Amerika’da doktor unvanı ve alınan ödülleri, yazılan kitapları bırakıp Burdur’un bir köyünde susuz (kuru) tarım yapmaya uzanan harika bir hikaye…
Kaynak: +90
Aynur Ece Onur, 2006 yılında ODTÜ Uluslararası İlişkiler’den mezun olduktan sonra Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın verdiği bursa başvurmuş ve 2008 yılında hak kazanarak Antropoloji Yüksek Lisansı için Amerika’ya gitmiş.
Planı doktora yeterlilik sınavına girip Türkiye’ye dönmekmiş. Çok sevdiği dedesi de Türkiye’ye döndükten sonra bir daha Amerika’ya gitmemesini umuyormuş.
Ancak ne yazık ki planladıkları gibi olmamış. 15 gün kala dedesi vefat ettiği için Aynur Ece hayatında ilk kez Burdur’un Karamanlı ilçesinin Kayalı köyüne gitmiş.
Annesinin doğduğu bu köyde nüfus artık 100’ün altına düşmüş, tarlalar terk edilmiş, evler yıkılmış durumda.
Kardeşiyle birlikte köydeki küçük okulun önünde dururken bu durumun kendisini üzdüğünü fark etmiş Aynur Ece.
Çünkü bu zamanında bütün sınıflara ortak eğitim veren okulda düşünürken aklına Amerika’da Yılın Eğitimcisi, Yılın Gelecek Vadeden Eğitimcisi ödülleri aldığı gelmiş.
Annesinin, anneannesi ve dedesinin yetiştiği bu okulun kapalı olması ona ve kardeşine çok dokunmuş.
Bu kararı alması kolay olmamış haliyle. Amerika’da herhangi bir fikri işleyip uygulamaya koymayı tüm bu eğitim süreçlerinde öğrendiğini ve dedesinin ölümünden 6-7 yıl kadar sonra da artık onun köyüne yerleşme isteğini gerçekleştirmeyi istediğini söylüyor.
Tabii oradaki hayatını, yazdığı kitapları, başarılı bir bilim insanı olduğu gerçeğini ve ödüllerini bırakmak büyük bir karar.
Amerika’dan döndüğünde öncelikle İstanbul’da yaşamış. Bu süreçte evliymiş ve hamileyken bebeğini böylesine kalabalık ve çevre kirliliğine sahip bir şehirde büyütmek istemediğini düşünmeye başlamış.
Ancak ne yazık ki doğuma kısa bir süre kala kızını kaybetmiş.
Kızı dünyaya gelse yaşatmak istemeyeceği bu şehri bırakıp, dedesinin köyüne ve hatta onun yaptığı kerpiç eve yerleşmiş.
Burada üst katta anneannesi ile kalıyor. Anne ve babası da aslında Antalya’da yaşarken, o ve kardeşinin almış olduğu kararı desteklemek adına gelip evin alt katına yerleşmişler.
Şu anda dedesine ait 135 dönümlük atıl (taşlık, çorak ve verimli olmayan) topraklarında tarım yapıyor.
Burada susuz (kuru) tarım teknolojisini kullanarak su kıtlığı ve kuraklığa karşı da mücadele ediyor aslında.
Peki ama Aynur Ece’nin susuz tarım dediği ve kuru tarım olarak bilinen uygulama ne?
Yalnızca dikim esnasında can suyu vererek, yağmur suyu ve topraktaki neme dayalı yapılan üretim diyebiliriz kısaca.
Sanılanın aksine toprağın taşlı olması bu durumda bir avantaj çünkü taş topraktaki nemi koruyor.
Şu anda köyde lavanta, altın (ölmez) otu, adaçayı, kekik, biberiye ve medikal papatya üretimi yapıyorlar.
Önümüzdeki bahar ayında da civanperçemi, ıtır ve aynısefa üretmeyi planladıklarını da belirtelim.
Şu an kurulmakta olan fabrikalarında bu ürünlerin yağlarını çıkarıp toptan ve perakende olarak satışlarını yapmayı planlıyorlar. İlk hedefleri kozmetik sektörüne girmek, ardından da ilaç sektörüne girmeyi planlıyorlar.
Aynur Ece’nin susuz tarım projesi için çalışanlarının % 95’i 18-76 yaş arası kadınlardan oluşuyor.
Yaklaşık 9 kadar kadın gerekli olan hemen her gün, 15 kadar kadın da rotasyonlu olarak çalışıyor. Fabrika açıldıktan sonra bu sayının artması hedefleniyor.
Köyde gelir sağlamak için halk pancar ve mısır gibi çok su tüketen ürünlere yöneldiği için hızlı bir su tüketimi oluyormuş ve bu da daha büyük sorunlar ortaya çıkarmaya başlamış.
Ancak Aynur Ece, susuz tarım uygulaması ile ürettiklerinden maddi gelir sağladığını görmeye başlayan halkın yavaş yavaş bu işe yönelmeye başlamasını umuyor.
Kızını kaybettikten sonra nasıl böyle dönüştüğünü soranlara artık iki kişilik yaşadığını söyleyen Aynur Ece’ye hedeflediği bütün işlerde başarılar dileriz!
Videonun ve Aynur Ece’nin hikayesinin tamamını izlemek isteyenleri böyle alalım: