Seyahat yasağının kalktığını duyar duymaz program yaptım. Yok, daha uçağa binmeye cesaretim yok. O yüzden arabayla gidebileceğimiz mesafedeki yerler arasından düşünmeye koyuldum. Yeni yapılan otobanın yolculuk süresini kısaltması nedeniyle istikamet Urla. Macera daha valizi hazırlarken başladı… Dünyanın herhangi bir ucuna valiz hazırlamam maksimum yarım saat sürerdi eskiden. Pratiğimi tamamen kaybetmişim.
Riskler minimum
Birkaç saatte ancak hazırladım Urla valizimi. Yıllar sonra ilk kez yolluk çantası da yaptım. Çünkü bu kez yolda sadece ihtiyaç molası için durulacak. Öyle çay, kahve, atıştırmalık falan için durmak yok. Riskleri minimuma indirmekte fayda var. Büyük bir heyecanla yola koyuldum, gören de Urla değil, Avustralya’ya gidiyoruz zannedecek.
Dinlenme tesisleri boş
Herkes benim gibi düşünmüş olmalı. Dinlenme tesisleri bomboş, benzin istasyonu marketlerinin önünde kuyruk var. Markete ve tuvalete maskesiz alınmıyor. Kasa ve tuvalet sıralarında herkes sosyal mesafe kuralına riayet ediyor. Arabaya döner dönmez baştan aşağı kolonya boca edip yola devam ediliyor. İlk seyahatte otel tercihimiz küçük bir işletmeden yana; Ayşe Hanım Konağı… Burası Doğan ve Sezer Dermenci kardeşlere ait bir aile işletmesi. Oda sayısı az, her odayla tek tek ilgileniyorlar. Önündeki çim bahçe kocaman, tüm masalar aralıklı yerleştirilmiş, her birinin arasında en az 4-5 metre var. Otelin giriş merdivenlerine adım attığımız an çevremizi maskesini takmış nazik çalışanlar sardı. Biri ateş ölçüyor, biri ellere dezenfektan döküyor, diğeri maske uzatıyor. Yeni normalin rutinlerine alışmamız gerek artık.
İzmirliler rağbet ediyor
Doğan Dermenci’den öğrendiğim kadarıyla ilk açıldığı hafta itibariyle otel dolu, üstelik misafirlerin bir kısmı da İzmir’den. Restoranlar, kafeler İstanbul’a göre çok daha hareketli. Görünen o ki arabayla kolay ulaşımı nedeniyle Alaçatı, Urla tarafına bu yaz kısa tatiller için Bodrum’dan daha çok rağbet edilecek.
Urla’nın lezzet adresleri
Tek başına gidiş nedeni: OD URLA
Şef Osman Sezener’in Od Urla’sı bile tek başına Urla’ya gitmek için yeterli bir neden. Kendi ekip biçtikleri ya da sadece civar köylerden gelenler ve o gün denizden çıkanlarla mönü şekilleniyor. Tabaklar şık, porsiyonlar doyurucu. Bu aralar mönüde yer alanlara gelirsek: Ege otları mayoneziyle tatlandırılmış, kızartılmış çıtır soğanla doku katılmış granyöz balığı tartar damağı canlandıran bir başlangıç. Bahçe yeşillikleriyle hazırladıkları çilekli salata çok lezzetli. Geceden pişirmeye başladıkları ve 12-15 saat arası taş fırında pişirdikleri dana kuyruklarını taze peynirler, karamelize soğan ve üzüm pekmezli et sosuyla birleştirerek hazırladıkları dana kuyruk lavaş ve beğendili kalamar mönünün gözdelerinden. Damak ferahlatmak için sundukları kapya biber sorbesine mevsim gereği bir de domates eklemişler. Kuru patlıcan dolmasının lezzetini farklı formlarda sundukları ana yemek tabağı da damakta iz bırakıyor.
Otlu börek krallığı: KONAL FIRINI
El açması karışık otlu böreklerden ve minicik tahinli kurabiyelerden almadan eve dönmeyin.
Kalorili ama çok özel: ÜNAL KARDEŞLER KATMERCİSİ
İster öğleden sonra çay yanına isterseniz kahvaltıya, mutlaka Urla katmerini deneyin. İstanbulluların pek keşfetmediği bir lezzet. Azıcık kalorili ama olsun, çok lezzetli. Elle açılan incecik hamura önce yumurta sürülüp bolca maydanoz serpiliyor, sonra kıymalı ya da peynirli iç harç eklenip yağda kızartılıyor.
Kahvaltıda özel tatlar: MİTERA 1905
Mehtap Susuzlu tarafından restore edilen eski bir Rum konağı olan Mitera’nın iki odası var. Sahibi Mehtap Hanım’ın mutfak hünerlerine bahçede yapacağınız ve güllü lor gibi özel lezzetler içeren kahvaltıyla tanıklık edebilirsiniz.
Yerli lezzet adresi: ŞAFAK LOKANTASI
Urla’nın en eski esnaf lokantası. Kabak çiçeği dolmasından türlü sebze yemeklerine her çeşit yöre yemeğini deneyebilirsiniz.
Etkileyici ayrıntılar: HİÇ
Sanat Sokağı’nın başındaki restoran, aynı ad altındaki zeytinyağı markasının görünen yüzü. Markanın sahibi Duygu Özerson Elakdar eşiyle Urla’da çok büyük bir arazide tarım yapıp yağlarını işliyor. Duygu Hanım konunun uzmanı profesyonel isimlerle çalışarak arazideki tüm faydalı otlarla alakalı eğitim almış. Buradaki otların bazılarıyla bitki çayı yapıyorlar, bazıları da restoranın mutfağında kullanılıyor. Eski sinema binasını restore ederek açtıkları restoranın dekorasyonu ince ayrıntılarla dolu, etkilenmemek mümkün değil. Mönü sadece yerel ve mevsimlik malzemelerle profesyonel bir ekip tarafından şekillendiriliyor. Balık derisi cipsi, ahtapot carpaccio, balık pastırmadan oluşan deniz mahsulleri şarküteri tabağı, soslarının lezzetiyle dikkat çeken melanzane, özel yapım acı sosla sunulan dana gerdan taco akılda kalanlardan bazıları. Tatlılar özel ilgiyi hak ediyor, benden söylemesi…
En doğal hediyeler: KEKLİKTEPE
Minicik, müthiş gustolu bir dükkân. Zeytin ağacından yapılmış mutfak ve ev malzemeleri, kendi markaları altında sattıkları erken hasat zeytinyağı ve zeytinyağıyla tamamen doğal aromalar kullanılarak hazırlanmış sabunları bulacağınız Kekliktepe’ye mutlaka uğrayın.
Mutfağın en sağlıklı malzemesi: KERAMİKOS
Arka taraftaki atölyede kendi ürettikleri seramikleri ön taraftaki dükkânda satıyorlar. İstanbul’daki şeflerden de çok sayıda müşterileri var.