Investing.com – Mayıs ayı Finansal İstikrar Raporu’nu açıklayan TCMB, raporda koronavirüs salgınının ekonomik faaliyetlerdeki negatif etkilerine vurgu yaparken salgınının yol açtığı küresel ekonomiye dair belirsizlikler, küresel finansal koşullardaki sıkılaşma ve risk iştahındaki düşüş, diğer GOÜ’lerde olduğu gibi Türkiye’den de portföy çıkışlarına yol açtığına, risk priminde ve opsiyonların ima ettiği kur oynaklığında artışlar görüldüğüne de dikkat çekildi. Raporda salgının önlenmesine yönelik olarak alınan izolasyon tedbirlerinin süresinin belirsiz olması, küresel iktisadi faaliyette yaşanan zayıflama ve gerek gelişmiş ülkelerde gerek GOÜ’lerde süregelen yüksek borçluluk finansal istikrara yönelik risk oluştuduğu da belirtildi. Raporda öne çıkan ifadeler:
“2019 yılı ikinci yarısında hızlı iyileşme kaydeden makrofinansal görünüm, 2020 yılı ilk çeyreğinde, özellikle Mart ayında, temelde küresel finansal piyasalarda yaşanan koronavirüs salgını kaynaklı oynaklıklar ve beklentilerdeki bozulma nedeniyle bir miktar olumsuza dönmüştür. Finansal İstikrar Raporunun alt bölümlerinde yer alan temel göstergeler kullanılarak hesaplanan Makrofinansal Görünüm Endeksi, 2020 yılı ilk çeyreğinde gerilemekle birlikte tarihsel ortalamanın üzerinde kalmıştır. 2020 yılı ilk çeyreğinde endekste görülen bu gerilemede, küresel finansal koşulların sıkılaşması ve salgının yansımaları nedeniyle bankaların finansallarındaki kısmi bozulma etkili olmuştur. Bu dönemde, hanehalkı borçluluğundaki düşük seviyenin devam etmesi ile firmaların döviz borçluluğundaki ve döviz açık pozisyonundaki azalma eğilimi endekse yukarı yönlü katkı vermiştir. 2020 yılı başında kredi arz-talep koşullarındaki iyileşme ve iktisadi faaliyetteki güçlü seyrin desteğiyle sorunlu kredilerin azalması sayesinde banka kredi göstergelerinin endekse verdiği negatif katkı düşmüştür. Yurt içi ve yurt dışı piyasalarda yaşanan oynaklıklar ve iktisadi faaliyetteki yavaşlamanın süresine bağlı olarak, önümüzdeki dönemde makrofinansal görünümün bir miktar daha olumsuz yönde etkilenebileceği öngörülmektedir.
Gelişmiş ülkelerin likidite desteklerinin devam etmesi durumunda önümüzdeki dönemde küresel risk iştahının tekrar normalleşme eğilimine girebileceği öngörülmektedir. Bununla birlikte, küresel bazda ticari ilişkilerin ve yatırım kararlarının kalıcı olarak olumsuz yönde etkilenmesi halinde, gelişmiş ülkelerde uygulanan genişleyici ekonomi politikalarının GOÜ’ler üzerindeki olumlu etkilerinin sınırlı kalabileceği ve GOÜ’lerde iktisadi faaliyetin daha yavaş toparlanabileceği değerlendirilmektedir. Ayrıca, salgının önlenmesine yönelik olarak alınan izolasyon tedbirlerinin süresinin belirsiz olması, küresel iktisadi faaliyette yaşanan zayıflama ve gerek gelişmiş ülkelerde gerek GOÜ’lerde süregelen yüksek borçluluk finansal istikrara yönelik risk oluşturmaktadır.
Ülkemizde iktisadi faaliyet, 2019 yılının son çeyreğinde finansal koşullardaki iyileşme ve kredilerdeki ivmelenmeyle birlikte yurt içi talep kaynaklı olarak güç kazanmıştır. İktisadi faaliyetteki güçlü seyir 2020 yılı Ocak ve Şubat aylarında devam etmiştir. İktisadi faaliyet, koronavirüs salgınının dış ticaret, turizm ve iç talep üzerindeki etkilerine bağlı olarak Mart ayı ortalarından itibaren zayıflamaya başlarken; enflasyon beklentileri, toplam talep koşulları ve emtia fiyatlarındaki gelişmeler enflasyon görünümünü olumlu etkilemektedir. Salgın, küresel iktisadi faaliyet, uluslararası ulaşım ve tedarik zincirleri ile ticaret ağlarına olumsuz etkileriyle ülkemizin ihracat ve turizm imkânlarını kısıtlamaktadır. Öte yandan, yurt içi talepteki daralma ithalatı azaltmakta ve ham petrol fiyatlarında son aylarda görülen düşüşlerle birlikte cari işlemler dengesini desteklemektedir. Koronavirüs salgınının yol açtığı küresel ekonomiye dair belirsizlikler, küresel finansal koşullardaki sıkılaşma ve risk iştahındaki düşüş, diğer GOÜ’lerde olduğu gibi Türkiye’den de portföy çıkışlarına yol açmış, risk priminde ve opsiyonların ima ettiği kur oynaklığında artışlar görülmüştür.
Koronavirüs salgınının kontrol altına alınması sonrasındaki normalleşme sürecinde, özellikle gelişmiş ülkelerce uygulanan genişleyici para politikaları sonucunda oluşabilecek olumlu küresel likidite koşullarının risk primlerini düşürücü yönde etkileyebileceği, salgın hastalığa bağlı gelişmelerin Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin sınırlandırılması amacıyla uygulamaya konulan parasal ve mali tedbirlerin ekonominin üretim potansiyelini destekleyerek finansal istikrara ve salgın sonrası toparlanmaya katkı yapacağı değerlendirilmektedir.”