Bakan Selçuk, TRT EBA kanallarında yayınlanan veli kuşağı ‘BİZDEN’in ilk bölümünde bu sürecin anne babalar için de zor olduğunu belirtti. Çocuklarla vakit geçirmeye zaman bulamazken birdenbire 24 saat kapalı şekilde evde onlarla beraber olmanın kolay olmadığını belirten Selçuk, şunları söyledi:
“Çocuklar ve anne babalar koronavirüs salgını gibi zorlu dönemlerde problemlerle başa çıkma, dayanışma, bir araya gelme konusunda becerilerini arttırarak geliştirebilecek. Çocukların yaşına göre bu durumla baş etme farklılaşıyor ve konuya farklı tepki veriyorlar. Problem aynı olmasına rağmen probleme yaklaşım ya da tepkide farklılık söz konusu. Kimi çocuk, değişimi ve değişikliği mücadele fırsatı olarak görürken kimi çocuk da değişimi tehdit olarak algılıyor ve başa çıkmakta zorlanıyor. Böyle bir durumda bizim işin zor taraflarını gördüğümüz gibi iyi taraflarını da görmemiz ve çocuğun mizacına göre konuya nasıl yaklaşacağımız konusunda kafa yormamız gerekecek.
ÇOCUKLARDAKİ SIKINTILARA DİKKAT!
Kovid-19 salgını fiziksel sağlığı tehdit ediyor. Fakat fiziksel sağlığın ötesinde Kovid-19’un ruhsal sağlığımızla ilgili bir boyutu var ki bu çok önemli. Kapalı kalma sonucu çocuklarda bazı ruhsal belirtilerin bulunup bulunmadığına dikkat edilmesi gerekiyor. Büyük çocuklarda bazen altını ıslatma, parmak emme, uyuyamama ya da çok uyuma, kabus görme gibi uyku sorunları, karın ağrısı, odaya kapanma, boş vermişlik gibi olumsuz belirtilerin ortaya çıkabilir. Bu durumlara dikkat edilmesi, gerekirse bir uzmana danışılması önemli. Rehber öğretmenlerce velilere yönelik psikososyal destek hizmetleri başlatıldı.
ANNE BABALAR KOÇ, MENTOR GİBİ OLMALI
Çocukların eğitimine daha fazla yardımcı olabilmek için anne babaların rolleri de değişti. Bir öğretmen gibi hareket etmek zorunda kaldınız. Sizlere düşen şey elbette bir öğretmen olmak değil, onların öğretmeni var ve okullar açıldığında da eğitime öğretime devam edeceğiz. Çocuklar anne babalarını öğretmen rolünde gördüğünde çoğu zaman olumsuz tepki veriyor. Anne babanın belki koç, mentor, antrenör gibi olması daha uygun. Antrenör, sporcunun başarılı olması için ortamı hazırlar, düzenler, ihtiyaçları takip eder, gözetir. Aynı şekilde ebeveynlerin de bu iletişimi kurmalarında fayda var. Hiçbir antrenör oyuncusunun yerine maça çıkmaz. Maça oyuncu çıkar, çocuklar da ödevini kendi yapar, dersini kendi çalışır. Anne babaların da desteği ve ‘biz buradayız’ ifadesi gündemdedir. Çocukların bu süreçte arkadaşlarıyla bağlantısının kesilmemesi için görüntülü ve sesli konuşma yoluyla görüşmeleri uygun olabilir. Öğretmenlerin de bu sürecin içinde yer alması şart. Bu nedenle öğretmen arkadaşlarımıza sıklıkla öğrencilerini takip etmeleri konusunda hatırlatmalar yapıyoruz.
SINIR OLMAZSA ÇOCUKLARIN KİŞİLİĞİ GELİŞMEZ
Sınır olmazsa çocukların kişiliği gelişmez, mutlaka sınıra ihtiyaçları var. Geniş bir çemberde çocukların hareket alanını belirledikten sonra onları teşvik etmek, gösterdikleri çabayı her zaman değerli bulmak ve desteklemek gerekiyor. Anne-baba-çocuk arasındaki ilişkilerde neler yapılması gerektiğiyle ilgili hazırladıkları kitapçık yakında çıkacak ve tüm velilere ücretsiz dağıtılacağını bildirdi. Aileyi, ‘atom modeli’ne benzetiyorum. Atomun çekirdeğinde proton, nötron yani anne ve baba bulunuyor. Atomun çevresindeki halkalar da çocuklar. Ama şimdi yapısı değişmiş, çocuklar atomun merkezine oturmuş ve oradan artık tahakküm ediyor. Anne, baba da pervane olmuş, etrafında elektronlar gibi dönüyorlar. Yer değiştirmişler sanki. Zamanımızdaki bu aile modeli ve çocukların durumu biraz dikkat etmeye değer.
AŞIRI KORUYUCU DAVRANMAYIN
Ailelerde artık daha çok koruyucu tutum görülüyor. Ama şunu unutmamak lazım, bir çocuk küçükken ne kadar çok korunursa büyüyünce o kadar zayıf olur. Çocuğun kendi başına ayakta durması, zorluklar, yokluklar görmesi, düşüp kalkması, ağlaması ve zorlanması gerekir ki hayata daha güçlü atılsın. Çocuklar adına bütün problemlerin önceden çözülmesi, önündeki her engelin kaldırılması halinde çocuklardaki problem çözme becerisinin gelişmez. Hayatta zorluk görmeyen çocuğun güçlenmesi de mümkün olmaz. Onların problem çözmesine fırsat vermek, her şeye müdahale etmemek, aşırı koruyucu davranmamak gerekiyor.
ÇOCUKLARIN CANLARININ SIKILMASINA DA FIRSAT VERMELİ
Çocukların canlarının sıkılmasına da fırsat verilmeli. Canı sıkılan çocuk arayış içine girer, merakının peşine düşer, fikir üretmeye çalışır, kitap karıştırır. Can sıkıntısından dolayı yüzlerce, binlerce sanat eseri, binlerce bilimsel buluş çıkmıştır. Onlara ev içinde yapılabilecek yüzlerce öneri sunduk, yayınladık. Tüm telefonlardan ücretsiz indirilecek uygulama olan ‘eğitim takvimi’ içinde de 365 gün çocuklarla neler yapılabileceği, hangi oyunlar oynanacağı, hangi bilimsel çalışmanın yapılacağı, kelimelerin düzgün yazılışı, günün güzel sözü gibi etkinlikler bulunuyor. Ayrıca veliler de Eğitim Bilişim Ağı’na bakabilir. Burada da her yaş grubuna ait etkinlik, çizgi filmler yer alıyor. Milli Eğitim Bakanlığı olarak her şeyi akademik dersler olarak görmüyoruz, çocukların evde sanat ve sporla da uğraşması gerekiyor. Mutfaklar da çocukların hayatı öğrenmesi açısından önemli. Mutfak, hayatı öğrenmenin en kestirme yollarından birisi. Bunların yanı sıra bütün çocuklar için en önemli gelişim kitap okumak. Kitap okuyan çocuğun hayat başarısı ve okul başarısı nispi olarak daha yüksek. Bu günler gelip geçecek. Bu sorunların üstesinden hep beraber geleceğiz. Bütün süreci hatırladığımızda neyi hatırlayacağız? Biz devlet olarak, Milli Eğitim Bakanlığı olarak her türlü tedbiri almaya çalışıyoruz ve gereken her şeyin yapılması için gece gündüz savaşıyoruz. Ama bu günler gelip geçtikten sonra aklımızda ne kalacak, neyi hatırlayacağız? İyi ki çocuklarımızla bu tecrübeleri yaşadık, iyi ki bu şekilde yaşadık ve çocuklarımız açısından çok daha iyi değerlendirmiş olduk. Hepsi geçtiğinde, iyi ki o günleri güzel değerlendirdik demek umuduyla.”