Yaradılıştan bu yana, insanlar çevresinde gördüğü her nesneyi sembollerle ifade etti. Kan da birçok durumun, olayın ve nesnenin sembolü olarak kullanılmıştı…
Bu içerikte Medium kaynak olarak kullanılmıştır.
Her sembol kendi döneminden bir düşünceyi anlatmak için kullanılır. Bir sembolü anlayabilmek için onu kendi dönemi içinde ele almak gerekir.
Kan, insan hayatında yaradılıştan bu yana önemli bir yere sahipti.
Kanın bir çok sembolik anlamı vardı. Bunlardan biri de ilk çağlardan beri kutsal kabul edilmesiydi. İlkel çağda kurban törenlerinde adanan adak hayvanlarının kafatası ve kemikleri gök tanrıya adanırdı. Ruhlara, toprak ve yer altı tanrılarına ise sadece sıcak kan sunulurdu.
İslam öncesi Arap topluluklarında ise Deus Otiosus inancı vardı.
Fırtına tanrısı olarak bilinirdi. Gücünü ve yetkilerini putlara devrettiği düşünülmekteydi. İnsanlar sadece fırtına çıktığında kanlı adaklar adayarak bu tanrıya dua ederdi. Kimi zaman ise bu kan puta sürülürdü. Bu şekilde putun kandan hoşnut olduğuna inanılırdı.
Yunan mitolojisinde ise bitkilerin kökeninin tanrı kanından geldiği görülüyordu. Adonis’in kanından beyaz gülün, Afrodit’in kanından kırmızı gülün ve Attis’in kanından da menekşelerin doğduğu biliniyordu.
Hinduizm’de ise havanın ve savaşın tanrısı olan Indra’nın yaptığı her şeyde güç ve şatafat vardı, her tarafa tohum ve kan saçardı; dövüşçü, eril ruhun ve temel kan güçlerinin simgesiydi.
Meksikalılar, sürekli olarak güneşe mahkumları adayarak kanın, güneşin tükenen enerjisini yenileyeceğine inanırlardı. Finler, ilk doğan kuzuyu kurban ederek hasadı başlatırdı.
Kelt mitolojisinde, Lia Fail İrlanda’da Tara tepesinde bulunurdu.
Mitsel Falias şehrinden getirilen dört kutsal hediyeden biriydi. İnanışa göre kral tahtını hak eden kişi taşa oturunca büyüleyici bir şarkı söylemeye başlardı. Suçluyu bulmak için yapılan sınama töreninde, suçlu bu taşın üstüne oturduğunda, taş beyaza dönerse suçlunun masum olduğu anlaşılırdı.
Türk kültüründe de kanın kutsallığına dair bulgular vardı.
Günümüzde Anadolu’nun bazı yörelerinde ve birçok Türk devletinde, kurban kanı şifaydı. Türk kültüründe kanın bir diğer sembolik anlamı da rahme bir şekilde girip kadını döllemesiydi. 'Köroğlu’nun Sonu' ile ilgili anlatımlarda Köroğlu’nu öldüren Pikir Kız’ın, onun kanını içerek hamile kaldığı rivayet edilirdi.
Hristiyanlıkta şarap ve ekmek, Hz. İsa’nın kanı ve bedenidir.
İncil’e göre son akşam yemeğinde Hz. İsa: “Onlar yemek yerlerken ekmek aldı, şükredip kopardı ve onlara vererek dedi: Alın bu benim bedenimdir. Bir kâse şarap aldı, şükrederek onlara verdi; hepsi ondan içti. Onlara bu benim kanımdır.” dedi.
Hristiyanlara göre Golgotha dünyanın merkezinde bulunmaktaydı.
Golgotha’nın arami dilinde sözcük anlamı 'kafatası'ydı. Kudüs’te bulunan kafatasına benzeyen bir tepeydi. Ademin yaratıldığı ve gömüldüğü yerdi. İncile göre Hz. İsa bu tepede çarmıha gerildi ve Hz. İsa’nın kanının haçın altında gömülü olan Adem’in kafatasına damlayarak onu vaftiz eder; böylece insanlığın babası günahlarından arınmış oldu. Hz. İsa’nın yeniden dünyaya ineceğine olan inanç ile kana burada diriliş ve arındırıcı özellikler yüklendi.
Kadim kültürlerdeki kana yüklenen sembolik anlamlar günümüzde de varlığını sürdürdü.
Kan sembolünün arındırıcılığına olan inanç; Türk, Mısır, Yahudi, Orta Doğu ve Hristiyanlık gibi bir çok kültürde vardı. Mısır kültüründe kan banyosunun, genç kalmayı sağlayacağına yönelik inanç vardı.
BBC Future’da, David Robson hazırladığı makalede günümüzde düzenli olarak insan kanı içen kişilerin var olduğundan bahsetmişti.
Sırplı performans sanatçısı olan Marina Abromavic, performanslarında kan sembolünü çok sık kullanırdı. Kan birçok gösterisinde içilmekteydi. Performansları hakkında, “Tehlikenin tanımını zorlayan ve kurcalayan sanat benim ilgimi çekiyor ve dahası, izleyenin gözlemi burada ve şimdi olmalı. Dikkatini tehlikede toplamak, şimdiki zamanın, şu anın merkezine kurulmaktır.” demişti.
Jung’a göre, kolektif bilinçaltının ideolojik unsurları, kalıtım yoluyla nesilden nesile aktarılırdı.
Bu yolla her insan, atalarından geçmiş çağların izlerini alırdı. Kan içmek, günümüzde bir tabu haline gelse de ilkel çağlardan beri kan kutsandı ve tedavi amacıyla içildi.