Orwell muhteşem kitaplarının yanında, 1937’de İspanya İç Savaşına katılarak bizzat cephede savaşmasıdır. Kurşunla vurulmanın nasıl bir his olduğunu onun ağzından dinleyelim.
İç savaş sırasındaki tecrübelerini ”Katalonya’ya Selam” (Homage to Catalonia) adlı eserinde kaleme alan Orwell bu anılarıyla İspanya savaşının iç yüzünü ortaya seriyor.
Birkaç ay cephede ve sonrasında Barcelona’da sokak savaşlarında bulunan George Orwell, 1937’de cephede nöbet tuttuğu sırada yaralanarak savaştan ayrıldı.
Orwell o günleri ve vuruluşunu anılarında şu satırlarla anlatıyor:
Olay sabahın beşinde, koruyucu duvarın köşesinde oldu. Nöbet değiştirmeye hazırlanan askerlerle konuşuyordum. Aniden, sözümün ortasında bir şeyler hissettim. Muazzam bir şok hissettim. Acı falan yoktu, yalnız elektrik çarpmış gibi şiddetli bir şok. Sonra onunla birlikte aşırı bir zayıflık, hiçliğe doğru itilme duygusu.
Vurulduğumu hemen anladım. Ama yanı başımda bir tüfeğin kazara ateş alarak beni yaraladığını sandım. Bütün bunlar bir saniyeden daha az bir zaman aralığında oldu.
Hemen arkasından dizlerim büküldü, düşüyordum, başımı yere vurdum, ama neyse ki canım acımadı. Ağır yaralandığımın bilincindeydim ama olağan anlamında hiçbir ağrım sızım olmadı. Amerikalı, gömleğimi kesip açmak için bir bıçak istedi. Cebimde bir bıçak olduğunu biliyordum, çıkarmaya çabaladım, ama sağ kolumun felce uğradığını fark ettim.
Ancak bundan sonra neremden ve ne derecede yaralandığımı merak etmek aklıma geldi.
Hiçbir şey duymuyordum, ama merminin vücudumun ön tarafından bir yere saplandığının bilincindeydim. Konuşmaya çabalayınca sesimin olmadığını fark ettim, ağzımdan yalnızca zayıf bir mırıltı çıktı. Ama ikinci bir denemede nereden yaralandığımı sormayı becerdim, boğazından dediler.
Beni kaldırdıklarında ağzımdan bir dolu kan boşandı. Arkamda bir İspanyol’un ”kurşun boğazından girip ensesinden çıkmış” dediğini işittim.
Boğazının ortasına kurşun yiyip de canlı kalan bir insan ya da hayvan hiç işitmemiştim. Kan ağzımın kenarından sızıyordu. Atardamar parçalanmış olmalı diye düşündüm. Her şey gözüme bulanık gözüküyordu. Kesinlikle öleceğimi düşünmem iki dakika kadar sürmüş olmalı.
İlk aklıma gelen karım oldu. İkinci düşüncem bana çok iyi uyan bu dünyadan ayrılıyor olmanın şiddetli üzüntüsüydü.
Bu budalaca talihsizlik beni öfkeden deliye çevirdi. Nasıl da anlamsızdı! Siperlerin köşesinde, bir saniyelik dikkatsizlik yüzünden vurulmak… Beni vuranın ne biçim bir adam olduğunu da düşündüm. İspanyol muydu yoksa yabancı mı, beni zımbaladığını biliyor muydu? Ve daha bunun gibi sorular aklıma geldi… Felce uğrayan kolum yeniden canlanıp acımaya başladığında beni sedyeye daha yeni yatırmışlardı. O sırada kolumu düşerken kırmış olabileceğim aklıma geldi.
George Orwell vurulduktan sonra Lérida’da bir hastaneye nakledilmiş ve buradaki doktorlar kendisine sesinin bir daha eskisi gibi çıkmayacağını söylemişler.
Sağ kolundaki kısmi felcin sebebi de kurşunun ensesindeki sinirleri delip geçmesiymiş. Neyse ki Orwell şanslıymış ve mermi atardamarını sadece birkaç santimle ıskalamış.
Bu tehlikeli savaş tecrübesinden sonra George Orwell ülkesi İngiltere’ye geri dönerek yazarlığa devam etti. Fakat talihsiz bir şekilde 10 yıl sonra tüberküloza yakalandı. 1950 yılında daha sadece 47 yaşında iken bu başarılı yazar hayata veda etti. Günümüze ise halen popülerliğini yitirmeyen iki kitabı, 1984 ve Hayvan Çiftliği kaldı.