İngiliz aktör Robert Pattinson’la ilk olarak 2005 yılında Harry Potter serisiyle tanıştık ve hemen akabinde ilk büyük çıkışını yakaladığı Twilight serisi başladı. O gün bugündür Pattinson kariyer basamaklarını büyük bir hızla çıkmaya devam ediyor.
Twilight’tan Batman’e Robert Pattinson’ın kariyer yükselişine biraz yakından bakalım…
13 Mayıs 1986 doğumlu Robert Pattinson, 2008 yılı gibi hayatımıza girdi ve o günden bu yana yükselen bir yıldız olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Kendisiyle ilk kez 2005 yapımlı Harry Potter and the Goblet Fire filmindeki Cedric Diggory rolüyle tanıştık.
Lord Voldemort’un dirilişiyle hayatını kaybeden Cedric, Harry Potter ile birlikte Üç Büyücü Turnuvası’nda Hogwarts’ın en önemli temsilcilerinden biriydi.
Stephenie Meyer’ın aynı adlı roman serisi Twilight’la başlayan Edward Cullen yolculuğu ise hem Pattinson’ın kariyerinde bir dönüm noktası oldu…
Hem de kendisini daha yakından tanımamızı sağladı. Robert Pattinson gerçekten soluk teni ve çarpıcı bakışlarıyla adeta kitabı okuyanların kafasında canlandırdığı Edward Cullen olmuştu.
2008 ile 2012 yılları arası hayat verdiği Edward Cullen karakteri dönemin vampir klasikleri arasında yerini almayı başarırken seride Bella karakterine hayat veren Kristen Stewart’la arasındaki uyum oldukça sevildi.
Twilight serisi sonrasında devler ligine usta yönetmen David Cronenberg’in 2012 yapımlı filmi Cosmopolis’le katıldı Pattinson.
Filmde 28 yaşındaki milyoner Eric Packer’a hayat veren Robert Pattinson, karakterin getirdiği tüm çelişkileri başarıyla ekrana yansıttı. Bu filmle belki de oyunculuktaki başarısını yavaştan ispat etmeye başlamıştı desek yeridir.
Kariyerindeki yolculuğuyla yavaştan herkesin aklındaki “Edward Cullen” imajını ortadan kaldırmaya başlayan Pattinson başka bir Cronenberg filmi olan Maps to the Stars’la bir kez daha hayran bıraktı.
2014 yapımlı bu filmde Jerome Fontana karakterini canlandıran Pattinson, Hollywood’un kalbindeki bir hikâyede yerini buldu ve izleyicisi için aksiyondaki başarısını drama ve komediyle birleştirebildiğini de ortaya koydu.
Yıl 2016’yı gösterdiğinde Robert Pattinson bu kez Charlie Hunnam’la başrolü paylaştığı bir biyografi olan The Lost City of Z’de karşımıza çıktı.
1920’li yıllarda Amazon’da gizemli bir şehir ararken ortadan kaybolan İngiliz kaşif Binbaşı Percival Fawcett’i konu alan bu hikâyedeki Henry Costin rolüyle Pattinson, yan karakter olarak yakalayabileceği başarıyı ve ana karakterle uyumunu ortaya koyarak eleştirmenlerden büyük beğeni topladı.
Ama asıl “Bu adamı yakın zamanda ödül yarışlarında görmeye başlayacağız” dedirten rolü Benny ve Josh Safdie kardeşlerin 2017 yapımlı filmi Good Time’daki…
Connie Nikas rolüydü. Soluğu asla dinmeyen bu film boyunca üstün bir başarı gösteren Pattinson, bu rolüyle kendisini yakın zamanda çok daha büyük ve iddialı yapımlarda göreceğimizin haberini verdi. Pattinson’ın yanı sıra yönetmenliğiyle de oldukça etkileyen Good Time’dan sıkça yılının en başarılı yapımlarından biri olarak söz edildi.
2018’de Claire Denis’in High Life’ında seyirci karşısına çıkan Robert Pattinson uzayın derinliklerinde kızıyla hayatta kalmaya çalışan bir babaya büründü.
Pattinson, tek başına bir baba olan Monte’nin küçük kızıyla bir başına verdiği hayatta kalma mücadelesinde öyle başarılıydı ki izlerken hepimizi altüst etti. ????
Korku sinemasının yeni yıldızı Robert Eggers’in 2019 yapımı The Lighthouse’ıyla Good Time’dan sonra Pattinson’a bir kez daha delicesine hayran kaldık.
1890’larda iki deniz feneri bekçisinin, New England adasında yaşarken akıl sağlığını nasıl koruma mücadelesi verdiğini anlattığı bu filmle Robert Pattinson ve Willem Dafoe’nin yarattığı karakterler öylesine başarılıydı ki film ne kadar sevildiyse gerçekliği yansıtılan bu karakterlerden o kadar iğrenildi.
Pattinson’ın artık rüşdünü tam anlamıyla ispat ettiği bu film aynı zamanda 2019 yılının en çok ses getiren yapımlarından biri oldu.
Her yıl muhakkak adından söz ettirmeyi başaran bir yapımda rol alan Robert Pattinson’ın 2020 durağı ise Christopher Nolan’ın Tenet’i oldu!
Tenet daha seyirciyle buluşmadan uzun zaman önce bile büyük bir tartışma konusuydu. Vizyon sonrasında çokça eleştirildi; kimisi sevdi kimisi nefret etti. Fakat herkesin hemfikir olduğu konulardan biri Robert Pattinson ve John David Washington’ın yakaladığı uyum ve gösterdikleri başarılı performanstı.
Pattinson’ın 2020’deki bir diğer başarılı rolü ise Netflix’in The Devil All the Time filmindeydi.
Bu filmle Pattinson suç türündeki başarısını bir kez daha ortaya koymanın yanı sıra bir Güney Gotiği hikâyesinde ilk kez seyircisinin karşısına çıkıyordu.
Şu an hepimizin en heyecanla beklediği filmi ise… Ben Affleck’ten aldığı Batman anahtarı.
Matt Reeves’in yönetmen koltuğuna oturduğu The Batman filminde Gotham’ın biricik kahramanına bu kez Robert Pattinson hayat vermeye hazırlanıyor.
Robert Pattinson’dan nasıl bir Bruce Wayne-Batman olacağını hepimizin merakla beklediği The Batman’in 2022 yılında seyirciyle buluşması planlanıyor.
Sizin favori Robert Pattinson filmlerinizi de yorumlara bekliyoruz!