İstanbul'da bir inşaat şantiyesinde çalışan işçilere zorla imzalatılan taahhütnamede, koronavirüs bulaşması durumunda “iş yerinin bir sorumluluğu olmadığını” kabul etmeleri istendi. İmzalamayan işçilerin işten çıkartıldığı belirtildi.
Türkiye'de koronavirüs vakaları ve buna bağlı olarak can kayıpları artarken, kademe kademe yeni önlemler uygulanmaya konuluyor. Bir süre önce 65 yaş ve üstü ile kronik rahatsızlığı için alınan sokağa çıkma yasağına 20 yaş altında olanlar da dahil edildi. Ancak genel bir sokağa çıkma yasağı ilan edilmediği için üretim devam ediyor. Özellikle özel sektörde çalışanlara işlerin devam etmeleri konusunda çeşitli baskılar uygulandığı iddiaları ve eleştirileri geliyor. İnşaat sektörüne de bu tür eleştiriler yöneltiliyor.
Koray İnşaat'ın İstanbul Çekmeköy'de inşaatı devam eden Koray Kasaba 4. Etap Şantiyesi'nde çalışan işçilere, çalışırken koronavirüs kapmaları durumunda 'tüm sorumluluğun kendilerine ait olduğunu' kabul ettiren bir taahhütname imzalatıldığı belirtiliyor.
Koray İnşaat, İstanbul Çekmeköy'deki Koray Kasaba 4. Etap Şantiyesi'nde çalışan işçilerin tamamına 26 Mart günü bir taahhütname belgesi verdi ve belgede yer alan şartları kabul eden işçilerin belgeyi isim, soyisim ve tarih bilgisi ekleyerek imzalamalarını talep etti. Taahhütnamede işçilerden, 'işyerinde olası bir koronavirüs bulaşması vakasından dolayı olabilecek tüm zararlardan tamamen kendisinin sorumlu olduğunu' kabul etmesi istendi.
BBC Türkçe'den Fundanur Öztürk'ün aktardığı bilgiye göre,inşaat işçileri, bu taahhütnameyi imzalamayı kabul etmeyenlerin istifaya zorlandığını ifade etti.
“İşyerinin sorumluluğu olmadığını kabul ederim”
İşçilerin imzasına sunulan belgede şu ifadeler yer alıyordu:
“…Kamp alanı/odalar ve yıkanma yerini kendi istek ve irademle kullandığımı, kampta kalmak istediğimi, bu dönem içinde işverenlikçe ülkemizin içerisinde bulunduğu bu olağanüstü duruma ilişkin alınan tedbirlere harfiyen riayet edeceğimi, işverenlikçe belirtilen kurallara uymamamdan veya sair şartlardan dolayı işyerinde bulunduğum dönem içinde kendime olası bir koronavirüs bulaşması vakasından dolayı olabilecek tüm zararlardan dolayı tamamen kendimin sorumlu olduğunu,
“Yukarıdaki arz ve izah edilen neden ve gerekçeler ile işverenliğe herhangi bir cezai, idari, yasal ve hukuki sorumluluk yükletilemeyeceğini, bu konularda hangi nam altında olursa olsun işverenliğe karşı hiçbir talep ve iddiada bulunamayacağımı ve işverenin söz konusu kampta kalmamdan ve bu virüs ile hastalanmamdan dolayı doğacak zararlardan herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını/bulunmayacağını kabul, beyan ve taahhüt ederim.”
Koray İnşaat, işçilerin imzasına sunulan bu belge ve şantiyedeki olumsuz çalışma koşullarına dair iddialara ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmadı.
“200 işçiye dört duşakabin düşüyor”
İşyerinde çekilen bu fotoğrafta banyonun çamurlu olduğu görülüyor
Taahhütname metninde ayrıca işçilerden, şantiyede koronavirüs ile ilgili alınan tedbirleri taahhüt etmesi bekleniyor.
İddia edilen bu tedbirler arasında; işçilere virüsle ilgili bilgilendirmenin yapıldığı, vardiyalı yemek ve sosyal mesafe uygulamasına geçiş yapıldığını, her noktada dezenfektan olduğu ve işçilere yeteri kadar malzeme temin edildiği yer alıyor.
Ancak BBC Türkçe'nin ulaştığı işçiler, kendilerine imzalatılan belgede bahsi geçen tedbirlerin alınmadığını ve hatta işçilerin konaklayıp yemek yediği alanlarda gerekli temizliğin dahi sağlanmadığını söylüyor.
İşçiler 6 m2'lik konteynır odalarda 5-6 kişinin kaldığını ve yaklaşık 200 işçinin çalıştığı şantiyede sadece dört duşakabin olduğunu belirtiyor.
“Patronlar hepsi birden üstüme yüklendi”
Arşiv
Şantiyede üç aydır çalıştığını belirten bir işçi şöyle söylüyor:
“Taahhütnameyi okuduktan sonra, 'Ben bunu imzalamam, benim canım satılık değil' dedim. Sonra patronlar hepsi birden üstüme yüklendi. İstifa kâğıdı imzalatmak istediler, onu da imzalamadım. 'Eğer taahhütnameyi imzalamazsan burada kalamazsın' dediler. Beni şantiyeden atmak için zabıta çağırdılar. Mecburen taahhütnameyi imzalamak zorunda kaldım.”
Üç ay önce memleketinden İstanbul'a çalışmak için geldiğini söyleyen işçi, şehirlerarası otobüs seyahatleri durdurulduğu için memleketine dönemediğini söylüyor:
“O taahhütnameyi okuduğumda açıkçası kendimi köle gibi hissettim. Benim canımı hiçe sayıp sadece kendilerini kurtarmak istediklerini fark ettim. Ama eğer kâğıdı imzalamasaydım şantiyeden atacaklardı.”
“İstanbul'da gidecek başka bir yerim yok. Otobüs seferleri durduğu için memleketime de dönemem. 'Otobüs yok, sokakta mı kalayım?' dediğimde, 'Orası bizi ilgilendirmez' dediler.”
“Sadece iki günde bir ateş ölçüyorlar”
Bir başka işçi ise koronavirüs şüphesiyle hastaneye gittiğini ancak test yapılmadığı için şantiyeye dönüp çalışmaya devam ettiğini anlatıyor:
“Yatakhane ve yemekhane çok pis durumda. İmzalattıkları taahhütnamede yazan hiçbir temizliği yapmıyorlar. Banyo yaptığımız yer çok kötü, birçok gün yıkanmak için sıcak su bulamıyoruz. Şu an altı kişi kaldığımız konteynırları da dört kişiye düşüreceklerini söylemişlerdi ancak henüz bir adım atılmadı. Sadece iki günde bir ateş ölçüyorlar.”
“Bir hafta önce öksürük, nefes darlığı, boğaz ağrısı ve grip şikayetleriyle hastaneye gittim. Hasta olduğum gece sabaha kadar öksürdüm ama o gece şantiyede araç olmadığı için ertesi sabah arkadaşımın arabasıyla, yani kendi imkanlarımla doktora gittim. Doktor, 'Sende korona belirtileri var ama ateşin 40 olduğu zaman yeniden gel, test yapalım' dedi. Yazdığı ilaçları kullanıyorum, şantiyede çalışmaya devam ediyorum.”
“Belirti gösterenler çalışmaya devam ediyor”
Arşiv
Başka bir işçi de 'mecburen' taahhütnameyi imzalamak zorunda kaldığını anlatıyor:
“İmzalamak istemedim ama zor durumdayım, paraya ihtiyacım var. İmza atmadığı için gönderilen arkadaşlarımız oldu ama çoğumuz maddi kaygılardan ötürü burada kalıp çalışmak zorundayız. İşveren bize bir şey olması durumunda kendini sağlama almak istiyor, bunu hepimiz biliyoruz ama ne yapabiliriz?”
İşçiler, koronavirüs belirtileri gösteren arkadaşlarının inşaatta çalışmaya devam ettiğini belirtiyor:
“Kendimizi burada kesinlikle güvende hissetmiyoruz. Biz burada mecburiyetten kalıyoruz. Aramızda hasta olanlar, öksürenler var. Tuvalet ve banyolardaki sabunluklar boş. Şantiyede görevli olan doktor haftada bir gün, cuma günleri geliyor. Muayene etmiyor, eğer bir şikâyetin varsa ağrı kesici veriyor. Bunun dışında başka bir şey yaptığını görmedik.”
“İmza atmayacaksan gideceksin paşam”
Arşiv
İşçilerin BBC Türkçe'ye gönderdiği ses kaydı ve videolarda, işverenin işçileri taahhütnameyi imzalama konusunda ikna etmeye çalıştığı, imzalamayan işçilerin ise istifa ya da ücretsiz izin dilekçesi vermesini talep ettiği görülüyor:
“Aranızda belgeyi imzalamayan arkadaşlar varmış herhalde. Eğer arkadaş kendinden korkuyorsa, şüpheleniyorsa, yazsın izin dilekçesini gönderelim. Sıkıntı ne zaman düzelirse o zaman gelsin. Şantiye şefiniz de sahada. Benim yeğenim orada çalışıyor. Kimseyi zorla çalıştırma şansımız yok.”
İşçilerin aldığı ses kaydında ise firmanın şantiye sorumlusuna ait olduğu belirtilen kişinin şu sözleri duyuluyor:
“Çalışmak isteyen imza atar, çalışmak istemeyen imza atmaz. İmza atmayacaksan gideceksin paşam. Bizim yapacağımız hiçbir şey yok. İmza atmayanlar şantiyede kalamaz, patron 'Ben bunun sorumluluğunu alamam' diyor. Türkiye genelinde böyle bir yasa var. Şu anda çalışan herkese bunu imzalattırıyorlar. Koray İnşaat'ta kalan personel burada rızasıyla kaldığını beyan edecek, bu kadar basit.”
İşçilerden birinin imzalamayı reddetmesi üzerine, işçiden 'istifa dilekçesi' isteniyor. İşçinin bunu reddetmesi üzerine şantiye sorumlusu, “Seni biz işten çıkarmıyoruz, taahhütnameyi imzalamayarak sen kendin işten çıkıyorsun” diyor.
“Taahhütnamenin hukuki geçerliliği yok”
Avukat Ekin Güneş Saygılı, işveren tarafından hazırlanan taahhütnamenin hiçbir hukuki geçerliliği olmaması bir yana işverenin yükümlülüklerini artıran bir belge olduğunu savunuyor. Saygılı, bu taahhütname belgesiyle işverenin 'olası kast' suçu işlediğini söylüyor:
“Bu taahhütnamenin hiçbir hukuki izahı yoktur. Eğer o şantiyede çalışan bir kişiye koronavirüs bulaşırsa ve diyelim ki ölürse, bu bir iş kazasıdır. Bu işverenlerin hem hukuki olarak hem de cezai olarak sorumluluğundadır.”
“İşveren tarafından işçilere bu belge imzalatıldıktan sonra artık burada 'olası kasıt' var demektir. Olası kast; işverenin neticeyi öngörmesi, sonucun gerçekleşmesini göze alması ve 'işçiye ne olursa olsun' tavrı içerisinde olmasıdır.”
“Dolayısıyla işverenin sorumluluğu artık bu belgeden sonra daha da artmıştır. Çünkü ortada bir risk olduğunu bildiğini, işçinin burada ölüm tehlikesi altında çalıştığını kendisi beyan etmiştir. 'Ölürse ölsün, suç işçidedir' demek işvereni bunun sonuçlarından kurtarmaz.”
Bu belgeyi imzalamadığı için işten çıkarılan işçilerin durumuyla ilgili konuşan Saygılı, ortada 'haklı bir sebep' olmadığı için işçinin tazminat hakkının bulunduğunu söylüyor.