Önce Yeni Malatyaspor’da şimdi de Başakşehir’de ortaya koyduğu performansla dikkatleri üzerine çeken Sırp futbolcu Danijel Aleksic, TFF TamSaha Dergisi’ne açıklamalarda bulundu.
29 yaşındaki oyuncunun kariyer hikayesini paylaştığı röportaj şöyle:
Önce Yeni Malatyaspor, ardından da Başakşehir formalarıyla aşina olduğumuz Danijel Aleksic’i yakından tanımak istiyoruz. 30 Nisan 1991 Pula Sırbistan doğumlu olduğunu biliyoruz. Nasıl bir çocukluk geçirdiğini öğrenerek başlayalım istersen.
“Çok normal bir çocukluk geçirdim diyebilirim. Günümüz çocukları gibi internet, elektronik eşyalar, bilgisayar, akıllı telefon gibi şeyler yoktu zamanımda. Bu yüzden vaktimizin büyük bir kısmını dışarıda oyun oynayarak, futbol topunun peşinden koşarak geçirdim. Yedi yaşımda futbol oynamaya başladım. Ondan sonra zaten hayatım futbol oldu.”
Ailende senden başka sporcu var mı?
“Ailemde profesyonel olarak spor yapan kimse yok. Okul takımlarında farklı spor dallarında yer aldılar ancak profesyonel olarak spor yapan biri yok ailemde. Tek profesyonel spor yapan benim. Çocuklarımın ise gelecekte ne yapacağını göreceğiz.”
“Futbol sevgim çok saf ve temizdi”
Futbola olan yeteneğini ilk kim keşfetti ve seni bir takımın kapısından içeri soktu?
“Yaşadığımız kentin bir takımında yedi yaşımdan 11 yaşıma dek futbol oynamaya başlamıştım. Antrenörler sahip olduğum yeteneği görünce 15-16 yaşlarımda Vojvodina ile ilk sözleşmemi imzaladım. Benim için büyük bir onurdu ve çok mutlu olmuştum. Çocuk yaşlarda ilk futbol oynamaya başladığımda futbola olan sevgim çok saf ve temizdi. Genç yaşlarda futbol oynamaktan muazzam bir keyif alıyorsunuz. Fakat profesyonel futbolcu olduğunuzda artık bu sizin için bir hobi olmaktan çıkıyor, mesleğiniz oluyor. Yaptığınız şeyden tabi ki keyif alıyorsunuz ama çocukken yaşadığınız hissiyat maalesef olmuyor.”
Ulaşabildiğimiz kayıtlarda futbola FK Veternik takımında başladığını görüyoruz. Ardından Vojvodina takımına geçiyorsun. Sırbistan’da nasıl bir altyapı eğitimi aldın?
“Evet, Veternik doğduğum ve büyüdüğüm yer. Futbola ilk adımlarımı zaten çok küçük yaşta bu kulüpte attım. Ardından bahsettiğim gibi çok genç yaşta Vojvodina’ya geçtim. Orada da çok güzel altı-yedi sene geçirdim diyebilirim. Benim için çok güzel bir deneyimdi. Her gün antrenman yapıp hafta sonunun gelmesiyle maça çıkmak için sabırsızlanıyordum. O yaşlar benim için çok özeldi. Her hatırladığımda yüzüm gülümsüyor.”
Seninle birlikte futbola başlayan birçok arkadaşın bugün futbolcu olamadı ama sen başardın. O arkadaşlarına göre neleri farklı yaptın?
“Pek çok arkadaşım hala farklı düzeylerde futbol hayatını Sırbistan’da ve Sırbistan’a yakın ülkelerde sürdürüyor. Fakat beni onlardan biraz daha iyi bir seviyeye getiren şeyin Tanrı’nın bana verdiği yetenek olduğunu düşünüyorum. Bununla birlikte futbola ilk başladığım zamanlardan itibaren çok ciddiydim. Gelecekte bir futbolcu olmak istediğimi her zaman biliyordum. Futbolcu olmak benim için okuldan bile daha önemliydi. Büyüdüğümde yapmak istediğim şeydi. Arkadaşlarım ise futbolu benden biraz daha eğlence için oynuyordu. Sanırım bunlar benimle arkadaşlarım arasındaki farkı oluşturan faktörler oldu.”
“Genoa transferi benim için çok erkendi”
Kariyerine baktığımızda tam bir futbol seyyahısın. Yurt dışında ilk adımını İtalya’nın Genoa takımına atıyorsun ancak Seri A’da yalnızca bir maçta üç dakika oynayabiliyorsun. Bunun sebebi neydi?
“Genoa, Sırbistan dışında transfer olduğum ilk kulüptü. O zamanlar 18 yaşımdaydım ve gerçekten çok gençtim. Benim için çok iyi bir dönem olduğunu söyleyemem çünkü Genoa’ya transferim yüzde yüz kendi isteğimle gerçekleşen bir transfer değildi. Küçük kulüplerde nasıl olur bilirsiniz, bir kararı tek başınıza veremezsiniz. Genoa’dan kulübe iyi bir teklif geldi ve oraya transfer olmamın daha iyi olacağı söylendi. Benim için çok önemli bir tecrübe oldu fakat gerçekten İtalya ve o seviye için henüz çok gençtim. Öyle bir kulüpte olmak için çok erkendi. Altı ay sonra ayrılmak istedim çünkü işler hayal ettiğim gibi gitmedi.”
2010-2011 sezonunda Bundesliga 2 ekiplerinden Greuther Fürth takımına transfer oluyorsun. Burada forma şansı buluyorsun ve kendini gösterebiliyorsun. Almanya günlerini nasıl anlatırsın?
“Evet, Almanya İkinci Ligi takımlarından Greuter Fürth’te bir sezon geçirdim ve çok güzeldi. Forma şansı yakaladım, yeni bir ülkeyi tanıma fırsatı buldum. Almanya gerçekten harikaydı. İkinci ligde oynamamıza rağmen gittiğimiz her stadyumda dolu tribünler karşısında oynuyorduk ve stadyumlar küçük de değildi. İnsanlar futbolu gerçekten seviyordu ve benim için orada oynamak büyük bir keyifti. Kariyerim adına da attığım iyi bir adımdı. Dönüp baktığımda kendi adıma iyi bir deneyim olduğunu düşünüyorum.”
Sonraki dönem senin için adeta kayıp yıllar olarak göze çarpıyor. Fransa 1. Lig ekibi Saint-Ettienne’de iki sezonda sadece üç maçta forma giyebiliyorsun. Ardından Fransa 2. Lig takımı Arles’e transfer oluyorsun ve burada da bir sezonda bir maçta oynuyorsun. 2014-2015 sezonunda Polonya’da Lechia Gdansk takımında dört, İsviçre’de St. Gallen’de de dört maçta forma giyebiliyorsun. Bu kayıp yılları bize nasıl anlatırsın? Sebebi neydi?
“Almanya’dan sonra işler benim için kötü gitti. Genoa ile sözleşmem devam ediyordu. Almanya’da sezonu tamamladıktan sonra beni Yunanistan’da bir takıma altı aylığına kiralık gönderdiler. Transfer sezonunun sonlarına yaklaşıyorduk. Üç hafta antrenmanlara çıktık fakat kulübün başkanı yasa dışı işler sebebiyle tutuklandı. Takım da beşinci lige düşürüldü. Genoa’yla konuştuğumda ise bana; ‘Evine git, ara transfer sezonunda karar vereceğiz’ dendi. Benim için gerçekten çok kötü bir dönemdi. Bir kez yanlış bir adım attığınızda geri dönmek çok zor oluyor. Genoa’ya transferim futbol hayatımda dört-beş seneye mal oldu. Dönüp baktığımda pişmanlık duyduğum şeylerden biri.”
“Türkiye’de olmamı St. Gallen’e borçluyum”
İsviçre kelimenin tam anlamıyla sana ilaç oluyor ve kendini buluyorsun. 2015-2016 sezonunda St. Gallen’de 33 maçta oynuyor, 12 gol atıyorsun. İstikrarın sonraki iki sezonda da 25 ve 30 maçta forma giyerek devam ediyor. Bu patlama yıllarını nasıl anlatırsın?
“St. Ettienne’le deneme idmanlarına çıkmıştım. Beni beğendiler ve takıma aldılar. Fakat yanlış zamanda doğru yerdeydim. Henüz 20 yaşımdaydım ve onlar inanılmaz bir takıma sahipti. Pierre-Emerick Aubameyang, şu an Wolfsburg’da oynayan Josuha Guilavogui, Brandao, Kurt Zouma gibi kaliteli oyuncular kadrodaydı ve benim bu kadroda forma şansı yakalamam çok zordu. Ardından Arles-Avignon’a kiralandım. Arles Avignon’un da benim için iyi bir deneyim olduğunu söyleyemem. Benim için kayıp yıllardı diyebilirim. St. Ettienne ise çok büyük bir kulüptü, kötü bir düşüncem yok fakat o düzeyde bir kulüpte oynamak için yeterli tecrübeye sahip değildim. Bu fırsat şu an elime gelmiş olsa farklı şekilde değerlendirebilirdim. Şu anki aklım olsa kesinlikle farklı kararlar verirdim. Ancak İsviçre’de St. Gallen’de muhteşem üç sezon geçirdim. Orada yeniden kendimi bir futbolcu gibi hissetmeye başladım. Her ne kadar geçmişte yaşadıklarımdan biraz pişmanlık duysam da St. Gallen’de sürekli oynuyordum. St. Gallen benim Sırbistan’dan ayrıldığımdaki ilk kulübüm olmalıydı diye düşünüyorum. İsviçre, kariyerim adına gerçekten iyi bir dönemdi. Pek çok yeni arkadaş edindim. Şu an Türkiye’de olmamı ve mutlu olmamı o zamana borçluyum.”
2018-2019 sezonunda yolun Türkiye ile kesişiyor. Yeni Malatyaspor’a transfer oluyorsun. Transferin nasıl gerçekleşti? Sırbistan, İtalya, Almanya, Fransa, Polonya, İsviçre’den sonra Türkiye’yi nasıl buldun?
“Beni Malatyaspor’da görmek isteyen kişi teknik direktör Erol Bulut oldu. Yardımcı antrenör Serhat Umar beni İsviçre’de izlemişti. Serhat Umar’ın beni izlediği maçı 3-0 kaybetmiştik. Maçta gayet iyi oynamama rağmen 60-70. dakikalar arasında oyundan alınmıştım. Serhat Umar döndüğünde de benimle ilgili olumlu rapor vermiş. Beni takımda görmek istiyorlardı. Onlara beni Malatya’ya getirdikleri ve güvendikleri için gerçekten büyük bir teşekkür borçluyum. Güzel bir dönemdi benim için. Türkler ve Sırpların mantalitesi birbirine çok benziyor. Nazik ve saygılıysanız aynı nezaketi ve saygıyı görüyorsunuz. Bunu gerçekten seviyorum. Bu ülkede olduğum için gerçekten çok mutluyum.”
“Malatya’da güzel anılar biriktirdim”
Yeni Malatyaspor’da istikrarını devam ettirdin. 32 Süper Lig maçında 10 gol attın. Altı Türkiye Kupası maçında da dört golün var. Malatya günlerini nasıl anlatırsın?
“Daha önce bahsettiğim gibi Malatya’da geçirdiğim günler harikaydı. İyi bir takıma sahiptik. Malatya için tarihi bir sezon geçirdik. Avrupa’ya gitmek için mücadele ettik ve bunu başardık. Çok güzel zamanlardı. Malatya’da sadece güzel anılar biriktirdim. Ne oynarken ne de ayrılırken bir kez bile sorunla karşılaşmadım, her şey çok güzeldi. Taraftarlar çok iyiydi, teknik direktörümüz çok iyiydi. Kulüpteki herkesle iyi ilişkilerim vardı. Yeni arkadaşlar edindim. Malatya şehri ve Malatyaspor’la çok güzel anılarım var.”
Malatya’dan sonra çok radikal bir karar alıyor ve Suudi Arabistan’a transfer oluyorsun. Al Ahli Jeddah takımında yalnızca üç maçta forma giyiyorsun. Bu kararı neden aldın ve neden bu kadar az maçta forma giydin?
“Bu konu hakkında 20 dakika konuşabilirim ancak söylemek istediğim şeyler için doğru zaman değil. Malatyaspor iyi bir sezon geçirmişti ve değerim yükselmişti. Al Ahli Jeddah’ın bana verdiği teklifi o dönem Türkiye’de verebilecek bir takım yoktu maalesef. Herkes için verilebilecek en mantıklı karardı diyebilirim. Benim için iyi bir kontrattı, Malatyaspor’un finansal durumu için de iyi bir teklifti. Başarılı bir sezonun ardından herkesin iyi bir şey elde edebileceği bir fırsattı. Ardından asla hayal edemeyeceğim şeyler yaşadım. Sadece üç maça çıktım. İlk iki maç Asya Şampiyonlar Ligi maçıydı. Bir önceki sezon bu turnuvayı kazanan takım olan Al Hilal’a karşı kaybetmiştik. Kötü bir sonuç değildi. Ardından ikinci maçı kazandık. Yeterli sonuçlar değildi fakat durum kötü de değildi. Sonrasında ligde kendi sahamızda ilk maçımıza çıktık. 1-1 berabere kaldık ve golü de ben attım. Fakat saat sabah üçte Instagram’dan kulübün benim için gelecek tekliflere açık olduğunu öğrendim. Sebebini anlamamıştım. Bana hiçbir açıklama da yapılmamıştı. Fakat bunun sayesinde şu an harika bir kulüpteyim. Sözleşmem feshedildi ve buraya geldim. Sebebini açıklayamadığım bir olay yüzünden. Benim için kötü bir deneyimdi fakat ne mutlu ki bu durum beni tekrar Türkiye’ye getirdi.”
“Başakşehir birinci önceliğimdi”
Başakşehir’e transferin nasıl gerçekleşti?
“Sözleşmem feshedildiğinde serbest oyuncu olduğumu Türkiye’de bilenler vardı. Bu yüzden Türkiye’den teklifler aldım. Birkaç kulüpten teklif almak benim için mutluluk vericiydi ve Malatya’da iyi bir performans sergilediğimin göstergesiydi. Başakşehir’in benimle ilgilendiğini öğrendiğimde menajerime birinci önceliğimin Başakşehir olduğunu söyledim ve ardından transferim çok kısa bir sürede gerçekleşti.”
Suudi Arabistan’ı saymazsak istikrarının Başakşehir’de de devam ettiğini görüyoruz. Bu sezon 17 lig maçında dört gol attın. UEFA Ligi’nde altı maçta oynadın, bir golün var. Türkiye Kupası’nda dört maçta bir gol kaydettin. Lige verilen araya kadar olan bu performansını nasıl değerlendirirsin?
“Şu ana kadar iyi bir sezon geçirdiğimizi düşünüyorum. Trabzonspor’la aynı puandayız ve zirvedeyiz. Şampiyonluk için iyi bir şansımız var. Türkiye
Kupası’nda şanssız bir şekilde elendik. Kendi sahamızda son dakika golü yedik ve deplasmanda gol atmayı başaramadık ne yazık ki. Kötü bir sonuçtu fakat Avrupa Ligi’nde iyi gidiyoruz ve ligde de şansımız yüksek. Ben ise bireysel performansımdan çok memnun değilim. Ancak iki ay sakatlığım sebebiyle sahalardan uzak kaldım. Üstelik tam formumu yakalamaya başladığım bir dönemde talihsiz biçimde kolumu kırdım. İki ay sahalardan uzak kaldığınızda iyi bir şekilde geri dönmek için zamana ihtiyacınız var. Lige verilen aradan önce Kopenhag’ı kendi sahamızda mağlup etmeyi başardık. Trabzonspor karşısında da deplasmanda kabul edilebilir bir sonuç aldık. İlk 11’de istikrarlı bir biçimde şans bulduğum için çok mutluyum. Daha iyi olabileceğimi biliyorum ve fiziksel olarak güçlenmek için her şeyi yapıyorum. Çok daha iyi performans sergileyebileceğimi bildiğim için şu anki performansımdan çok mutlu değilim fakat bundan daha iyi olabileceğimi biliyorum. Ancak en önemlisi şampiyonluk için elimizde büyük bir fırsat var ve Avrupa Ligi’nde bir üst tura çıkmak için şansımız yüksek. Takım olarak başarılı olmamız benim bireysel performansımdan daha önemli.”
Başakşehir sistematik ve son yıllarda yakaladığı başarılarla kendisini taraflı-tarafsız herkese çok sevdirmiş bir takım. Bu sezon da lige verilen araya kadar 53 puan topladı ve zirveyi Trabzonspor ile paylaşıyor. 53 puanlık bu periyodu bize nasıl anlatırsın?
“Daha önce bahsettiğim gibi takım olarak çok iyi bir performans sergiledik. İyi oynadık ve insanlar buna saygı duyuyor. Takımı ve kulübü sorduğunuzda çok güzel cevaplar alıyorsunuz. Çok kaliteli bir teknik direktör ve çok kaliteli futbolculara sahibiz. Ligde iyi bir konumdayız. Hepimiz katkı sağlamak için çok çaba harcıyoruz. Şu an sağlıklı kalmak, çok çalışmak ve şampiyonluk yarışına iyi bir şekilde geri dönmek öncelikli amacımız.”
“Duruma uyum sağlayan başarılı olacak”
Ligin tamamlanmasına 8 hafta var ve Başakşehir de uzun yıllardır kovaladığı şampiyonluğa bu kez kavuşmak istiyor. Sence kalan 8 hafta nasıl geçer ve neler olur?
“Sonuçları öngörmek çok zor. Sekiz maç kaldı fakat bu sekiz maçı hangi şartlar altında oynayacağımızı bilmiyoruz. Oyuncuların döndüklerinde form durumlarının nasıl olacağı konusunda bir fikrimiz yok. Umarım yaşanmaz ancak döndüğümüzde sakatlık riskimiz çok fazla. Şampiyonluğa ulaşacak takım, daha az sakatlık yaşayan takım olacak gibi görünüyor. Yaşadığımız bu duruma en hızlı şekilde uyum sağlayan başarılı olacak. Salgın sebebiyle verilen aradan önce iyi bir grafiğimiz vardı. Umarım bu aradan sonra takım olarak hazırlıklı bir şekilde döneriz. Umuyorum maçlar başlamadan önce hazırlanmamız için de yeterince süre olur.”
Okan Buruk genç ve başarılı bir teknik adam. Kendisiyle nasıl bir ilişkin var?
“Çok iyi ve geleceği parlak bir teknik direktör. Gelecekte çok iyi bir kariyere sahip olacağını düşünüyorum. O kaliteye sahip biri. Futbolu biliyor ve büyük bir futbolcuydu. İyi bir ilişkimiz var, birbirimize çok saygı duyuyoruz. Bir teknik direktör, oyuncusunun çabaladığını gördüğünde ve istediklerini yerine getirdiğinde hiçbir zaman sorun yaşanmaz. Umarım birlikte çalıştığımız süre içerisinde aramızdaki ilişki bu şekilde devam eder.”
Dünya şu an korona virüsüyle büyük bir savaş halinde. Hayatı durduran bu virüsten sen nasıl korunuyorsun? Evde günlerin nasıl geçiyor? Hobiler edindin mi? İzlediğin filmlerden hangilerini beğendin? Hangi kitapları okudun?
“Evde günlerim iyi geçiyor. İki buçuk yaşında oğlum ve iki ikiz kızım var. Ailem de burada. Sıkıcı olmasına imkân yok. Sürekli yapacak bir şeyim oluyor ve tabiî ki her gün antrenmanım var. Günler hızlı geçiyor. Sadece uzun bir süre içeride kalmak canımı sıkabiliyor. Ancak yapacak bir şey yok. Bu durumun sona ermesi için dua ediyoruz. Üzücü haberleri görmek kolay değil. Pozitif olmaktan başka çaremiz yok. Televizyon ve dizi izlemek için vaktim olmuyor. Üç çocukla televizyon izlemek için vakit bulmak kolay değil.”
“Burada kendimizi güvende hissediyoruz”
Birçok yabancı oyuncunun bu günlerde ülkelerine dönmek istediğini biliyoruz. Sen hangi fikirdesin, Türkiye’de kalmak mı geri dönmek mi?
“Biz geri dönmek istemedik. Çünkü burada güvende hissediyoruz. Ayrıca küçük çocuklarımla bu zamanda seyahat etmek akıllıca bir fikir gibi gelmedi. Ailemi risk altında bırakmak istemedim. Ülkemde evde kalmakla burada evde kalmak aynı şeyler. Ailem de burada ve daha rahat, güvende hissediyoruz, hep beraberiz. Ben bu süre içinde burada kalmayı tercih ettim ve pişman değilim.”
Başakşehir ile 2022 yılına kadar sözleşmen var. Bir futbol seyyahı olarak kendine nasıl bir kariyer planı yaptın? Hayallerin, hedeflerin neler?
“Geleceği şu an çok düşünmüyorum. Günden güne gelebileceğim en üst seviyeye ulaşmak için çabalıyorum. Önceliğim sağlıklı kalmak ve Başakşehir’e katkı sağlayabilmek, bu takımla başarılı olmak. Siz mutluysanız, kulüp de mutluysa her şey yolunda gider.”
“Boşa giden yıllarımı unutamayacağım”
Dünyayı futbolla gezmiş bir oyuncu olarak futbolla ilgili hiç ‘keşke’lerin var mı?
“Daha önce bahsettiğim gibi kötü anılarım ne yazık ki var. İsviçre’den beri kendimi gerçekten bir futbolcu gibi hissediyorum. Genç yaşta oynayamadığım maçlar ve boşa giden senelerimi hayatım boyunca unutmayacağım. Ancak belki de yaşadıklarım sayesinde şu an bulunduğum seviyedeyim. Şu an bulunduğum konumdan da mutluyum. Eğer yaşadıklarımı yaşamasaydım şu an burada oynayacak gücü elde edemeyebilirdim. Ne olacağını asla bilemeyiz. Fakat umarım boşa giden senelerimi ve oynayamadığım maçları telafi edecek zamana ve şansa sahip olurum.”
Tecrübeli bir oyuncu olarak bugüne kadar Sırbistan Milli Takımı’nda yalnızca iki kez forma giyebildin. Sence bunun sebepleri neler? Milli takımla ilgili düşüncelerini öğrenebilir miyiz?
“Sırbistan Milli Takımı her zaman iyi futbolculardan oluşur. Önceden de oynama şansı buldum. Ancak milli takıma çağrılmadan önce şanssız bir biçimde kolumu kırdım. Yine çağrılmak istiyorum ancak önümüzdeki günler neler getirecek hep birlikte göreceğiz. Genç yaşlarda U15, U17, U19, U21’de pek çok kez forma şansı yakaladım ve kaptan oldum. Fakat kaybettiğim yıllarda ne yazık ki şans bulamadım. Tekrardan milli takıma seçilebilmek için her zaman çok çabalayacağım. Çünkü milli takımda oynamak her zaman bir onurdur. Umarım yeniden elime fırsat geçer.”
“Türk Milli Takımı gerçekten harika”
Türk Milli Takımı’nı nasıl buluyorsun? Gelecek yıla ertelenen 2021 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda sence Türkiye neler yapar?
“Türk Milli Takımı gerçekten harika diyebilirim. Çok iyi oyunculara ve çok iyi taraftarlara sahipler. Uzun bir zaman var fakat gelecek sene Avrupa Futbol Şampiyonası’nda da iyi bir sonuç elde etme şansları yüksek. Kaliteli oyuncuların yanında çok iyi genç oyunculara da sahip bir takım Türk Milli Takımı.”
“Visca ve İrfan Can’ı çok beğeniyorum”
Ligimizde en çok hangi oyuncuları beğeniyorsun? Seni en çok hangi oyuncular zorluyor?
“Ligde beğendiğim oyuncuların çoğunluğu takım arkadaşım. Fakat Süper Lig’de pek çok futbolcuya saygı duyuyorum. Çünkü her takım çok yetenekli oyunculara sahip. Ancak takım arkadaşlarımdan bazıları şu an ligde pozisyonlarının en iyileri o yüzden kendi takım arkadaşlarımı başka oyunculara değişmem. Edin Visca bunlardan bir tanesi. Sadece takımımızın değil ligin en iyi oyuncularından. İstatistikler bunun kanıtı. İrfan Can Kahveci de çok yetenekli ve en çok beğendiğim isimlerden biri. Onunla oynamak ve onu izlemek gerçekten çok keyifli.”
Kariyerinde kendine örnek aldığın oyuncular var mı? Varsa hangileri?
“Küçükken çok fazla hayran olduğum futbolcu vardı. Ancak profesyonel futbolcu olduğumda, gittiğim her takımda örnek aldığım, çalışma etiğine saygı duyduğum ve pek çok şey öğrendiğim oyuncular oldu. Onlardan öğrendiğim şey, ne kadar yetenekli olursanız olun profesyonel olmak zorunda olduğunuz, vücudunuza iyi bakmanız, beslenmenize dikkat etmeniz, antrenmandan önce ve sonra fazladan çalışmanız gerektiğiydi. Millî takımda da böyle isimler vardı. Bunları uyguladığınızda zamanla sonuçlarını alıyorsunuz. Verebileceğim spesifik isimler yok. Küçükken çok fazla hayran olduğum futbolcu vardı fakat sonradan hayran olduğum oyuncularla birlikte oynadım ve pek çok şey öğrendiğim oyuncular oldu. Artık bunu önemsiyorum.”
İstanbul’da nasıl bir hayatın var? Boş zamanlarını nasıl değerlendirirsin?
“İstanbul’da günlük hayatım şu anki duruma benzer aslında. Üç çocuğum var. Antrenman olduğunda tesislere gidiyorum, döndüğümde çocuklarımla vakit geçiriyorum. Eşime yardımcı oluyorum, evde olmadığım sürede çocuklarla doğal olarak o ilgileniyor. Vakit bulduğumuzda eşimle yemeğe çıkıyoruz. Güzel bir yerde yaşıyorum, İstanbul’da olmanın her anından keyif alıyorum. İkiz bebekler yürümeyi öğrendiğinde İstanbul’u daha fazla keşfetmek için zaman ve fırsat olacak.”
UEFA Uluslar Ligi’nde Türkiye ve Sırbistan’ın aynı grupta olması hakkında neler düşünüyorsun?
“UEFA Uluslar Ligi’nde Türkiye ve Sırbistan’ın aynı grupta olduğunu biliyorum. Fakat bu şu an çok uzakta ve şimdiden bir şey söylemek çok zor. Şu an bu maçları ne zaman göreceğimizi bilmiyoruz. Kaliteli oyunculara sahip iki takımın maçı olacağı kesin. İki takımın da yüzde 50 kazanma şansı var diyebilirim. Ancak maçlar hakkında daha iyi yorum yapabilmek için öncelikle içinde bulunduğumuz durumdan çıkmamız gerek. Sorularınız için de çok teşekkür ederim. Umarım istediğiniz cevapları almışsınızdır.”