Ailemizin bize tutumlu olmayı öğretmesiyle başlayan hayatımızda yıllar sonra da değişen bir şeyler yok. Çünkü biz babadan böyle gördük :)
1. Eskimeyen hiçbir kıyafetin yerine yenisi alınmadı; yeni bir giysi için okulların açılmasını ya da bayramın gelmesini bekledik.
2. Canımız çikolata ya da pasta istediği zaman, en ucuz bisküvinin arasına lokum konularak tatlı isteğimiz bastırıldı.
Her evde pasta ne gezer? Misafir geldiğinde ikram edilsin diye stokta tutulan lokumlar ve bakkaldan alınan ucuz bisküvi, tam da canı tatlı çeken çocuklar içindi. Fakat şu bir gerçek ki, bunun verdiği tadı başka hiçbir tatlı hala daha veremiyor.
3. Babalarımızın “Bu ne böyle saray gibi her yer yanıyo!” direktifiyle odalarda açık olan fazla ışıkları söndürdük.
Böyle büyüyen çocukların şu an bile otomatikman ışıkları kapattığını biliyor muydunuz? Sanki babamız her an bize fırça atacakmış gibi :)
4. Yaz gelip okullar kapandığında eğer tatile gidemiyorsak su dolu leğenin içinde yüzdük.
Özellikle sıcak yaz günlerinde balkona konulan bir leğen, bizim bütün tatil isteğimizi gidermek için birebirdi. Şimdi bile düşüncesi çok güzel!
5. Annelerimiz, kendi kıyafetlerini bozup bize elleriyle yepyeni elbiseler dikti.
Şimdi o kadar çok alternatif var ki, her şeyin en ucuzunu bulmak mümkün. Fakat o dönem bazı çocuklar, annelerinin kıyafetlerinden kesilip biçilen parçalarla büyüdü. Her anne bir tasarımcıydı adeta!
6. Dişlerimizi fırçalayacağımız zaman ya da banyoda yıkanırken, boşu boşuna suyu akıtmamamız gerektiğini ezberledik.
O kadar faydalı bir şey ki bu aslında, insan ancak büyüyünce fark ediyor. Ancak ailemizin tek derdi fazla gelecek su faturasıydı :)
7. Gezmeye gitmeden önce annemizin “Bak dışarda bi şey istemek yok ama!” pazarlıklarıyla karşı karşıya kaldık.
Çocuksun ve canın dondurma, pamuk şeker çekiyor haliyle. Fakat bütçe belli, yapacak bir şey yok. Ta o zamandan nefis köreltmenin ne demek olduğunu anladık.
8. Tipi hiç hoşumuza gitmeyen giysileri sağlam olduğu gerekçesiyle ve “Seneye de giyersin.” diyerek üstümüzden döküle döküle giydik.
Her çocuk mutlaka içinde kaybolduğu bir mont, bir ayakkabı giymiştir. Her sene yenisi alınmadığı için de anne baba tarafından böyle bir tedbirle yetiştirilmiştir.
9. Bir yerden bir yere giderken taksiye binmek hayaldi; dolmuşta, otobüste annemizin kucağında seyahat ettik.
Taksiye binmek çok masraflıydı. Kucakta gidiyorduk çünkü bir kişi parası daha verilmemesi lazımdı. Dolmuş şoförünün “Çocuğu kucağınıza alın.” demesiyle de ortam biraz geriliyordu tabii.
görsel kaynak
10. Hamburger, pizza ya da döner yemek için babamızın maaş aldığı günü beklemek zorundaydık.
Özellikle babası devlet dairesinde çalışanlar, bu durumu çok iyi bilirler. Bir baba maaş aldığı zaman ailesine dışarıda yemek ısmarlardı. Şimdi elimizin altında her şey ama o zaman bekliyorduk.
11. Hiçbir zaman ikinci kolayı içmek gibi bir şansımız olmadı; verilenin her zaman kıymetini bilip fazlasını istemedik.
Bunu ancak büyüdükten sonra öğrendik. Gördük ki, eğer istersen ikinci kolayı da içebiliyormuşsun, böyle bir şansın varmış. Fakat biz hiçbir zaman bu kadar rahat büyümedik.
12. Peşin para verilerek hiçbir şeye sahip olunmadığını gördük; senet, taksit gibi kelimeleri, dört işlemden daha önce öğrendik.
tinypic.com
Kredi kartlarının olmadığı dönemlerde böyle senetler vardı işte. Pahalı bir şey alınacağı zaman mutlaka bu senetler karşılığında taksitler yapılırdı.
13. Bütün bunların verdiği disiplin sayesinde döneri her zaman ayranla aynı anda bitirdik.
Bu yüzden biz tutumlu ve sistemliyiz işte. Hayat bize disiplinli olmayı taa çocukken öğretti. Bazı konularda cimri gibi görünsek de öyle değiliz. Biz dönere sahip olmanın şansını bilip, mutluluğumuzu ayranla taçlandıran çocuklardık da ondan bütün bunlar :)