Bu kadınlar sana ne etti?
Ünlü televizyoncu ve gazeteci Ahmet Hakan bildiğiniz gibi birçok konuda fikir beyan ederek gündemdeki o sarsılmayan yerini her defasında almayı başarıyor. Tabii kendisi gazeteci elbet fikirlerini zikredecek.
Fakat bu “fikir zikretme” meselesi bazı olaylarda, durumlarda pek de hoş olmuyor. “Aman canım ben de ekmeğini yiyeyim biraz!” düşüncesiyle ele aldığı bazı konularda söyledikleri insanı rahatsız edebiliyor.
Hemen bunlara örnek verelim. Hatırlarsınız belki Hadise ve Ebru Polat Reynmen’in “Ela” isimli parçasıyla dans ettikleri videoları Instagram hesaplarında paylaşmıştı. Bu paylaşımlar bir süre konuşulmuştu.
Magazin gazetecisi olmadığını düşündüğümüz Ahmet Hakan da bu ünlü kadınların videolarını “büyük bir görev aşkıyla” yorumlamıştı.
Önce Hadise için; “Çünkü gözlerin ela” şarkısı eşliğinde dans ettiği bir video çekip yayınlamış. Nasıl kötü, nasıl estetikten yoksun, nasıl saçma, nasıl berbat, nasıl gereksiz, nasıl tuhaf, nasıl banal, nasıl fena bir video anlatamam.Ben onu bunu bilmem arkadaş! Şu hayatta…“Yapma bunu… Bir daha düşün… Emin misin… Lüzumsuz kaçmasın… Ne gerek var şimdi buna… Amacın ne…” falan diye uyarılarda bulunacak…Dostların, arkadaşların olacak! Hadise’nin bu türden dostları, arkadaşları olsaydı… Böyle bir videoyu çekse de yayınlamazdı.” ifadelerini kullanmıştı. Kendi halinde bir dans videosu yayınlayan bir kadını anlayacağınız kullandığı kelimelerle yerin dibine sokmaya çalışmıştı.
Daha sonra da Ebru Polat için; “Tamamen madem Hadise olay oldu… Biraz da ben olayım tilkiliğinde bir gayret bu… Kendisine şu şarkıyı armağan ediyorum: Olay olamazsın kardeşlik/ çünkü dansın tilkilik” yorumunu yapmıştı.
Sizlere detayları burada anlatmıştık;
Biraz daha geriye gittiğimizde Ahmet Hakan’ın köşesine her fırsatta taşımaya çalıştığı hatta Fatih Altaylı’nın bile “Kahpe” demekte bir beis görmediği Şeyma Subaşı ile aralarında gerilimler de yaşanmıştı.
Şeyma Subaşı’nın vermiş olduğu bir röportaja dikkat çekmek isteyen Hakan, Subaşı’nın cümleleriyle ve konuşma tarzıyla açık açık dalga geçmişti.
Yazı şu şekildeydi;
BİZİM gazetede yayınlanan Şeyma Subaşı röportajına bayıldım.
*
– İki de bir “Okey’im” demesi…
– “Namaz kılarken çok ağladım, şu an tabii bu sosyallikte kılamıyorum” diye yakınması…
– Ne iş yapıyorsun sorusuna bir türlü cevap verememesi…
– Her cümleye “ya” diye başlaması.
– “Banka hesabı” yerine “Account” demesi…
– “No way” diye ünleme yapması…
Falan…
Öyle efso bir röportaj ki…
Sinir bile olamıyorsun.
Ne sinir olması!
Basbayağı eğleniyorsun işte.
Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Bu yazıya da Şeyma’dan cevap gelince biraz daha ağır cümleler sarf ederek tekrardan konuyu köşesine taşımıştı. Şeyma Subaşı’yı konuşmaktan diğer konulara bakamadı bir süre.
VERDİĞİN röportajla birazcık eğlendik, azıcık kafa bulduk diye…
Pek bozulmuşsun Şeyma…
Bana verdiğin cevapta “Ben buyum… Sana ne? Kime ne?” falan demişsin.
*
Eğer ben durup dururken senin…
Acıklı mesleksizliğine… Ruh ikizin Acun’la evlenme biçimine… Her cümlenin başına “Ya” koymana… “No way” deyişine… “Namaz kılamıyorum çünkü çok sosyalim” şeklindeki hayli komik izah biçimine… Cüretkâr cahilliğine…
Laf edip eğlenmiş olsaydım.
Yerden göğe kadar haklı olacaktın Şeyma.
*
Ama gel gör ki…
Ortada kocaman bir röportaj var Şeyma.
Konuşmuşsun, açılmışsın, anlatmışsın, cevaplamışsın, “Ey ahali, aha da ben buyum” demişsin, yani lisan-ı hal ile kamuoyuna “Buyurun, beni değerlendirin” demişsin.E ben de değerlendirdim.
*
Ne yapacaktım yani o röportaj metnine?
Sartre’ın Nobel’i ret konuşması muamelesi falan mı çekecektim?
Tabii ki alay edecektim, tabii ki küçümseyecektim, tabii ki kafa bulacaktım.
Çok affedersin ama o röportajla kafa bulmak değil, kafa bulmamak haksızlık olurdu.
*
Son olarak…
Al sana yaşam koçlarından yüzlerce dolar bayılarak bile elde edemeyeceğin türden mühim tavsiye:
*
Bundan böyle…
Verdiğin herhangi bir röportajdan dolayı küçümsenir alay edilirsen…
Şunlardan birini yap:
– Ya “El âlem ne derse desin, hadi hadi hadiii” şarkısını söyle.
– Ya “Meyve veren tree taşlanır” de.
– Ya da “Suskunluğum asaletimdendir” diyerek sessizce kaybol.
*Oldu mu Şeyma? Okey misin?
Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Detaylara buradan bakabilirsiniz;
Karantina döneminde Aslı Enver ve Kerem Tunçeri’nin aşk yaşadığı iddiası patlak verince Ahmet Hakan da durur mu yapıştırmıştı anlamakta güçlük çektiğimiz bir yazı daha…
Yazısında “Şu karantina sürecinde… Şu kıyamette… Sokağa çıkma yasaklarının tam ortasında… Gündemin nabzının korona dışında hiçbir şey için atmadığı şu günlerde… Şu ilginç zamanlarda… Akacak mecra bulmakta zorlanılan şu imkânı kıt günlerde… Bir aşk haberiyle gündemin en tepesine yerleşmek… Az buz başarı değildir” diyen Hakan, “Aşı bulmaktan bile daha zor. İmkânsızı başaran Aslı Enver’i kutluyor, başarılarının devamını diliyorum” ifadelerini kullanmıştı.
Yazıyı buradan okuyabilirsiniz
Son olarak da geçtiğimiz günlerde Şeyma Subaşı sık sık katıldığı partiler nedeniyle eleştirildiği için bir açıklama yaptı.
Subaşı’nın “Restoranlar kaça kadar açık ve içinde yüzlerce insan yok mu? Bırakın da kendi aramızda birazcık eğlenelim. Aptal değiliz kimsenin hayatını tehlikeye atmıyoruz. Sadece eğleniyoruz!” açıklaması epey bi konuşuldu.
Ahmet Hakan da elbette bu açıklamayı değerlendirmeden yapamadı ve bugünki “Ayıptır ayıp” başlıklı yazısına taşıdı.
Yazıyı buradan okuyabilirsiniz.
Uzun lafın kısası Ahmet Hakan’ın ünlü kadınları yermek üzerine oluşturduğu yazılar çok rahatsız edici. Bu konularla ilgili yaptığı değerlendirmeler de zira arkadaşlar arasında ayaküstü edilen sohbetlere benziyor. Okuyucuya da “wow” dedirtecek cinsten değil gördüğünüz gibi.
Kendisi özellikle oluşturduğu kitleyi ve birçoğumuzu ilgilendiren konularla ilgili müthiş değerlendirmeler yapabilir. Örneğin; Berat Albayrak’ın “Döviz kuru benim için önemli değil!” açıklamasıyla ilgili neler düşündüğünü merak ediyorum mesela… Ya da köşesinde illa ki kadınlara dair bir şeyler söylemek istiyorsa sürekli kadın cinayetlerini de yazıp, dikkat çekebilir. Değil mi? Eminim ki birçok insan da benimle aynı fikirde. :)
Bu nedenle ünlü kadınlara yönelik değerlendirmeleri magazin gazetecilerine bırakmasını öneriyorum. Şeyma ya da bir başka kadın olmasa da yine her türlü konunun ekmeğini yiyebilir…
Herkes bence uzman olduğu işi yapmalı. Siz ne diyorsunuz?