Erdoğan’ın çok konuşulan Oğuzhan Asiltürk ziyaretinin ardından Karamollaoğlu ilk kez konuştu. Karamollaoğlu, “Cumhurbaşkanı’nın da Oğuzhan Asiltürk’ü, bizim Yüksek İstişare Kurulu başkanımızı ziyaret etmesini bu yönüyle önemsiyorum. Bir adım atılıyor ve yani ülkemizde bir diyalog başlasın diye” ifadelerini kullandı.
‘Bir gün önceden haberim oldu’
Mustafa Yılmaz’ın “Birçoğu sürpriz ziyaret diye verdi, sizin için de öyle miydi?” sorusuna Karamollaoğlu, şöyle yanıt verdi:
“Bir gün önceden haberim oldu. Oğuzhan Bey böyle bir ziyaretin olacağını kendisi ifade etti. Ama şu anda böyle bir ziyaret olacak mı diye bekliyor muydunuz deseniz şu anda benim aklıma gelmiyordu fakat Sayın Cumhurbaşkanı’nın birçok ziyaretlere başlamış olması böyle bir ziyaretin yapılma ihtimalini de gündeme getiriyordu.”
Karamollaoğlu, Erdoğan ile bir görüşme takvimi olup olmadığı sorusuna, “Şu anda yok gündemimizde ama ileride bu görüşmeler olabilir. Bazı görüşmelerde, ziyaretlerde bulunduk, yeri geldiği zaman herkesle de görüşürüz” dedi.
Karamollaoğlu, herhangi bir ittifaka katılma konusunda Saadet Partisi’nin kırmızı çizgilerinin ne olduğunu sorulması üzerine de, Erdoğan’ın kendisini yalnız hissetmesinin en büyük sebeplerinden birisinin, Erdoğan’ın şu anda etrafında yola çıktığı arkadaşlardan kimsenin kalmaması olduğunu söyledi.
Karamollaoğlu, “Bu, insanı endişeye sevk eder, üzer. Üzmemesi mümkün değil; ama burada Cumhurbaşkanının başka partilere elini uzatırken, aynı zamanda kendi içinde birliği beraberliği muhafaza edecek bir noktaya da ihtiyacı olduğunu gösteriyor” dedi. Karamollaoğlu, kırmızı çizgilerinin adalet, liyakat, diyalog, şeffaflık gibi değerler olduğunu dile getirdi.
Karamollaoğlu, AKP’nin, geçmiş seçimler öncesinde de dönem dönem bu tür ittifak söylentilerini yükselttiğinin, hatta heyetlerin gelip gittiğini ancak son dakikada bazı değişikliklerin olmadığının da konuşulduğu belirtilerek, “Bu süreçte de öyle bir endişeyi taşıyor musunuz? Bu bir strateji gibi de olabilir mi?” soru üzerine şu değerlendirmede bulundu:
“Böyle bir iş olabilir tabii. Böyle bir iş, her zaman olabilir; ama biz, parti olarak, Saadet Partisi olarak her ihtimali göz önünde bulundurarak bir politika izleriz ve bizim, tekraren söylüyorum, politikalarımızda biz, temel prensiplerimizden taviz vermeyiz. Bu prensiplere mutlaka uyulması gerektiğini, ülkemizin içinde bulunduğu şartlardan ancak böyle çıkabileceğini düşünüyoruz.
Meselâ prensip olarak gözettiğimiz hususlardan bir tanesi, bugünkü başkanlık sistemidir. Bugünkü başkanlık sistemi, Türkiye’yi taşıyamaz, Türkiye de bugünkü başkanlık sistemini taşıyamaz kanaatindeyim. Onun için, ha, Sayın Cumhurbaşkanı da böyle bir noktaya gelir mi? Çünkü başlangıçta şöyle bir kanaat belki vardı: ‘Arkadaş, Türkiye’de 50+1, her zaman bizim lehimize tezahür eder.’ Ama şimdi o kanaat, artık eskisi kadar güçlü değil.
Şimdi 1, çok önemli hale geldi. Bunun için farklı girişimler mutlaka olacaktır; ama biz, dediğim gibi, bu konuda ilkelerimizden taviz vermeden, bu ülkenin önce barışa kavuşması… Barış ortamı çok önemli. Bazen ‘Türkiye’ye niye yatırımlar gelmiyor? Dışarıdan yatırımcı gelmiyor? Niye Türkiye’deki yatırımcılar, ille de yurt dışında bir yerlerde yatırım yapma ihtiyacını duyuyor?’ Bunun tamamı, Türkiye’de iç barışa önem vermeleri ve tereddüt etmeleri bu konuda.”
‘Vatan Partisi ve MHP’yi bir arada tutabilmesi, takdire şayan bir iş’
Karamollaoğlu, “Cumhur İttifakı’na Milliyetçi Hareket Partisi ve Vatan Partisi destek veriyor. Bu desteğe rağmen yalnız hissetmelerini, bir siyasetçi olarak, bir devlet adamı olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu şöyle cevapladı:
“Ben burada birazcık hem Cumhurbaşkanının bu becerisini diyeyim, takdir ediyorum. Yani birbirleriyle uzlaşması mümkün olmayan, öyle gözüken iki parti, Vatan Partisi ve MHP’yi bir arada tutabilmesi, takdire şayan bir iş. Nasıl bu iş yürüyor, bilmiyorum. Üstelik de Sayın Perinçek, çıktığı zaman ‘Ben idare ediyorum Türkiye’yi’ diyor. Bu kadar ileri gidiyor. Ben, bunu garipsiyorum. Sayın Bahçeli’nin tavrı ise çok sert ve mutlaka karşı tarafla, kim olursa olsun, kavga etmeye yönelik bir üslûp. Bu üslûbu bir arada tutmak, epeyce zor ve öyle zannediyorum ki Sayın Cumhurbaşkanı da belki buradan da kurtulmak istiyor olabilir.”