Evladını kaybeden Ebru Şallı'yı artık biraz rahat bıraksak nasıl olur?
Ebru Şallı iki yıldır lenfoma tedavisi gören oğlu Pars'ı Nisan ayında kaybetmiş, dünya üzerinde var olan muhtemelen en kötü acıyla karşı karşıya kalmıştı; üstelik hiç dinmeyen bir acı…
Detaylar için:
“Hissettiğim acı, işte o ateş topu… Birileri, içime atmış gibi.”
Anneler Günü'nde Ayşe Arman'a röportaj veren ve zor günlerini nasıl geçirdiğini, bu acıyla nasıl başa çıktığını anlatan Ebru Şallı ateşin düştüğü yeri yaktığını şu sözlerle anlatmıştı: “Üzerinde alevler olan bir top. Oradan oraya çarpıyor içimde. Dönüyor dönüyor, tüm vücudumu sarıyor. Sonra kora dönüyor, o koru da hissediyorum. 'Bitti mi yoksa?' derken, yangın tekrar başlıyor. İlacın ya da herhangi bir şeyin fayda edeceğini düşünmüyorum. Belki mental olarak bir süre edecektir. Ama sürekli ilaçla da yaşanmaz. Yapacak bir şey yok, ateş düştüğü yeri yakıyor. Ömür boyu da yakacak.”
Bu röportajın ardından Ebru Şallı'nın Instagram paylaşımına çirkin yorumlar gelmiş, hatta Pınar Altuğ da bu kendini bilmezlere ders niteliğinde bir cevap vermişti.
Sosyal medya bu, ağzı olanın konuşabildiği ve dilediği gibi yorum yapabildiği bir yer en nihayetinde ama evladını henüz kaybetmiş bir anneye de yapılmaz diye düşünüyorsunuz. Evet, yapılmaz ama yapılıyor ve bunun da sebepleri var; birazdan aanlatacağız. Önce Ebru Şallı'ya gelen diğer çirkin yorumlara bakalım.
Ve Ebru Şallı geçtiğimiz günlerde tatile çıktı, birkaç gün önce de mayolu bu fotoğrafını kendi şahsi, özel, kişisel Instagram hesabında paylaştı.
Ve ahlak bekçileri ile insanların acısıyla nasıl başa çıktığını sorgulayanlar yeniden ortaya çıktı: Ebru Şallı tatile çıkamazmış, çıksa bile mayo giyemezmiş, giyse bile bunu paylaşamazmış. Her koşul için öne sürdükleri en az bir saçmalık olan bu topluluğun asıl derdi elbette Ebru Şallı değil, kadınların kendisi…
Annelik Türkiye'de kadının ulaşabileceği en üst mertebe olarak görülüyor ve kutsal addediliyor.
Ataerkilliğin kadınları toplumda etkisiz hale getirmeye yönelik en büyük adımlarından biri olan ve bir çocuğun tüm sorumluluklarını kadına yükleyen bu kutsallık safsatası tabii ki bir yalan üzerine kurulu.
Medya tarafından kadını toplumdan dışlayacak yönde şekil verilen annelik “özsel olarak kadına aitmiş gibi gösteriliyor.”*
Anne olmayan kadınlar mutsuz gösteriliyor, her annenin iyi olduğu varsayılıyor, kadın kimliğinin yaşanmasının sadece annelikle ilgili olmadığı kabul edilmiyor. Kadınlığın anneliğe, anneliğin de kutsallığa işaret ettiğine inanılıyor.
*
Anneliğin içgüdüsel bir şey olduğu söylenerek sömürülen kadınların hayatları ve gelecekleriyle ilgili hayalleri ellerinden alınıyor ve yalnızca annelik rolüyle hayatını geçirmeleri bekleniyor.
Eğitiminden, toplumsal konumundan, kariyerinden bağımsız bir şekilde sistematik olarak her kadın buna maruz kalıyor.
Gönüllü köleler yaratmak isteyen sisteme inat, bir kez daha sesli bir şekilde dile getirelim: Annelik kutsal değildir!
Ebru Şallı'yı da rahat bırakın artık…
Bu içerikler de ilginizi çekebilir:
Size Ne! Normal ve Doğal Doğumla Kafayı Yemiş İnsanların Sezaryen Yapan Kadınlara Uyguladığı Toplumsal Baskı
Dünyanın Dört Bir Yanından, Halen Sürdüğüne İnanamayacağınız Kadın Bedenine Yönelik İşkence Ritüelleri