic’in tepkisini tam anlayamıyor. Hatadır, ceza gerektirir. Ama 30 yıllık kariyeri bitiremez! Geçen sezon G.Saray maçında F.Bahçeli Soldodo’nun Bülent Yıldırım’ın, öncesinde de Başakşehir forması giyerken Emre Belözoğlu’nun Ali Palabıyık’ın eline yaptıkları vuruşların kartsız geçiştirilmesi. Ve Soldado da Emre de hakemlerle ‘yüz yüze’ bakarken işlemişlerdi bu fiilleri…
OTORİTE SADECE ELLE Mi SARSILIR?
Elbette ki bu tip fiili müdahalelerin karşılığı kırmızı kart olmalı. Cezasız bırakılmamalı. İtirazımız yok. Nedeni, hakemin onurunu korumak kollamak. Onun zedelenmesine izin vermemek. Hakemin otoritesinin sarsılmasının önüne geçmek. Peki, sorarım size… Bu onur ve otorite sadece elle mi sarsılıyor? Dille sarsılmıyor mu mesela? Hakeme horoz gibi diklenildiğinde, parmak sallandığında, yumruk sıkıp gösterildiğinde, ağzının içine girildiğinde, salya sümük olunduğunda, Verdiği karara karşılık hakemin gözünün içine bakarak art arda “has….tir” diye kol sallandığında ‘kartsız geçilen’ yüzlerce örnekteki hakem arkadaşlarımızı aynı kefeye koymayacak mıyız? Hakemin otoritesinin ve onurunun bu kadar önem arz ettiği bu konuda; soyunma odası kapısını tekmeleyen, her türlü hakareti yağdıran başkan ve yöneticilerin cezasız bırakıldığı bir ortamda, MHK da ‘müessesenin onurunu’ kurtarma adına Arslanboğa’dan beklediğine benzer paralellikte bir karşılık vermeyecek mi? Mesela, bir kulüp başkanının çıkıp hakemlerine “Kaşarlanmış bunlar” demesinin, koridorlarda, ekranda, basın toplantılarında hakemine her türlü sözlü hakaretin, tehdidin yapıldığı, yem edildiği ama buna karşılık TFF yargı organları tarafından yaptırımsız bırakıldığı yerlerde. Beyler, bu ve bunun gibilere karşı MHK olarak ortaya bir tavır koymamak, Suat Arslanboğa’nın kırmızı yerine sarı kullanarak yaptığı hatadan kat be kat daha fazla hakemlerin onurunu zedeler, otoritesini sarsar…