Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, yerli otomabille ilgili olarak “Yani yerli otomobil hayalimizde ciddi bir erteleme yok. Ekibimiz Kore,
İngiltere, Almanya, İspanya, İtalya ve ülkemizdeki potansiyel tedarikçilerle görüşmelere devam ediyor.” dedi.
Varank, OSD Yönetim Kurulu’nda yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Tarihi bir döneme tanıklık ediyoruz.
Dünyada hiçbir ülke, covid19 salgınına karşı bağışıklık kazanmış durumda değil.
Tabi bu salgın insan sağlığına olan doğrudan etkilerin yanında, ekonomik ve sosyal dengeler üzerinde de tahribat oluşturmaya başladı.
Uluslararası ticaret, sermaye hareketleri ve turizm çok ciddi yaralar aldı.
Dünya borsalarında ve emtia piyasalarında sert dalgalanmalar görüyoruz.
Arz ve talep şokunun aynı anda yaşanıyor olması, önümüzdeki sürecin belirsizliğini daha da artırıyor.
Tüketicilerin davranış kalıpları değişirken, üreticiler de bu kaygan zeminde ayakta durmaya çalışıyorlar.
Yapılan tahminler, küresel ekonomide son 100 yılın en ağır daralmasının yaşanacağını öngörüyor.
İşte böylesine bir ortamda, doğal olarak Türkiye de bu süreçten etkileniyor.
Aslında geçen senenin son çeyreğinden itibaren güçlü bir toparlanma eğilimine girmiştik.
Yılın ilk iki ayında da sanayi üretimi, yatırım iştahı ve ihracat verileri oldukça iyiydi.
Salgınla birlikte maalesef biz de ticaret ve üretim cephesinde daralmalar yaşamaya başladık.
Mart’ın ikinci yarısından itibaren sanayide elektrik tüketimi düşmeye başladı.
Otomotiv ve tekstil sektöründe faaliyet gösteren fabrikaların büyük kısmı üretime ara verme kararı aldılar.
Gıda, temizlik, ilaç, sağlık ekipmanları ve ambalaj gibi sektörlerdeyse üretim normal seviyelerin üzerine çıktı.
Şunu açıkça ifade etmek gerekiyor…
Böylesine ciddi bir küresel şokta, ülke olarak başarılı bir sınav verdik, vermeye de devam ediyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde tüm Bakanlıklarımız yek vücut oldu.
Sağlık çalışanlarımızın gösterdiği özveriyi, biz de çözüm odaklı politikalarla destekledik.?
Sağlık, eğitim ve güvenlik gibi kamu yönetiminin her alanında vatandaşlarımızın yanında olduk.
Emekçiler işini, işverenler de çalışanlarını kaybetmesinler diye istihdam alanında benzersiz adımlar attık.
Kısa çalışma ödeneği bu alandaki en kritik politikalarımızdan bir tanesi.
Sektör ayrımının olmadığı bu imkâna, şimdiye kadar 3 milyonun üzerinde başvuru yapıldı.
Bununla birlikte kısa çalışmadan yararlanamayanlara ve ücretsiz izindeki çalışanlara aylık bin 170 lira’lık bir başka paketi de devreye aldık.
Kimseyi aç ve açıkta bırakmamak için sosyal destek programlarımızla her ihtiyaç sahibine ulaşmaya çalışıyoruz.
Şimdiye kadar yaklaşık 4 buçuk milyon ihtiyaç sahibi haneye
1000’er lira yani 4 buçuk milyar lira nakdi yardım yaptık.
Geçtiğimiz hafta da bu yardımların yeni fazını başlattık.
Bugüne kadar ulaşamadığımız ihtiyaç sahibi hanelere de e-devletten başvuru yapmaları halinde 1000’er lira ödenecek.
Tabi biz de Bakanlık olarak bu süreci sanayi ve teknoloji alanında faaliyet gösteren tüm paydaşlarımızla yakın istişare içerisinde yürütüyoruz.
Salgının başından itibaren üreticinin ve emekçinin haklarını en iyi şekilde korumaya özen gösterdik.
Her türlü talep ve öneriyi titizlikle dikkate aldık.
KOSGEB, TÜBİTAK ve kalkınma ajansları kanalıyla özel destek programları açıkladık.
Teknoparklar ve Ar-Ge merkezlerinde uzaktan çalışmayı mümkün hale getirdik.
Salgının ülkemizdeki seyri ve sanayicilerin talebi doğrultusunda, fabrikaların temelli kapanması gibi bir yaklaşımımız olmadı.
Sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu günlerde bile?
İhracat taahhüdü olan ya da faaliyetlerine ara vermesi durumunda büyük zararla karşılaşabilecek üreticilerin çalışmaya devam etmesini sağladık.
Bundan sonra da planlamalarımızı bu şekilde devam ettiricez.
İşte bu sayede Türkiye, pek çok ülkeden pozitif yönde ayrıştı.
Bakınız temel gıda maddelerinden tutun da, sağlık ekipmanlarına varıncaya kadar Türkiye hiçbir konuda arz sıkıntısı çekmedi.
Hatta pek çok ülkenin sahip olamadığı, üretmekte dahi zorlandığı yoğun bakım solunum cihazlarının sadece iki haftada seri üretimini gerçekleştirdik.
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde sıfırdan kurduğumuz Ar-Ge ekosistemi, bu başarının en büyük mimarı oldu.
Bu ekosistem sayesinde ortaya çıkan Biosys isimli bir start-up’ın yenilikçi işlerin peşinden koşmasının ne kadar değerli olduğu anlaşıldı.
Bakın bu firma Bakanlığımızın desteklediği firmalardan sadece birisi…
Biz onların pilot ürününü biliyorduk.
Seri üretime geçiş aşamasında tüm tarafları bir araya getirdik.
Yurt içinde üretilmesi gereken parçalar, yazılım ve donanım alanlarında ihtiyaç duyulan desteği Baykar ve Aselsan verdi.
Seri üretimi de Arçelik üstlendi.
Bu başarı Türk sanayisinin, girişimcisinin ve Ar-Ge ekosisteminin başarısıdır.
Dünya standartlarında bir ürünü, milli seferberlik ruhuyla 14 günlük rekor sürede seri üretim bandından indirdik.
Tabi bu durum şunu da tekrar açıkça ortaya koydu.
İşgücümüz gerçekten nitelikli, üretim altyapımız esnek, hızlı ve etkin inovatif çözümler geliştirebiliyoruz.
Daha Şubat ayında Bahar Kalkanı Harekatıyla savunma sanayimiz tüm dünyanın dikkatini çekerken,
Şimdi de sağlık ekipmanları alanındaki başarılarımızla gündemin üst sıralarındayız.
Şurası çok net, Türkiye’nin geleceği katma değerli üretimde ve yüksek teknolojide.?
Elbette bu süreçte sanayimizin lokomotifi olan otomotiv sektörünün de taşıdığı önemin farkındayız.
Bu sektör istihdam, Ar-Ge ve ihracat gibi pek çok alanda bizim yüz akımız.
Dünya’nın sayılı üreticilerindeniz, Avrupa’da ilk 5’te yer alıyoruz.
5 kıtada, 190 ülkeye ihracat yapabiliyoruz.
Ancak maalesef Kovid-19’la birlikte
– AB pazarından kaynaklanan sipariş iptalleri,
– tedarikte yaşadığınız sıkıntılar,
– ve lojistik problemleri otomotivi zor bir duruma soktu.
Biz de Hükümet olarak hemen harekete geçtik.
Karşılaştığınız zararları en aza indirebilmek için muhtasar, KDV ve SGK primlerinizin Nisan, Mayıs ve Haziran ödemelerini 6 ay erteledik.
Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin uygulamasından da faydalanabiliyorsunuz.
Sektördeki son dönem gelişmelerini de çok yakından takip ediyoruz.
Almanya, Rusya, İspanya ve Portekiz’de olduğu gibi, bizde de otomotiv fabrikalarının yeniden üretime başlaması hayata dönüş konusunda önemli sinyaller veriyor.
Salgını yatay seyre geçirmeye başladık.
Ramazan ayı boyunca tedbirlere en üst düzeyde uyulursa, inşallah, bayram sonrasında ülkemizin normal hayata geçişini hedefliyoruz.
Dolayısıyla otomotiv sektörünün de en iyi şekilde yeni normale hazırlıklı olması gerekiyor.
Bu noktada da sizlerden 5 temel beklentimiz bulunuyor.
Birincisi ev en önemlisi çalışanlarınızın sağlığını güvence altına almanız.
Dönüş sürecini çok iyi planlayın.
Servislerdeki oturma düzeninden, fabrikadaki vardiyalara kadar her bir detay özenle çalışılmalı.
İkinci beklentimiz, atik olmanız.
Talep yeniden canlanmaya başladığında, sizlerin piyasayı en iyi şekilde beslemesi gerekiyor.
Dolayısıyla rekabet gücünüzü koruyacak hatta sizlere ekstra rekabet avantajı sağlayacak adımları beraber planlamak istiyoruz.
Bir örnek vereyim…
ok yüksek ihtimalle, bu salgınla birlikte tüketiciler toplu taşıma araçları yerine bireysel araçlara daha yoğun biçimde yönelecekler.
Hatta paylaşımlı modeller yerine bireysel sahiplik tekrar ön plana çıkabilir.
Tüketici tercihlerindeki bunun gibi değişimlere, fiyat kalite oranını tutturarak cevap verenler bence bir adım öne çıkacak. ?
Üçüncü olarak, tedarikçilerinize sahip çıkmanızı bekliyoruz.
Talebin güçlenmesiyle birlikte, en çok tedarikçi KOBİ’lerinize ihtiyaç duyacaksınız.
Onların yetkinliği size güç katacak.
Dolayısıyla şu anda bu KOBİ’lerin nakit akışına destek olmanız gerekiyor.
Sonradan teslim kaydıyla, peşin satın almalar dahi yapabilirsiniz.
Bakın biz sizlere gerek bankacılık sektörü gerekse kredi ve vergi ertelemeleri yoluyla her türlü desteği sunmak için gayret ediyoruz.
Tedarikçilerinizi ayakta tutmak için sizin uygulayacağınız yaklaşımlar, bizim desteklerimizin de gücünü artıracak.
Dördüncü olarak, yerlileşme oranlarınızı artırmaya odaklanmalısınız.
Bu salgın, hammadde kaynaklarına ulaşım da dâhil olmak üzere yerlileşmenin ne kadar önemli olduğunu tekrar ortaya koydu.
Dolayısıyla Ar-Ge, inovasyon ve insan kaynağına yatırım yapmaktan asla vazgeçmeyin.
Üretim kabiliyetlerinizi geliştirin, ekosisteminizi çeşitlendirin.
Son olaraksa, stratejik yatırım hamlelerinde cesur davranmanızı istiyoruz.
Bunu biraz daha açmamız gerekirse.
Türkiye’de pek çok start-up girişimi var.
Salgınla birlikte bunların büyük bir kısmı da nakit sıkıntısıyla karşılaştı.
OSD üyeleri olarak sizler bu şirketlere yardımcı olabilirsiniz.
Elektrikli ve otonom araçlardaki yeni trendleri, ülkemizdeki teknoloji girişimleriyle birlikte sizler yönlendirebilirsiniz.
Hatta ve hatta, ana merkezlerinizi burada geliştirdiğiniz inovatif çözümlere ikna edip, bu küresel markalara Türkiye’nin imzasını da atabilirsiniz…
İhracat şampiyonu otomotiv sanayimiz, böyle stratejik hamlelerle kendini çok daha güçlü bir konuma getirebilir, getirmeli de…
Tabi konu otomotiv olunca, Türkiye’nin Otomobiline değinmeden olmaz…
Biliyorsunuz Yeniliğe Yolculuk mottosuyla 27 Aralık’ta otomobillerimizi dünyaya tanıttık.
O günden bugüne çalışmalar aralıksız devam ediyor.
Koronavirüs tehdidiyle birlikte, 15 Mart’tan itibaren Türkiye’nin
Otomobili Girişim Grubu da home office çalışmaya başladı.
Ancak bu durum, işlerin ilerleyişinde hiçbir dezavantaj oluşturmadı.
Yani yerli otomobil hayalimizde ciddi bir erteleme yok!
Ekibimiz Kore, İngiltere, Almanya, İspanya, İtalya ve ülkemizdeki potansiyel tedarikçilerle görüşmelere devam ediyor.
Bu süreçte TOGG klasik OEM’lere göre daha avantajlı bir pozisyona gelmiş oldu.
Mevcut OEM’ler içten yanmalı motordan, elektrikli motora geçişi kendi kaynaklarıyla finanse etmeyi planlıyorlardı.
Fakat salgınla birlikte, bu şirketlerin gelirlerinde yüzde 45’lere varan düşüşler yaşandığı için küresel devler, elektrikli ve otonom araçlara ilişkin yatırımlarını ötelemeye başladılar.
Hiç kuşkusuz bu durum bize önemli bir avantaj sağlayacak.
Bir konuya daha ayrıca dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bu salgınla birlikte toplumun çevre ve sağlık bilinci daha da fazla arttı.
İstanbul’dan paylaşılan Uludağ fotoğraflarını hepiniz görmüşsünüzdür.
Ben bile geçenlerde yaşadığım semtteki kuş cıvıltılarını videoya çekip sosyal medyamdan paylaştım, doğa aslına dönüyor…
İşte bunun gibi kırılma noktalarında, doğa ve çevreyle uyumlu olanlar, yani üretimlerini böyle bir bilinçle gerçekleştirenler kazançlı çıkacak.
Tabi bu durum bizim sunduğumuz tezlerin ne kadar isabetli olduğunu tekrar ortaya koydu.
Biliyorsunuz bir otomobil üretmenin çok daha ötesinde bir bakış açısına sahibiz.
Çevreyi kirletmeyen, elektrikli ve bağlantılı bir mobilite ekosistemi kurmanın peşindeyiz.
Gemlik’te kurulacak fabrikanın temel atma tarihine ilişkin olarak büyük bir aksaklık da öngörmüyoruz.
Normalleşme sürecini de dikkate alarak, imkânlar doğrultusunda süreci değerlendireceğiz.
En fazla birkaç haftalık değişiklikler olabilir. ?
Fabrika ÇED raporunu alma aşamasında.
Zemin etüdleri de muhtemelen 10 gün içerisinde tamamlanacak. ?
Küresel tecrübesi olan isimleri ekibe katmaya devam ediyoruz.
[Yine satış ve pazarlamadan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı da Renault’dan transfer edildi (Talin Yılmaz).]
Sözü daha fazla uzatmayayım.
Otomotiv sektörünün Türkiye için ne denli önemli olduğunu biliyoruz.
Sektördeki tüm paydaşlarla yakın çalışmaya devam edeceğiz.
Salgın sona erdiğinde Türkiye ekonomisi güçlü performansına İnşallah kaldığı yerden devam edecek.”