Dünyanın 16 büyük ekonomisinin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadele kapsamında açıkladığı ekonomik teşvik paketlerinin yüzde 27’sini oluşturan 2,2 trilyon dolarlık kısmının, çevre ve iklime uzun dönemli zarar verecek sektörlere aktarılacağı öngörülüyor.
AA muhabirinin İngiltere merkezli Vivid Economics ve düşünce kuruluşu F4B işbirliğinde hazırlanan “Yeşil Teşvik Endeksi” raporundan derlediği bilgilere göre, dünyanın en büyük 16 ekonomisinin Kovid-19 salgınıyla mücadele için açıkladığı ekonomik kalkınma paketlerinin büyüklüğü 8 trilyon doları aştı.
Söz konusu ekonomiler arasında bu paketlerden en büyüğü 2,2 trilyon dolar ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından oluşturulurken, ABD’yi yaklaşık 1,4 trilyon dolarla Almanya, 1 trilyon dolarla Japonya, 575 milyar dolarla Çin ve yaklaşık 500 milyar dolarla Birleşik Krallık takip etti.
Güney Kore 95 milyar dolar ekonomik teşvik paketiyle bu ülkeler arasında son sırada yer aldı.
Teşvik paketlerinin büyük bir kısmı sağlık, istihdamın korunması ve insan hayatını önceleyen sektörlere sağlanırken, bu paketlerin yüzde 27’sini oluşturan 2,2 trilyon dolarlık teşvik miktarının kömür santralleri, petrol ve havacılık şirketleri ile çevreye yoğun zarar veren diğer çeşitli sektörlere aktarılacağı hesaplandı.
ABD, petrol ve havacılık sektörü başta olmak üzere sağladığı 439 milyar dolarlık teşvikle ilk sırada yer alırken, Çin kömür ve otomotiv sektörlerindeki çevresel etki standartlarını esneterek bu sektörleri yeni teşviklerle destekledi.
Güney Kore, Kanada, Avustralya, Japonya ve Almanya’nın ekonomik paketleri ise sürdürülebilir bir toparlanma sağlanmasında yetersiz kaldı.
Öte yandan, bu ülkeler arasında diğerlerine göre çevresel etkileri daha az olan ekonomi paketlerini İngiltere ve Fransa uygulamaya geçirdi.
“TARİHİ BİR HATA OLACAK”
London School of Economics Grantham Araştırma Enstitüsü Sürdürülebilir Finansman Lideri Profesör Nick Robins, dünyanın küresel ölçekte sürdürülebilir kurtarma programına ihtiyaç duyduğunu belirterek, “Teşvik paketlerinin geçmişin karbon yoğunluğu yüksek ve kaynakları tüketen biçiminde ısrarcı olması, insan refahı, finansal istikrar ve gezegenin sağlığı üzerindeki tüm riskleriyle değerlendirildiğinde tarihi bir hata olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Robins, finans dünyasının öncülerinin hükümetlerin kurtarma planlarını Paris İklim Anlaşması ile uyumlu hale getirmesini beklediğini aktararak, “Bunun yanı sıra, adil dönüşüm için toplumun en çok etkilenecek kesimlerine odaklanıyorlar.” ifadesini kullandı.
Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü Enerji, Ulaşım ve Çevre Bölümü Direktörü Profesör Claudia Kemfert ise anlaşmaya varılan ekonomik teşvik paketlerinin iklim üzerindeki etkileri açısından değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Araç alımına yönelik “anlamsız” teşvikler gibi geçmişte yapılan hataların tekrarlanmaması gerektiğini belirten Kemfert, şunları kaydetti:
“Kamu desteği, şirketlerin fosil enerji kaynaklarından iklim dostu teknolojilere geçmesi koşuluna tabi olmalıdır. Finansal destek, özellikle dijitalleşme, akıllı şebekeler, şarj altyapısı, iklim dostu yakıtlar, akü, güneş pili üretimi ve hidrojen yakıtı kullanımı gibi iklim değişikliğiyle mücadeleye hizmet eden yatırımlara sağlanmalıdır.”