Yazar: Geoffrey Smith
Investing.com – Hissedarlar baş kaldırıyor ve haklılar da. UniCredit (MI:CRDI), Avrupa’da en ünlü CEO’lardan biri olan Jean-Paul Mustier’i gönderdi.
Bunu, en iyi ihtimalle hırslı ve en kötü durumda hissedarlar için düpedüz tehlikeli olan bir mantıkla, siyasi güdümlü bir iç birleşmenin peşinden gitmek için yaptı.
Unicredit hisse fiyatının tepkisi her şeyi anlatıyor: Önümüzdeki yıl için likiditeden kaynaklanan coşkulu bir ekonomik toparlanma beklentisiyle diğer her şeyin eridiği bir günde %6 düştü.
Mustier’in çok kötü bir talihi vardı. Bu yılın başlarında salgın patlak vermeden hemen önce banka hissedarlarına, yılların en büyük ve en cesur sermaye geri dönüşüne dair planları anlattı. Bunu, düşük Euro faiz oranları, düşük büyüme ve çekirdek pazarlarında azalan, çalışma çağındaki nüfusun tüm rüzgarlarına rağmen yalnızca değeri korumanın değil, aynı zamanda onu yaratmanın bir yolunu bulduğunu vurgulayan bir açıklama ile yaptı.
Ardından Covid-19 patladı ve düzenleyicileri tarafından Unicredit’e, bir sonraki kredi kayıpları dalgasını absorbe etmek için tüm bu fazla sermayeyi tutması emredildi. Bankanın sadece kendi kayıplarını karşılamaya konsantre olmasına izin verilseydi, her şey güzel gidebilirdi ancak Roma’daki politikacıların başka, daha büyük fikirleri vardı.
İlkbaharda Pier Carlo Padoan’ın başkan olarak atanmasını planladılar. Padoan maliye bakanıyken Monte dei Paschi di Siena’nın kamulaştırılmasını denetlemişti ancak devletin şimdi acilen bununla ilgilenecek özel bir alıcı bulması gerekiyordu.
Devlet mülkiyeti altında BMPS, bilançosunu düzeltmek ve özel mülkiyete geri dönüşü sağlamak için 8 milyar Euro değerinde şüpheli bir alacak satışı ve buna eşlik eden bir sermaye artışı planlamıştı ancak Avrupa Merkez Bankası, bu miktarın toplanmadığını söylemiş ve (La Repubblica’ya göre) 700 milyon Euro daha bulmasını talep etmişti.
Özellikle BMPS’nin, hesaplarında art arda kara delik bulma konusundaki şöhreti göz önüne alındığında Mustier’in, bir başkasının sorununu çözmek için biriken tüm bu sermayeyi hiçbir şekilde harcayacağı yoktu. Yani gitmesi gerekiyordu.
Kurulun argümanı, Unicredit’in başka bir yerde konsolidasyona yanıt verebilmek için İtalya’da toplanması gerektiği. Intesa Sanpaolo SpA (MI:ISP), bu yılın başlarında UBI Banca’yı düşmanca bir şekilde devralmak zorunda kaldı ve ona, kârlı kuzey İtalya pazarında daha da güçlü bir etki sağladı. Credit Agricole (OTC:CRARY ) ise Banco Bpm (MI:BAMI) ile ittifakını sıkılaştırmaya çalıştıktan sonra üçüncü sıra kredi veren Creval (MI:PCVI) üzerinde bir hamle yaptı.
Utandıran şey, Avrupa düzeyinde konsolidasyonu yürütebilen gerçek bir uluslararası banka olan Unicredit’in artık daha içe dönük, durgun bir İtalyan ekonomisine daha bağımlı ve her ihtimalde daha az kârlı olmaya mahkûm olmasıdır. Bu, Barbara Tuchman’ın, Tahta At’ı getiren Truva atlarından Vietnam’a çekilen ABD’ye kadar insanların çıkarlarına aykırı kararlar alma konusundaki kalıcı becerilerinin bir yansıması olan 1984 tarihli “The March of Folly” (Delilik Yürüyüşü) adlı kitabına iyi bir ek olabilir.
Son yıllarda Avrupa bankacılığından çıkan birkaç cesaret verici hikâyeden birinin, üzücü sonu.