Kansas Üniversitesi’nde jeolog (yerbilimci) olan Paul Selden, konuyla ilgili ilginç tespitlerde bulunuyor: “Bu örümcekler, karanlık bir kaya üzerindeki ilginç ve kıymığa benzeyen ufak parçalarda korunduğu için; hilale benzeyen parlak ve büyük gözleri doğrudan belli oluyordu. Bunun tapetum olması gerektiğini düşünmüştüm. Tapetum; ışığın gözden içeri girip retina hücrelerine geri gönderildiği, yansıtıcı bir yapıdır.”
Bu yapı, gece vakti görmeye yardımcı oluyor. Tapetum insan gözlerinde bulunmuyor fakat pek çok hayvanda bulunuyor; örneğin, kedilerin gözlerinin karanlıkta parlamasını sağlayan şey de bu.
Araştırmacılar bunun, fosil kayıtlarının tamamındaki ilk korunmuş örümcek gözü tapetumu olduğuna inanıyorlar.
“Örümceklerde, gerçekten büyük gözlü olduğunu gördükleriniz, zıplayan örümceklerdir fakat onların gözleri sıradan gözlerdir; oysa kurt örümceklerini gece vakti görürseniz, gözlerinin ışıkta kediler gibi yansıdığını görürsünüz” diye açıklıyor Selden.
Eski zamanlardan kalma çoğu örümcek, kehribarın içinde keşfedilmişti; çünkü kehribar; eklembacaklıların yumuşak gövdelerinin muhafaza olmasına yardımcı oluyor.
Ancak araştırmacılar, (Koreamegops samsiki ve Jinjumegops dalingwateri şeklinde adlandırılan) bu örümceklerin eğer kehribar içerisinde bulunsalardı, tapetumun muhtemelen kaybolmuş olacağını düşünüyorlar.
“Bu örümceklerin sert kabukları yok, bu yüzden çok kolay bir şekilde çürüyorlar” diyor Selden. “Bir su kütlesinin içine taşındıkları çok özel bir durumda olmaları gerekirdi. Normalde yüzerlerdi. Fakat burada batmışlar ve bu durum onları, çürütücü bakterilerden uzak tutmuş”