Erken yaşta evlilik, striptiz kulübü, Yeşilçam, Yılmaz Güney’le evlilik hayalleri derken kadın cinayeti ile son bulan kısacık ama dopdolu bir hayat hikayesi…
Yeşilçam’ın vamp kadınlarından biri olan Feri Cansel, 1944’te Lefkoşa’da dünyaya gelen Feriha adında bir kadın aslında.
Lefkoşa Ortaokulu’nda okurken erkeklerle boks maçı yapan bu güzel kadın, kadınların erkeklerden bir farkı olmadığını cesurca söyleyen biriymiş.
Henüz 13 yaşındayken kendinden 15 yaş büyük bir İngiliz vatandaşı ile evlendirildi ve 19 yaşındayken de Zümrüt adında bir kızı oldu.
instela-static.info
Aslında kendisi de aynı zamanda İngiliz vatandaşıydı, Londra’da Hairdressing School’u bitirdi ve orada kuaförlük yaptı.
Eşiyle evliliği pek sürmedi. Herkes Avrupa’ya gitmek isterken o turist vizesiyle Türkiye’ye geldi, çalışma ve oturma izni olmadığı için de sadece 6 ay kalabildi.
1964’te Taksim’deki Parisien Kulüp’te ‘servis hostesi’ olarak iş buldu ve öncesinde de dansözlük yapan bir arkadaşıyla Pangaltı’da ev tuttular.
Kısa bir süre sonra da burada striptiz yapmaya başladı.
Hemen ardından çok kısa bir süre içinde Yeşilçam’ın dikkatini çekti ve aynı yıl Nedim Otyam’ın çektiği Kan ve Gurur filminde Ahmet Mekin’le birlikte rol aldı.
Bir anda hayatı değişti kısacası.
Sonra peş peşe birçok filmden teklif almaya başladı bir anda.
Sadri Alışık’la Filiz Akın’ın oynadığı ‘Bekar Odası’ gibi filmlerde küçük roller aldıktan sonra, Ekrem Bora ve Selda Alkor’un oynadığı Evlat Uğruna’da ise daha büyük roller almaya başladı. 1969 yılına kadar toplam 12 filmde rol aldı ama kariyerindeki en güzel günler henüz gelmemişti.
60’lı yılların sonunda tanıştıkları Yılmaz Güney’le tutkulu bir aşkları oldu. Hatta Yılmaz Güney’in ‘Bir Çirkin Adam’ filminde oynadı ve bu film 1970 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ‘en iyi film’ dahil 3 ödül kazandı.
Yılmaz Güney’le ilgili duygularını da şu sözlerle açıklamıştı: “Yılmaz Türkiye’de tanıdığım en iyi insan. Düşündüğünü aklından geçeni dobra dobra söyleyen bir erkek. Yakışıklı güçlü, bilgili haşin, Kaya gibi. 13 yaşımda kendimden 15 yaş büyük bir erkekle evlendiğim için hayatım boyunca Yılmaz gibi her arzu ettiğini alan daha doğrusu koparan bir erkekle tanışmayı arzu ettim. Allah’a şükür hayallerim gerçek oldu, aradığım erkeği buldum. Yılmaz’a bağlıyım, onu seviyorum. İnşallah sonunda hüsrana uğramam bu mutlu beraberliği mutlu bir sonla noktalarım.”
Ancak bu hayali hem gerçek olmadı hem de kısa sürdü. Yılmaz Güney’in Umut filmi ile başlayıp Yol ile devam eden kariyerindeki yükseliş ilişkilerinin son bulması ile sonuçlandı.
Oturma izni bulunmadığı için hala 6 ayda bir yurtdışına çıkması gerekiyordu. Çalışma izni de bulunmadığı için kaçak olarak çalışması gittikçe zorlaşıyordu.
Hatta dönemin emniyet müdürünün yaptığı bu açıklama tedirginliğini artırmıştı: “Cihangir Gaffari ile Feri Cansel 5682 sayılı kanun hükümleri dahilinde Türkiye’de icrayı sanat etmektedirler. Çalışma müsaadeleri yenilenmezse, zararlı faaliyetlerde bulundukları tespit edilirse bu şekilde hareket eden diğer yabancılar gibi, her ikisi de yurt dışına çıkarılırlar ve tahmin ederim, bir daha kolay kolay Türkiye’ye dönemezler.”
O da çareyi 71 yılında Yusuf İzzettin Tuzcu adlı bir kapıcıyla 6 bin liraya anlaşarak evlendi ve 3 ay sonra şiddetli geçimsizlik sebebi ile boşandılar.
Hemen ardından da Yeşilçam’da seks filmleri furyası başladı ve bu Feri Cansel’in yıldızının parladığı bir dönem oldu.
Yeşilçam’da yıldızı yeni parlayan ve arkasında sağlam destek veya maddi güç olmayan birçok kadın oyuncu gibi onun da çıkış yolu bu filmlerdi. Ancak o, bu filmlerde oynayan diğer kadınlar gibi sessiz kalmıyor ve dobra karakterini her yerde gösteriyordu.
Seks filmlerinde rol alırken de şöyle bir açıklama yapmıştı:
“Çıplak dünyanın her yerinde var. Tamam mı abi?.. Almanya’da şakır şakır muamele filmleri oynuyor. Soyunmayanlar benden ya da benim gibi soyunan arkadaşlarımdan daha iyi oyuncu mu? Hiçbirimiz teşhir hastası değiliz. Ne var ki, senaryo öyle gerektirdiği, seyirci de öyle istediği için soyunuyoruz.”
Bu dönemlerde yıldızı parlarken göğüslerine silikon yaptırdığı ile ilgili dedikoduları da reddetmişti.
Kısa bir süre sonra da Ankara’nın önde gelen ailelerinden birinin oğluyla evlendi ve bu evlilik 3 yıl sürdü.
Boşanmanın ardından gittiği İzmir’de Melih Ük ile tanışmış, hatta gerçek aşkı onunla bulduğuna inanmıştı.
İnişli çıkışlı ilişkileri ne yazık ki bir kadın cinayetiyle son bulacaktı. O dönem Bursa Köşk Gazinosu’nda program yapmak için anlaşmıştı.
Olayın olduğu akşam da 1 Eylül akşamı Cihangir Akyol Sokak’taki evinde, kızı Zümrüt, arkadaşları Pakize Songül Hay ve Seyfi Dursunoğlu ile birlikte oturmuş sohbet ederken Melih Ük gelmiş.
Kızı Zümrüt’ün anlattığına göre de, şahsi eşyalarını almaya gelen Melih Ük, Feri Cansel’le tartışırken elinde bir silah varmış.
Ne yazık ki annesini yalnızca korkuttuğunu sandığı Melih Ük, bu silahla annesini öldürüp kayıplara karışmıştı.
Cenazesi Kıbrıs’a gönderilmiş ve ancak birkaç dostun katılımı ve aralarında para toplamasıyla düzenlenebilmiş.
Feri Cansel’in kısacık ama dopdolu hayatı da 39 yaşında bir erkek yüzünden son buldu…