Damla Uğurtürk ile 20 soru 20 cevap – F.Bahçe taraftarının kendisine gösterdiği sevgiden çok etkilendiğini belirten Valbuena, “İki yıl gibi kısa bir süre oynamama rağmen Fenerbahçe benim için en özel kulüplerden biri oldu. Gözyaşlarıyla ayrıldım oradan. Maçlarını takip ediyorum. G.Saray derbisini de izledim” dedi.
1- Karantina günleriniz nasıl geçiyor?
Evdeyim. Bu aralar kızım yanımda. Kızım olunca bana çok iş düştü. Ödevlerini yapıyoruz, oyunlar oynuyoruz. Fit kalmak için bir yandan antrenmanlara devam ediyorum. Evde dursam bile zaman hızlı geçiyor.
2- Kızınız sizi yoruyor mu bu süreçte?
Babası gibi çok hareketli; o yüzden yoruyor (gülümsüyor).
3- İdmanlar online mı?
Bir program verildi. Ona uymaya çalışıyorum elimden geldiğince. Toplu olarak antrenman yapmıyoruz. Zaten maçlardan önce takım toplandığında antrenman yapacağız. Evde çalışmak için kulüpten malzemeler aldık.
4- İzlemekten en çok zevk aldığınız sporcu kim?
Dünyanın 1 numarası, tam bir sihirbaz Messi.
5- En beğendiğiniz teknik direktör?
Eric Gerets. Kendisiyle çok derin bir ilişkimiz vardı. Beni futbol dünyasına kazandıran koçtur. Hiç unutamadığım bir Liverpool maçı var, Şampiyonlar Ligi’nde 2007’de parlamamı sağladı. O da yeni gelmişti, bir önceki hocamız ayrılmıştı. 3 günlük bir vakti vardı takımı kurmak için. Bana güvendi, oynattı. Sonra da baba-oğul gibi bir ilişkimiz oldu. Hâlâ görüşüyoruz, ilişkimiz devam ediyor.
6- Neden takım sporu seçtiniz?
Babam antrenör olduğu için ben zaten futbolun içinde doğdum. Her zaman çalım atarak oynamayı sevdim. Sonrasında bir takım oyunu olduğunu anladım ve pas vererek oynamaya başladım. Ama tenisi de çok seviyorum benim için bir tutku. Çok zor bir spor, çünkü yalnızsın ve çok efor sarf etmen lazım.
7- Maça çıkarken gençken olduğunuz kadar heyecanlı mısınız? Yoksa daha mı azaldı?
O heyecanı kaybetmeme duygum sayesinde oynuyorum hâlâ. Sanki midemde küçük bir şey varmış gibi hissediyorum. Negatif bir baskı değil de pozitif bir baskı hissediyorum ve ben buna aşığım. Kampa girdiğimizde, kamp hazırlığı yaptığımızda ben hep o midemdeki şeyi hissediyorum. En büyük tutkum bu.
8- Forma numaranızın sizin için bir anlamı var mı?
28 Eylül 1984’te doğdum. O yüzden 28 numarayı seçtim.
9- Sizi yedekte tuttukları zaman ne hissediyorsunuz?
Yedek kulübesinde olmak tabii kimseyi mutlu etmez. Bazen kendimi tutamıyorum, üzüntümü dışarıya yansıtıyorum. Benim gibi biri için duygularını göstermemeye çalışmak bazen zor oluyor. Ve yedek kulübesinde iken daha çok baskı hissediyorum. Çünkü takım arkadaşlarını görüyorsun, onlara bazen yardım etmek istiyorsun ama yapamıyorsun. Sahada olmak ile yedek kulübesinde olmak duygu olarak aynı değil.
‘VALBUENA HiÇBiR ŞEY YAPMADI’ DEDiRTMEM
10- Yaptığınız işe sizi bağlayan duygu ne?
Tüm gittiğim kulüplerde kendime şunu söyledim; ben bu kulüpte başarılı olmalıyım. Kendime bir hedef koyarım. Bu Marsilya’da, Lyon’da, Dinamo Moskova’da, Fenerbahçe’de ve Olimpiyakos’ta da hep böyleydi. Yıllar geçtikten sonra, “5-10 yıl önce Valbuena geldi, hiçbir şey yapmadan gitti” dedirtmek istemem. Bu para meselesi değil, bu gurur meselesi. Benim motivasyonum bu. Olympiyakos’ta da şimdi hedeflerim var. 35 yaşında da olsam o hedeflerime uyuyorum.
11- Kariyerinizde hatalı olduğunuz an?
Herkes hatalar yapar. Didier Deschamps, Marsilya’nın başına geçtiğinde 5-6 ay onunla sürekli tartışma yaşadık. Beni oynatmıyordu, biraz daha sakin kalabilirdim. Bazen bilerek provoke etmeye çalışıyordum durumu. Mesela bir gün kamp vardı, daha kadroyu bile açıklamamıştı, ben sivil kıyafetle gelmiştim. Normalde yapmamam gereken bir şeydi. Hayatın her alanında olduğu gibi futbolda da adaletsizlikler var. Adaletsizliği kabul etmeyelim ama bazen tepkimizi göstermemek gerekiyor. Çünkü bir şekilde dönüp dolaşıp su yolunu buluyor.
12- Bu süreçte en büyük desteği kimden aldınız?
En çok ailem destek verdi. Tabii burada babamı ayrı bir yere koyuyorum. Mesela 18 yaşında bir gençsin; dışarı çıkıp arkadaşlarınla konuşmak istiyorsun. Ama o hep öğütler veriyordu, ‘Profesyonel futbolcusun, böyle olmaz’ diyordu. Hep yanımdaydı. Bazen bana sert olması gerekiyorsa, sert de oldu. Çalışmamı söyledi hep. Futbol dışında da annem bana çok yardımcı olur, hep yanımdadır. Her maç babamı ararım. Bazen çok sinirlenirim, o beni sakinleştirir. Bazen çenemi kapamamı söyler.
13- Mesleğinizde vazgeçmeyi hiç düşündünüz mü?
Çok zor zamanlar oldu. ‘Başaramayacağım galiba’ dediğim oldu. Ama hiç pes etmedim. Lyon’a transfer olduğumda tüm Marsilya benden nefret ediyordu. Lyon’da da istenmiyordum pek. Tek başına kalıyorsun bazen. Çok zorlanıyorsun, evde kendi kendine ağlıyorsun. Ama bir şekilde de güvenimi yüksek tutmam ve oynamam gerekiyordu, ben de böyle yaptım.
14- Eski takımınız Fenerbahçe için ne hissediyorsunuz?
Ben hâlâ Fenerbahçeliyim. Maçlarını takip ediyorum. Zor bir sezon geçiriyorlar. Galatasaray maçını da izledim. Taraftarların hiç kupa kazanamamıza rağmen bana verdiği desteği hiç unutamıyorum. Fenerbahçe’ye geldiğimde hedefim diğer kulüplerde olduğu gibi iz bırakabilmekti. Taraftarların kalbinde böyle bir yer edinebilmekten dolayı çok mutluyum. İstanbul’u, oradaki yaşantımı tabii ki özlüyorum. 2 yıl gibi kısa bir süre formasını giymeme rağmen benim için en özel kulüplerden biri oldu Fenerbahçe. Gözyaşlarıyla ayrıldım oradan. Orada güzel anılarım var.
BOYUMDAN DOLAYI ÖN YARGILAR VAR
15- Bugünlere gelirken karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?
İnsanlar çok ön yargılı. Boyumdan dolayı ön yargıları vardı. 18 yaşımda altyapısından yetiştiğim bir takımdan gönderilmek büyük hayal kırıklığıydı. Ben hep diğerlerinden daha kısaydım ve hep kendimi ispat etmem gerekti. Çok büyük zorluktu benim için. Çünkü 18 yaşında kafa olarak çok kuvvetli olamıyorsunuz. Çok mücadele etmem gerekti. Diğer bir zorluk da başarılı olduğunuzda sürekli o çizgiyi korumanızın gerekmesi. Şampiyonlar Ligi’nde oynadığım ilk maç olan Liverpool maçında gol attım ve hep aynı performansı beklediler. En zor kısım istikrarlı olmak.
16- Sizi diğerlerinden farklı kılan özelliğiniz ne?
Boyumun kısa olması. Bu, iki tarafa gidebilir. Negatif de olabilir, pozitif de olabilir. Maç izliyorsun diyelim, kısa boylu adam gördün, iyiyse de kötüyse de dikkatini çeker. Çünkü sahada boyu ile farklı. Tüm oynadığım kulüplerde benden beklenti çok yüksekti.
17- Kim sizi sürekli izlesin istersiniz?
Kızım Lea her maçımı izlesin isterim ama 4 yaşında tabii her maçımı izleyemiyor. Ailem, annem ve babam izlesin isterim. Onları gururlandırmak beni çok mutlu ediyor.
18- Sizin motive eden Türkçe şarkı hangisi?
Aleyna Tilki… O sen olsan bari (mırıldanıyor).
19- Sporcu olmak için ne gibi fedakarlıklar yaptınız?
Kızımı çok fazla göremediğim zamanlar oldu. Bazen dışarı çıkıp bir şeyler içmek, yaşamak istiyorsun ama işin gereği yapamıyorsun. Dengeyi doğru kurmak lazım.
20- Bir maçtan önce çok heyecanlanınca kendini nasıl sakinleştiriyorsun?
Herkesin ihtiyaçları farklıdır motive olmak için. Benim o heyecana ihtiyacım var. Baskıyı artırmayı, tribüne oynamayı severim.