Coğrafyanın ödüllendirdiği Auckland iki liman arasındaki geniş bir yarımadada ve 50’ye yakın volkanik tepenin üstüne kurulu. Ülkenin 4,5 milyonluk nüfusunun üçte biri burada yaşıyor. Şehrin büyük bir bölümü İngiliz kökenli… Dünyanın en kalabalık Polinezyalı nüfusu da bu şehirde. Sonra da Asyalı nüfus var. Fiji ve Polinezya’dan göç etmiş Yeni Zelanda yerlilerine ise Maori diyorlar Özetle çok kozmopolit bir şehir.
Yürüyüş rotalarıyla meşhur
Hayatın yavaş aktığı, huzurlu bir atmosferi var Auckland’ın. Bu haliyle dünyanın yaşanılacak en iyi şehirlerinden biri kabul ediliyor. İstanbul’a benzettim ama bizdeki gibi her an bir hareket, her an bir aksiyon yok, İstanbullulara fazla sakin gelebilir. Ha bir de şehrin hangi köşesinde olursanız olun bile denizle karşı karşıya gelmek en fazla yarım saat sürüyor. Şehirleri öyle bir planlamışlar ki Yeni Zelanda’ya hayran olmamak elde değil. Özetle şehri bir yere toplayıp etrafını orman bırakmışlar. Evler de bu ormanların içine dağılmış. Ormanın gerçek sahibi canlılarla birlikte kardeş kardeş yaşıyor insanlar.
Auckland’da İstanbul’a göre bir avuç sayılacak insan yaşamasına karşın kentin yayıldığı alan İstanbul’dan daha büyük. Yine de bu gözünüzü çok korkutmasın. Şehri adımlayarak gezmekten çekinmeyin. Yeni Zelanda, dokuz uzun mesafe parkur içeren yürüyüş rotalarıyla tanınıyor. Great Walks deniyor bu yollara. Auckland’daki ‘sahilden Sahile Yürüyüş Yolu’ yaklaşık 15 kilometrelik bir şehir içi parkuru. Waitemata Limanı’ndan başlayıp, merkez boyunca güneye ilerleyip parklardan da geçtikten sonra Manukau Limanı’nda sona eriyor. Siz volkanik topografyayı da gözlemleyebileceğiniz bir bölümü seçip yürüyüşe çıkabilirsiniz. Örneğin kent halkının doğasını çok sevdiği Auckland Domain ile Eden Dağı arasındaki bölümü deneyebilirsiniz. Dağ sözcüğü sizi korkutmasın hepi topu 195 metre ve Parkurdaki diğer zirve One Tree Hill gibi panoramik manzarası harika. Bu sizi kesmezse 328 metre yüksekliğiyle şehrin her yerinden görülebilen Sky Tower’a uğramanız gerekiyor. Güney Yarım Küre’nin de en yüksek yapılarından birisi. Gerekli güvenlik işlemleri sonrasında tepesindeki Sky Jump ile 192 metreden aşağıya atlayabiliyor veya ‘Sky Walk’ dedikleri platform üzerinde yürüyüş yapabiliyorsunuz.
Türk az ama dönerci bol
Auckland’ın en büyük ve en ünlü caddesi ise Queen Caddesi. Bu caddede dolaştığınızda, Avrupalı nüfustan çok Asya kökenlileri, Çinli, Koreli, Tayvanlı, Japon ve Hintlileri görmek mümkün… Türk çok yok ama dönerci bol. Bu çok kültürlülüğün getirdiği ilk dikkat çekici nokta ise bu caddede yan yana dizili değişik ülke mutfakları…
Queen Caddesi’ni, bizim Nişantaşı ya da Bağdat caddesi gibi düşünebilirsiniz. Caddenin sahil ucundan itibaren başlayan Viaduct Harbour dedikleri liman ise Bebek sahilini andırıyor. Cafe, restoran ve barlarıyla eğlence ve gece hayatının merkezi burası. Waterfront da diyorlar bu bölgeye. Deniz kenarında sıralanmış dizi dizi barlar ve restoranlarıyla geceleri ışıl ışıl oluyor. Tam bir gençlik mekânı! Gece hayatının müdavimleri bardan bara geçiyor burada ve bu işin adına da ‘Bar hopping’ diyorlar.
Yelken meraklısı çok
Bu arada tahminlere göre kentte yaşayan her 4 kişiden 1’i tekne sahibi. Görülen o ki herkes yelken meraklısı! Dünyada kişi başı yelkenlinin en çok olduğu şehir de burası. Hatırı sayılır bir rüzgârı var sahillerinin. Binlerce lüks yatın demirlediği ‘Auckland Yat Limanı’ ve ülkenin en uzun ikinci köprüsü ‘Auckland Harbour Bridge’ isimli demir köprü tam fotoğraflık bir manzara sunuyor.
Burunlarını birbirlerine sürterek öpüşüyorlar
* Yeni Zelenda yerlileri Maoriler, çiftçilik, sanat, ticaret ve siyasette oldukça aktifler. Auckland sokaklarında, iri yapıları ve dövmeleriyle dikkat çekiyorlar. Onları ilk kez ünlü Kaptan Cook keşfetmiş. Savaşçı bir kabile…
* Burunlarını birbirlerine sürterek öpüşen Maorilerin kendi dilleri ve dinleri var. Tanrıları ‘Lo’, her doğa olayının sorumlusu kabul ediliyor.
* Haka dansları çok meşhur. 140 yıllık savaş dansı… Savaşlardan önce savaşçıların güçlerini göstermeleri ve karşı tarafı korkutmaları amacıyla yapılırmış.
* Yeni Zelandalılar çok akılcı davranarak bu kültürü reddetmek yerine kabullenmişler ve tarihlerini sahiplenerek kendi tarihleri yapmışlar. Maoriler ülke nüfusunun küçük bir bölümünü oluştursalar da her yerde, her tabelada her binada dillerine rastlayabiliyorsunuz. Maori sanat eserleri, heykelleri adım başı karşınızda.