TEKNOLOJİNİN DOZU KAÇTI
“Yeni gelişmeler ve teknolojinin insanoğluna çok büyük katkısı var. Ancak her şeyin dozu önemli. Burada biraz doz kaçtı gibi görünüyor. Z kuşağı dediğimiz çocuklar teknolojiye doğdular. Yani adeta ekrana doğdular. Onların o ihtiyaçlarını biz yetişkinlerin anlayabilmesi ve ortak dil oluşturabilmemiz önemli. Ama çocukların ben bundan keyif alıyorum dedikleri her şey onların faydalarına olmuyor. Çocuklarımızı ekranın karşısında kontrolsüz şekilde bırakırsak ilerisi için zararlı durumlar doğacaktır.
MADDE BAĞIMLILIĞI GİBİ
Çok fazla ekran karşısında kalan çocukların bir dönem sonra madde bağımlılığı gibi bir bağımlılık geliştirdiğini ve o ekran, oyun olmadan normal hayata, sosyal iletişime dönemediğini görüyoruz. Ekranla ve oyunlarla olan bu ikili ilişki ya da sanal dünyadaki etkileşim, bir dönem sonra günlük yaşamda hem ilişkileri hem sorumlulukları ciddi aksatıyor. Bu açıdan bakacak olursak o ekranın getirdiği yükün hem fiziksel anlamda yani radyoaktiviteye maruz kalma hem de ruhsal ve sosyal etkileşim açısından olumsuz etkileri olabileceğini düşünüyorum.
Prof. Dr. Burak Doğangün
TERAPİ BİLE EKRANDAN
Bağımlılık kriterleri değişti. Daha önce günde 4-8 saat ekran karşısında kalmayı kriter olarak koyuyorduk bugün ise durum çok farklı. Şimdi eğitim, ikili görüşmeler hatta bizim psikiyatrik terapilerimiz bile ekran karşısından sağlanıyor. Günde zaten neredeyse 6 saat okul sebebiyle ekran karşısında kalıyor çocuklar. Bu anlamda rakamlar yanıltıcı olur. O ekran süresi artık çok daha arttı.
SİZİ DUYMUYORLAR
Bağımlılığın tek kriteri süre değil. Çoğu zaman anne baba çağırıyor ama çocuklar duymuyor. Biraz, birazdan diyerek 3-5 dakika saatleri bulabiliyor. O an zaman algısıyla ilgili bir bozulma oluyor çocukta. Öfkeleniyor ve ‘Daha az evvel tamam dedim ya’ diyor. Ama aradan 3 saat geçmiş farkında değil. Tuvalete gitmeyen çocuk var. Odasında adeta bir bebek gibi tuvaletini beze yapmak isteyen ergen var. 5 dakika bile ekrandan kopmamak için böyle isteklerle gelen çocuklar var.
YEMEKLER ODAYA
Zaten yemeklerini odalarına istiyorlar artık. Mümkünse aperatif gıdalar yiyorlar. Acıktığını, susadığını fark etmiyor. Uyku uyumayan çocuklar var. Tatil döneminde 5 gün hiç uyumayan 9’uncu sınıf ergen var. Tabii herkes böyle olacak diye bir şey yok ancak ben o patolojiyi gördüğüm için söylüyorum. Sonuçta iş bu seviyeye kadar gelebiliyor.
KAYGI BOZUKLUĞU ÇIKTI
Gençlerde, ergenlerde kendine zarar verme davranışlarını çok fazla görüyorum. Kaygı bozuklukları ve depresif belirtiler arttı. Kimisinin temizlik takıntıları arttı ama kiminin çok daha farklı alanlarda yansıyan kaygıları oluşmaya başladı. Gelecek kaygıları, hayatı anlamsız bulma gibi depresif özellikler. Özellikle uyku bozuklukları. Bunlar da birbirini tetikleyen faktörler. Daha az uyku geliyor bu da sizi ertesi gün daha mutsuz ediyor. Zaten evde kapalı kaldım diye düşünen kişi derse girmiyor, sosyal kontak kurmuyor. Telefona veya oyuna gömülüyor. Ruhsal fonksiyonları etkilendi.
PEKİ NE YAPACAĞIZ?
Bu duruma karşı ne yapacağız? Yerine başka bir şey koyacağız. Madde bağımlılığında biz böyle yaparız. O maddenin yerine benzer işlevi olan başka bir şey koyacağız. Ben ekransız dönemi mutlaka öneriyorum. Beyin ekran karşısında aşırı uyarılıyor. Yoğun bir yüksek gerilim hattının altında piknik yapmak gibi. Orada elektrik çarpmıyor sizi ama birkaç saat sonra ciddi baş ağrısı olabiliyor. Mümkünse ailenin ortak bir ekransız saatini oluşturmak gerek. O saatte ne yapıldığı da çok önemli değil. Babanın, annenin hayat hikayesini anlatması, o çocuğun yaşadığı bir şeyi anlatması gibi aktiviteler yapılabilir. Çok fazla dışarı çıkamadığımız için evde bedensel aktiviteler yapmalıyız. Bunlar çok basit gibi görünse de vücutta endorfini arttırdığı için mutluluk, keyif verici aktiviteler.”