Reuters haber ajansı, Türkiye ekonomisiyle ilgili yayınladığı analizinde “Türkiye’de gıda fiyatları o kadar arttı ki, bazı insanlar gelecek aylarda daha da artacak fiyatlardan kaçınmak için ellerindeki tüm parayı pirinç ve makarna stoklamaya yatırıyor” ifadesini kullandı.
Reuters, dünyada sıfıra yakın enflasyon ve koronavirüs salgınının ekonomik etkilerine karşın, yüzde 15 ile yıllık tüketici fiyatlarındaki en büyük artışlardan birinin Arjantin’den sonra Türkiye’de görüldüğünü belirtiyor. Bunun aynı zamanda OECD ülkeleri arasında açık ara en yüksek oran olduğuna dikkat çekiyor.
‘Türkiye stagflasyona batmış halde’
Ajansa göre, gıda enflasyonunun bir yılda yüzde 20’den fazla artması kısmen, petrol ve gübre fiyatlarıyla kuraklıktan kaynaklanıyor.
Ancak ekonomi uzmanlarının, hükümetin siyasi kararlarının TL’nin değerlerinin geçen yıl rekor derecede düşmesine ve gıda ithalatı maliyetini 9 milyar dolar daha artırmasına da dikkat çektiği kaydediliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Covid-19 aşılarının yapılmaya başlandığı bir dönemde ekonomik toparlanmayı yavaşlatacak, keskin bir faiz artışını istemeden de olsa kabul ettiği söyleniyor. Analiz şöyle devam ediyor;
“Anketler alışveriş torbalarının hafiflemeye başladığını gösterirken Erdoğan’ın, Kasım ayında enflasyonu kontrol altına alma sözü ve yeni bir Merkez Bankası Başkanı atamasından sonra bile, temel yaşam maliyetleri konusunda daha çok şey yapması gerekebilir. Bir yetkili Reuters’a enflasyonun 2021’de zorlu olmasını beklediklerini ve gözlem altında tutulması gerektiğini söyledi.
Capital Intelligence Ratings’ten kıdemli analist Yesenn El Radhi, ‘Türkiye, koronavirüs kısıtlamaları ve artan borçlanma maliyetiyle birlikte, acı veren bir stagflasyona (ekonomik durgunlukla birlikte yaşanan yüksek enflasyon) batmış halde’ diyor. El Radhi, ‘Son dönemde küresel düzeyde artan hammadde fiyatları TL’deki keskin düşüşün etkileri yüzünden enflasyon baskısı yüksek olmaya devam ediyor’ diye de ekliyor.”
‘Halkın yüzde 80’i resmi enflasyon verilerine inanmıyor’
Reuters, çalışanları ve gelirlerini baskı altına alan koronavirüs salgınına ek olarak, geçen yıl patlıcan, portakal ve ayçiçek yağı fiyatlarının yüzde 50’den fazla artmasıyla, market alışverişlerinin de Türkler için ciddi bir yük haline geldiğini belirtiyor.
Soyadının açıklanmasını istemeyen 31 yaşındaki Pınar da, “Her alışverişe gittiğimde torbam hafifliyor ama fatura daha da büyüyor” diyor.
Pınar’ın işten çıkartma yasağı kapsamında maaşının bir kısmını aldığını söylediği, kazancının ise sadece kirasını ve faturalarını karşıladığını anlattığı aktarılıyor.
Pınar, “Uykusuz geceler geçirdim ve sanırım sonunda işsiz kalacağım” diye konuşuyor.
Hiperenflasyonun 1990’lı yıllarda Türkiye’yi etkisi altına aldığı ve fiyatların Erdoğan 2003’te iktidara gelirken bir Uluslararası Para Fonu programının fiyatları kontrol altına almasıyla sona erdiği vurgulanıyor.
Gıda fiyatlarının önderliğinde artan enflasyonun 2018 dövüz krizinde yine fırladığı ve o günde bu yana çoğunlukla iki haneli oranlarda seyrettiği kaydedilirken, ekonomi uzmanlarının kronik ticaret açığını ve rezervleri eriten yüksek maliyetli dövize müdahaleleri suçladığı kaydediliyor.
Metropoll araştırma şirketinin anketine göre yüzde 80’lik bir oranın resmi enflasyon oranına inanmadığı vurgulanıyor ve Derin Yoksulluk Ağı’nın İstanbul’daki bir araştırmasına katılanların yarıdan fazlasının belediyenin gıda yardımlarına bağımlı olduklarını söyledikleri aktarılıyor.