Erbulak o fotoğrafın hikayesini bu sözlerle anlattı:
“Nesrin’den hayatımın armağanını aldım. Arşivden çıkmış bu kız çocuğunu bulup bana yollamış. Yemin ederim ki benim evet. Sene 1993, Şehir Tiyatrosuna girdiğim sene olur kendisi. Hakan Altıner’in yönettiği “İstanbul’un gözleri mahmur” oyununda Ayla Algan’ın gençliğini oynuyorum. Oynuyorum dediysem düğün sahnesinde gelin oluyorum, işim o kadar. Üzerimde tiyatromuza bağışlanan bir gelinlik var. Kimbilir hangi konaktan onca yolu aşmış da gelmiş, üzerindeki çiçek işlemelerine tek tek taşlar işlenmiş bir gelinlik. Sanki kostüm provasına dün gitmişim de yarın prömiyer var gibi. Öyle bir geçmiş ki zaman, tutabilene aşk olsun. İki his aynı anda, yan yana duruyorlar…”
“Kaşlarımın ortası neden bu kadar açık, onu bilmiyorum. Buna inanmışım ki öyle. Kimse de uyarmadığına göre uzun süre öyle kalmışlar… Ve bu düğün sahnesinde kendimi çok önemli hissediyorum, her gece. Berrin, Serra, Hümeyra, Ayla abla, Toron hoca, yok yok. Her gece onları izleyip bir gün onlar gibi oynamak için dua ediyorum…Tek muradım oyuncu olabilmek. Yazacaklarım bitmez, öyle bir fotoğraf. Haydi gönder tuşuna basayım artık. Son olarak, bir sahnede arka ortadan öne doğru yürüyüp bir poz veriyorum ve kendimi tanıtmak için “besleme” diyorum. Her gece beş hecesinde sesim titriyor ve “le” hecesinde sesim içime saklanıyor. Ciddiyim bak.”