Röportaj: Adil DEMİRÇUBUK – “Hocalar kariyer endişesi yaşadığı için Ferdi yerine Gustavo’yu, Isla’yı izliyoruz. Bu yüzden ‘Türkiye Ligi Avrupa’nın bit pazarı’ diyorum. Türkiye’de bugün 3-4 teknik direktör sayabiliyoruz. Başka adam çıkartmıyorlar. Eskiler yolun kontrolünü ellerinde tutuyor. Yeni nesil ‘profesyonel futbol oynadım, antrenör kursuna gittim, yeter’ diyor, kendilerini teknik direktör zannediyorlar!”
Sunucu, yorumcu, yapımcı, spor müdürü ve yazar olarak 45 yıldır medyada görev yapan İlker Yasin’le Türk futbolu hakkında söyleşi yaptık. Uzun yıllardır gazetemizde maç yazıları da yazan Yasin, futbol ve televizyon yayıncılığıyla ilgili çok önemli tespitlerde bulundu… · Gençliğinizde futbol oynadınız mı? İstanbul Amatör Kümesi’nde
Muradiye’de oynadım. Yani profesyonel olmadım. İyi ki de olmamışım çünkü profesyonel oynayanların özgüvenlerinin bilgilerini aştığını ve bir özgüven patlaması yaşadıklarını görüyorum. Halbuki futbol sadece futbol değildir, bunun içerisinde iletişim, pedagoji, yardımlaşma vardır. Ben profesyonel futbol oynayanların birçoğunun bunların dışında kaldığını görüyorum.
Ben Ferdi Kadıoğlu’nun oynamasını isterim
Çok önemli bir tez; biraz açar mısınız?
İnsanlarımızın sadece para odaklı olduğunu görüyorum. Eskiler, yenilerin hamle yapmasına izin vermiyor. Bugün Türk futbolunda bugün 3-4 teknik direktör sayabiliyoruz. Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş. Onların dışında adam çıkartmıyorlar. Eskiler yolun her türlü kontrolünü ellerinde tutuyor, onların arkasından gelen nesil de kendilerini gerektiği şekilde hazırlamıyor. ‘Profesyonel futbol oynadım, C, B, A antrenör kurslarına gittim, yeter’ diyorlar, kendilerini teknik direktör zannediyorlar! Del Bosque, “Bilginiz futbolla sınırlıysa hiçbir şey olamazsınız” der. Teknik direktör, bir futbolcunun getirisini bilecek, parlayacak gençleri bilecek. Mesela ben F.Bahçe’nin Ferdi’yi kazanmasını isterim. Bizdeki teknik direktörler, gençleri oynatıp kaybederse kariyerinin tehlikeye gireceğinden korkuyor. Onun için de Gustavo’yu, Isla’yı, Babel’i izlemek zorunda kalıyoruz. Bu yüzden ben ‘Türkiye Ligi Avrupa’nın bit pazarı’ diyorum.
3 büyüklerin transferleri fiyasko
Üç büyüklerin bu sezonki performansını nasıl buldunuz?
F.Bahçe gibi bir kulübün, geçen sezon yaşadığı başarısızlıktan ders almayıp burada olması bir sürpriz. Frey, Benzia, Zanka, Rami, bunların hiçbiri F.Bahçe’nin formatına uygun değil. Daha önce da yazdım söyledim; Ali Koç, Phillip Cocu’yu gönderdiği gün, Comolli’yi de yollamalıydı. Ali Koç, Comolli’ye ‘Git’ dememesinin bedelini çok ağır ödedi. Transferlerin kalitesizliği sorunu G.Saray ve Beşiktaş’ta da var. Şu anda G.Saray geçen sene gönderdiği Fernando ve Ndiaye’yi aramıyor mu? Hele hele Beşiktaş… Kalecisi Fabri’den tutun Marcelo, Tosic, Talisca, Mario Gomez, Cenk Tosun’a dek, gönderdiklerinin hiçbirinin yerini dolduramadılar. Şimdi bakıyorsun, N’Koudou, Diaby, Elneny… Bunlar ne ya!
MARADONA O GOLÜ BUGÜN ATAMAZDI
“1986 Dünya Kupası’nda Maradona, bütün İngiltere defansını geçip golü attı. Bugün öyle bir golü atması mümkün değil. Çünkü futbol artık oynatmama üzerine kurulu.”
Türkiye’de futbol gelişiyor mu, bir ilerleme var mı?
Türkiye’deki futbolun kalitesi bir adım ileri gitmiyor. Ama ambalajlama, cilalama çok iyi! ‘Avrupa’nın altıncı büyük ligiyiz’ gibi dandik yalanlar söyleniyor. Dünyada parametreler o kadar çok değişiyor ki… 1970’li yıllarda şortlar kısaydı, şimdi diz hizasına geldi. Eskiden formalar boldu, şimdi vücuda yapışıyor. Futbolda değişmeyen bir şey yok. Türkiye’de de futbolun kalitesi, sürati değişti. Futbol zorlaştı. Bakın biz hep Metin Oktay, Can Bartu, Altafini, Pele diyoruz; bugünkü futbol anlayışıyla ne Pele, Pele olabilirdi, ne de Altafini… Çünkü futbol artık yaratıcılık değil, oynatmama üzerine kurulu. 1986 Dünya Kupası’nda Maradona, orta sahadan aldığı topla bütün İngiltere defansını geçip golü attı; bugün öyle bir golü atması mümkün değil. Futbol eski estetik değerini kaybetti.
TÜRKiYE’DE MAÇ SPiKERi YOK
Maç spikerliğine nasıl başladınız?
İlk spor spikerliği sınavını 1972’de kazandım fakat çeşitli nedenlerle TRT’ye giremedim. Sonra İngiltere’ye gittim, maçın nasıl anlatılması gerektiğini gördüm. David Coleman’ı, Bryan Robson’ı izledim. Türkiye’ye döndükten sonra 1976’da tekrar sınavına girip kazandım.
Örnek aldığınız bir spiker var mıydı?
Türkiye’de gelmiş geçmiş en büyük spiker Pertev Tunaseli’dir. Ben de dahil diğer spikerler, rahmetli ile kıyaslanınca maç anlatmıyor sadece konuşuyor.
YENi KUŞAK iŞiN DEĞERiNi BiLMiYOR
Yeni kuşak spikerleri nasıl buluyorsunuz?
İki kategoriye ayırmak lazım. Liyakat ve sadakatin olduğu bir noktadayız. Aslında spikerlik başka bir şeydir, biz onlara daha çok anlatıcı ya da yorumcu diyelim. Her yorumcunun bir üslubu olması lazım. Bizim zamanımızda bilgiye ulaşmak zordu. Yeni kuşak bilgiye kolay ulaştığı için yaptığı işin değerinin farkında değil. Ayrıca mesleğe de gerekli eğitimi almadan kolay ulaşıyorlar.
KORONAViRÜS BiR SiNYAL, DAHA FARLAR YANMADI
İnsanoğlu koronavirüs sürecinden gereken dersleri alır mı?
Maalesef insanoğlu, doymayan, aç olmadığı halde etrafına saldıran, en gelişmiş canlıdır. Her tarafını çölleştirmeye ve yok etmeye çalışır. İnsanoğlunun dur diyeceği noktayı kestiremezsiniz. Aslında bu koronavirüs bir sinyaldir. Daha farlar yanmadı. İşte o farlar yandığı zaman insanoğlu çok daha büyük dersler alacak ve ama iş işten geçmiş olacak.
İLKER TAHSiN’E HiÇ KIZMADIM!
Türkiye’de en çok takliti yapılan spikerlerden birisiniz. Mesela Yavuz Seçkin’in ‘İlker Tahsin’ tiplemesi bir efsane olmuştu. Bunlar sizi etkiliyor mu?
Hiç etkilemez. Hatta bir gün Yavuz Seçkin telefon etti, “İlker Abi sizin taklitinizi yapıyorum ama…” falan dedi. Ben, “Devam et” dedim. Taklitler aslısını yaşatır. Önemli olan benim yaptığım iş. Bizim zamanımızda işler o kadar zordu ki. Biz sadece maç anlatıcısı değildik. Hem muhabir hem prodüktör hem de spiker. Yani bizim kuşak her şeyi yapıyordu.
ACUN ILICALI’DAKi DiNAMiKLERi HiSSETTiM
1991’de TRT’den ayrılıp Show TV’ye geçtim. Acun Ilıcalı, Serkan Korkmaz ve Murat Kosova televizyonculuğa benimle başladı. Acun’u bir arkadaşım tavsiye etmişti. Esat Yontunç’la beraber geldiler. Acun’un içindeki dinamikleri hissettim.
‘AĞLAMAK iSTiYORUM’U ÇALIŞMADIM
Her spikerin bir üslubu olmalı. Ben Monaco-Galatasaray maçını anlatırken neredeyse bir slogan haline dönüşen ‘ağlamak istiyorum’ sözünü çalışmadım ki. herkes gol, şut, aut derse olmaz. Fark yaratabilen, başarıya daha kolay ulaşır.
DOĞA VE HAYVAN DOSTU
İznik’teki evinde doğa ile iç içe olmanın tadını çıkardığını söyleyen ilker Yasin, bulundukları sitedeki kedi ve köpeklerle ilgilenmenin kendisine büyük mutluluk verdiğini ifade etti.