İYİ Parti lideri Meral Akşener, Gara Operasyonu’nda şehit düşenleri anarak başladığı konuşmasında, hükümete seslenerek, “Milli bir meselede, milli bir acıda, milli yas ilan etmek için daha neyi bekliyorsun?” dedi.
‘Neden ulusal yas ilan edilmiyor?’
Akşener sözlerini şöyle sürdürdü:
“Siz, şehit anasını kongreye canlı bağlayıp, felaketten siyaset devşirme peşinde koşabilirsiniz. Biz koşamayız. Siz, sosyal medyada, meclis kürsülerinden linç kampanyaları başlatıp, şehitlerimizi sizden olmayana saldırmak için araç yapmaya cüret edebilirsiniz. Biz edemeyiz. Siz, ülkemize yaşattığınız her felakette takındığınız aymaz tavırla, ‘Şov devam etmeli’ diyebilirsiniz. Biz diyemeyiz. Demeyeceğiz! Bu olayların ardından, özellikle devleti idare edenlerin her sözlerine dikkat etmeleri gerekir. Devleti idare edenler, terör örgütünün alıkoyduğu evlatlarımıza, ‘Esir’ demez, diyemez. Devletin zirvesi, bu ülkenin kahraman evlatları için ‘Esir’ kelimesini kullanamaz. Siz hiç yabancı devlet görevlilerinin, kaçırılan vatandaşları için ‘esir’ dediğini duydunuz mu? Ciddiyet sahibi görevlilerden bunu duyamazsınız, çünkü bunun bir sebebi vardır. Esir, savaşta alınan tutsaktır. Türkiye savaşmıyor, Türkiye terörle mücadele ediyor. Buradan Sayın Erdoğan’ı şiddetle uyarıyorum: Şuursuz şuursuz, keyfine göre söylediğin her söz, ileride karşımıza çıkar. Ve senin iş bilmezliğinin faturasını bu aziz millet öder. Unutma! Sen bu devleti, 83 milyon adına temsil ediyorsun. İşini ciddi yapacaksın, ağzından çıkana dikkat edeceksin.
Sayın Erdoğan; evlatlarımızı teröre şehit verdik. Milletimizin canı yanıyor. Türkiye’ye, afra tafra yapan Suud’ların kralı öldüğünde, ilan ettiğin yası, evlatlarımıza neden çok görüyorsun? Milli bir meselede, milli bir acıda, milli yas ilan etmek için daha neyi bekliyorsun? Rengini, şehitlerimizin, o kahramanlarımızın kanından alan ay yıldızlı bayrağımızı, yarıya indirmemekle, neyin hesabını yapıyorsun? Yoksa sen de minik ortağın gibi, ‘Aman canım, 13 kişi öldü diye yas mı ilan edilirmiş?’ diyorsun? Gara’daki operasyonda yaşananlar, senin için milli yas değilse nedir? Senin işin, kongre salonunda, yüreği yaralı bir anayı telefona bağlatıp, ‘şeref dağıtmak’ değil, o anaların evlatlarını yaşatmaktır. Gara’daki kahrolası o mağara, lebalep şehit doluyken; sen, ‘pandemiye rağmen kongre salonu lebalep dolu’ diye sevinemezsin. Böyle şuursuzluk, böyle aymazlık olmaz. Biz seni, böyle bir acının ardından, bir defalık da olsa, her zamanki lakayt tavırlarını bırakıp, gök kubbeyi katillerin başına yıkacak bir çalışmada görmek isterdik. Bir defalık da olsa, ayrıştırmak yerine, birleştirdiğini görmek isterdik. Bir defalık da olsa, kürsülerde, AKP genel başkanını değil, memleketin Cumhurbaşkanı’nı görmek isterdik.”
‘Onbinlerce esnafın günahı ne?’
AKP’nin kongrelerine dikkat çekerek eleştirilerini sürdüren Akşener “Siyaseten lazım olduğunda, gömleğinin kollarını sıyırıp, harekat odasından fotoğraf vermeyi biliyorsun. Buyur! Bu günler, tam da o harekat odasında olman gereken günler. Poz vermek için değil, işini yapmak için orada olman gereken günler. Ama sen ne yapıyorsun? Partinin kongrelerinde, boynunda spor kulübü atkısıyla, espriler yapıp, şakalaşıyorsun. Sarayda konserler düzenletip, hoşça vakit geçiriyorsun. Böyle şımarıklık, böyle izansızlık olmaz. Böyle devlet yönetilmez. Bizlerin yüreği yanarken, kongre heyecanlarına, tam gaz devam eden Sayın Erdoğan’ın, o ibretlik sözünü tekrar hatırlatmak isterim. Dedi ki; ‘Bakın bir kongre yapıyoruz. Salgının olduğu günlerde kongre yapıyoruz. Salon lebalep dolu.’ Bunu bir de utanmadan, sıkılmadan, sevinerek söyledi. E biz de doğal olarak soracağız: Salonların lebalep dolmasından memnunsun da, on binlerce esnafımızın, milyonlarca vatandaşımızın günahı ne Sayın Erdoğan? Dükkanını açamayan esnafımıza, geçim derdi çeken milletimize geldi mi, ‘Maske, mesafe, temizlik’ demeyi biliyorsunuz, parti kongreleri olunca, hepsini unutuyorsunuz. Milletimize böyle mi örnek olacaksınız? Dükkanın kapısını açtırmayıp, açlığa mahkum ettiğiniz esnafımızı, çalışanlarımızı, kongre salonlarını lebalep doldurarak mı doyuracaksınız? Pandemi boyunca ailesinden uzak kalma pahasına, virüsle kelle koltukta mücadele eden sağlık çalışanlarımızın yüzüne nasıl bakacaksınız? Hiç mi utanmayacaksınız? Hiç mi sıkılmayacaksınız? Yoksa kongrelerinizdeki gibi, ‘Durmak yok, sırıtmaya devam’ mı diyeceksiniz?” ifadelerini kullandı.
‘Erdoğan öncülüğünde kıyamete gidiyoruz.’
İYİ Parti lideri Akşener, “Devlet insanlığı böyle zamanlarda belli olur. Devlet ciddiyeti böyle zamanlarda lazım olur. Oturulan koltuğun hakkı böyle zamanlarda verilir. Ne var ki sen, daha nicesinde olduğu gibi bu felakette de sınıfta kaldın. Hani bazen başkası adına utanırsın ya; biz, senin adına utanmaktan bıktık, sen bizleri utandırmaktan bıkmadın Sayın Erdoğan” dedi.
Akşener, “Öyle bir zamandan geçiyoruz ki, Sayın Erdoğan’ın öncülüğünde, bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete… Ülkemizin başını duman sarmış, iktidar bambaşka bir dünyada yaşıyor. Silah arkadaşları, şehitlerimizin hesabını sormak için emir bekliyor, Sayın Erdoğan, kongrelerde geziyor. Türkiye’de, iş bulmaktan umudunu kesenlerin sayısı, işsizlerimizin sayısından fazla, iktidar, buna çare bulmak yerine, TÜİK’in başkanını görevden alıyor. Çocuklarını komşuya bırakıp, hayatlarına son veren anne-baba, dünyadan umudunu kesiyor, bunlar ‘Ay’a gidiyoruz’ diye şapkadan müjde çıkarma peşinde koşuyorlar. Sayın Erdoğan; Bak, Canik’teki bir esnaf kardeşim ne diyor: ‘Önce eve ekmek götürelim de, uzaya sonra gideriz.’ Türkiye’nin gerçeği işte bu. Eserinle gurur duy. Millet aç, esnaf perişan, sen hala havaya bakıp ıslık çalıyorsun. Sabretti, dişini tırnağına taktı, elde avuçta ne varsa idare etti, senin umurunda değil. Bu aziz milleti daha ne kadar sömüreceksin? Bu cefakar millete daha ne kadar eziyet edeceksin? Seni oraya getiren bu yüce iradeye, hiç mi saygın, hiç mi vefan kalmadı?” dedi.
İYİ Parti lideri Akşener, vatandaşın yaşadığı geçim sıkıntısına dikkat çekti. Akşener, “Bir iktidarın görevi, kaynakları doğru kullanarak, ülkesini kalkındırmak, vatandaşlarına zengin, mutlu ve huzurlu bir hayat sunmaktır.Bu kadar basit. Türkiye gibi, zengin kayakları, geniş imkanları olan bir ülkede, akıllı hamlelerle bunu başarmak kolaydır. Yeter ki önce millet, önce memleket diyenler başa gelsin. Yeter ki, milletin hazinesi çarçur edilmesin. Yeter ki, Türkiye’nin sahip olduğu zenginlikleri, doğru kullanacak bir vizyon olsun. Ama bunu yapmak yerine, esnafı kaderine terk eder, istihdam yaratacak yatırımlar yerine, varı yoğu betona gömer, Milletin hazinesini faiz ödemeye mahkum ederseniz, bu iş olmaz. İşte bu yüzden ‘Millete kulak verin’ diyoruz. İşte bu yüzden ‘Esnafa kulak verin’ diyoruz. İşte bu yüzden ‘Çiftçiye kulak verin’ diyoruz. Diyoruz ama, Türkiye’yi yönetenler, sözlerimize kulak asmayıp, veren el olmak yerine, hala alan el olmayı tercih ediyor. Bakın size bir örnek: Çorum’da, işyeri kapalı olan, dolayısıyla su tüketimi sıfır olan bir lokantaya, 111 lira fatura geliyor. Yine aynı kentte, su tüketimi, sadece 6 metreküp olan bir lokantaya, 342 lira su, üstüne bir de evsel atık bildirimi gönderiliyor. Yahu sizin hiç mi insafınız yok? Esnafın boğazını sıkmaktan zevk mi alıyorsunuz?” dedi.