Geçtiğimiz 6 Temmuz Pazartesi günü çoğumuzun pek duymadığı özel bir gündü. Bugün tüm dünyada “Zoonoz Günü” olarak biliniyor. Louis Pasteur tarafından kuduz aşısının başarıyla kullanımının baz alındığı 6 Temmuz 1885 tarihine atfen her yıl aynı gün “Dünya Zoonoz Günü” olarak belirlenmiş. Günün bu yıl ayrı bir önemi var zira yaşamakta olduğumuz Covid-19 salgını da hayvanlardan insanlara geçen yani “Zoonotik” bir hastalık.
Hafta başında, BM Çevre Programı (UNEP) ve Uluslararası Hayvancılık Araştırma Enstitüsü (ILRI), başka salgınlar oluşmaması için toplumları önlem almaya çağıran bir rapor yayınladı. Raporda, zoonotik hastalıkların insanlara geçmemesi için önlemler alınması gerektiği aksi hâlde daha fazla salgının ortaya çıkacağı konusunda uyarı da içeriyor.
Alınması gereken önlemlere de yer verilen raporda, hayvansal gıdaya artan talebin azaltılması, doğal kaynakların korunması, kentleşme, bilinçsiz tarım uygulamalarından vazgeçilmesi, yaban hayatın korunması ve iklim değişikliğinin durdurulması yönünde tavsiyeler yer alıyor. Özellikle üzerinde durulan konuysa, gelecekteki salgınları önlemek için, doğal çevremizi korumak konusunda çok daha bilinçli olmamız gerektiği yönünde. Bilim insanları da doğal yaşamı bozmaya devam edersek, önümüzdeki yıllarda hayvanlardan insanlara geçen Ebola, MERS, Zika, SARS, Covid-19 gibi hastalıkların benzerlerini yaşamaya devam edebileceğimizi belirtiyorlar. Raporda, insanlarda bilinen bulaşıcı hastalıkların yaklaşık yüzde 60’ı ve ortaya çıkan tüm bulaşıcı hastalıkların yüzde 75’i zoonotiktir, büyük ölçüde insanlar, hayvanlar ve çevre arasındaki artan etkileşim nedeniyle ortaya çıkmaktadır bilgisine de yer verilmiş.
2050 yılına kadar ‘karbon nötr’ bir dünya
Salgın döneminde üretimin pek çok ülkede durmasıyla CO2 emisyonlarında bir düşüş yaşanıyor. Nature İklim Değişikliği dergisinde, 19 Mayıs 2020 tarihinde yayınlanan araştırmaya göre, küresel karbondioksit emisyonlarının, Covid-19 salgını sırasında yaşanan sosyal izolasyon nedeniyle bu yıl, yüzde yedi oranında düşebileceği öngörülüyor. Fakat normal yaşama dönüş tüm bu azalmayı yeniden yok ediyor. Oysa, Paris Anlaşması’nda hedeflenen küresel ısınma hedeflerini yakalayabilmek için daha farklı, daha çevre dostu şartlar gerekiyor. Bu sebeple de yeni girişimciler artık yeşil yani çevre dostu ve sürdürülebilir işlere yatırım yapıyor.
Son yirmi yılda, zoonotik hastalıkların yüz milyar ABD dolarından fazla zarara yol açtığı bildiriliyor. Buna Covid-19 salgınının yol açtığı yaklaşık 10 trilyon ABD doları ekonomik zarar da eklendiğinde, tablo daha da dramatikleşiyor. OECD raporlarına bakıldığında ise işsizlik oranının, 2020’nin dördüncü çeyreğinde yaklaşık % 10’a ulaşarak son yüz yılda yaşanan ikinci en yüksek noktaya geleceği öngörülüyor.
Artık insanoğlunun önünde gidebileceği üç yol var; ya bu şekilde devam ederek her şeyi tüketip gelecek nesillere problem bırakacak yahut bilinçli yaşayarak, iklim ve çevre dostu tedbirlerle yeni bir ekonomi yaratacak. Üçüncü için ise ümidimiz Elon Musk. Kim bilir, belki de dünyayı böylece bırakalım Mars’da önümüze bakalım diyeceğimiz bir gün de gelebilir.
Her şeye rağmen dünyamızı güzelleştirmek, hayat kalitemizi artırmak istiyorsak ülkelerin sürdürülebilir tarım, hayvancılık, sanayi ve doğayı koruma yönünde yeni stratejiler geliştirmesi gerekiyor.
Serap TORUN
twitter.com/seraptorun73