Bütün dünyanın gözü kulağı Azerbaycan – Ermenistan sınırında devam eden çatışmalara çevrilmiş durumda.
Azerbaycan-Ermenistan sınırının Tovuz bölgesinde geçen haftadan bu yana Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki çatışmalar devam ederken çatışmaları başlatan nedenler ve neden şimdi başladığı sorusu da merak uyandırıyor. Çatışmaların devam etmesi ve büyümesi durumunda bölgede yaşanabilecek gelişmeler de kaygı uyandırıyor.
Yıllar süren Dağlık Karabağ sorununun yaşadığı bölgede değil de iki ülkenin daha önce karşı karşıya gelmediği Tovuz bölgesinin hedef olarak seçilmiş olmasıysa soru işaretleri doğurmuş durumda.
Şu ana kadar iki taraftan 16 asker ve 1 sivilin hayatını kaybettiği açıklanan Azerbaycan – Ermenistan çatışmasıyla ilgili en önemli detayları konunun uzmanları Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salim Gökçen ve Nişantaşı Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Biçer yanıtladı…
Prof. Dr. Salim Gökçen‘e Azerbaycan – Ermenistan sınırında geçen haftadan beri yaşanan çatışmaların genel durumunu ve başlama nedenlerini zellikle 12 Temmuz’da yaşananları göz önünde bulundurarak nasıl değerlendirdiğini sorduk. Gökçen çatışmaları değerlendirirken şu ifadeleri kullandı:
“Ermenistan, 12 Temmuz’da sınırın Tovuz bölgesinde Ağdam, Dondar Kuşçu ve Vahitli köylerini büyük çaplı silahlar ve havan toplarıyla ateşe tuttu. Ermenistan, Azerbaycan ordusunun karşılık vermesiyle ağır kayıp vererek geri çekildi. Çatışmada, Azerbaycan ordusundan ve Ermenistan’dan ciddi kayıplar meydana gelmiştir.”
“AZERBAYCAN – ERMENİSTAN ANLAŞMAZLIĞINDA DIŞ FAKTÖRLERİN ETKİSİ VAR”
“Azerbaycan ve Ermenistan, aynı coğrafyada iyi komşuluk ilişkileri içinde yaşamak zorunda olan iki ülke durumundadır. Ancak kendilerinin dışındaki etkenler çatışmayı körükleyici bir özellik taşımaktadır. Bu tür sorunlarda hep “dış odaklar” aramak, çevresel etkenlerden söz etmek kolaycı bir yaklaşım gibi görünse de Azerbaycan – Ermenistan anlaşmazlığında gerçekten dış faktörlerin büyük etkisi bulunmaktadır. ABD, Rusya, İran ve AB ülkeleri soruna şu ya da bu şekilde dahil olmuş aktörlerdir. Burada istikrardan çok huzursuzluk olması bu aktörlerin işine geliyor. Bölgedeki etkisi elbette çok büyük olan Rusya’nın iki ülke arasındaki çatışmanın sona ermesini gerçekten istediğini düşünmek mümkün değildir. Azerbaycan ile sürekli “huzursuzluk” hali, Rusya’nın Ermenistan’ı elinde tutabilmesi için her zaman iyi bir fırsat doğurmuştur. Ermenistan ise Rusya’nın kendisini koruyup kolladığına inanmış bir ülke görüntüsü sergiliyor ya da mevcut ekonomik istikrarsızlık onları bu inanmışlığa itiyor.
Prof. Dr. Salim Gökçen
İki ülke arasındaki huzursuzluğun ABD’ni de memnun ettiğini söylemek mümkündür. Azerbaycan, ABD ile de AB üyesi ülkeler ile de Rusya ile de iyi ilişkilere sahip. Bu anlamda ABD’nin neredeyse müttefiki durumunda olan Azerbaycan’ın İsrail ile de ilişkileri oldukça iyi durumdadır. Ekonomik alanda Azerbaycan, enerji kaynaklarını küresel pazarlara ihraç etmede öncelikle ABD ile iş birliği yapmaktadır. ABD bu nedenle kolaylıkla çözülebilecek Dağlık Karabağ sorununda ne Azerbaycan’ın ne de Ermenistan’ın yanında yer almıyor. Aslında bu iki ülkenin sürekli sürtüşme halinde olması bir bakıma ABD ile Rusya’nın işine geliyor.”
Ermenistan’ın sivil hedefler de dahil olmak üzere gerçekleştirdiği saldırıların altında yatan gerçek neden sizce nedir sorusuna ise Gökçen şu cevabı verdi:
“Burada Ermenistan’ın tarihsel konumunu ve durumunu görmekte fayda var diye düşünüyorum. Çünkü Ermenistan nüfus olarak da siyasi, iktisadi ve askeri olarak da çok zayıf ve birçok problemle boğuşan bir ülkedir. Tabiri caizse, açıkçası “bir avuç ülke” durumunda. Yani Ermenistan’ın bu durumda bir savaşı kaldıracak ne gücü ne de bir potansiyeli var. Dolayısıyla meydana gelen bu hadise Ermenistan’a tarih boyunca büyük destekler veren Rusya ve Fransa’ya odaklanmanın daha doğru olacağını düşünüyorum.”
“RUSYA’DAN AYASOFYA MİSİLLEMESİ GELMİŞ OLABİLİR Mİ?”
“Türkiye Cumhuriyeti’nin, Suriye, Doğu Akdeniz ve Libya meseleleri karşısındaki tavrı ve müdahaleleri ile iç politikada yapmış olduğu hamleler uluslararası arenada ses getirmeye devam etmektedir. 10 Temmuz 2020’de Danıştay’ın 1934 yılındaki Bakanlar Kurulu kararını iptal ederek Ayasofya’ya yeniden cami hüviyeti kazandırması, UNESCO’dan ABD’ye, Yunanistan’dan Rusya’ya pek çok çevreden tepki aldı. Nitekim, Türkiye’nin bu kararı almasından sadece iki gün sonra Ermenistan’ın Azerbaycan ordusuna yönelik, ateşkesi ihlal ederek kışkırtıcı saldırısı akıllara hamisi Rusya’nın Ayasofya misillemesi olabilir mi? sorusunu getirmektedir. Rusya, son dönemde Türkiye’nin politikalarına doğrudan muhalif tavırları ile birinci dereceden fail görüntüsü vermektedir. Zira, Ermeni işgali altındaki Dağlık Karabağ’da da meşru ve gayrimeşru yollarla bölgesel istikrarı tehdit ederek çatışmaları alevlendiren Rusya’nın, Ermenistan’ın son dönemdeki saldırısında da parmağı olduğunu düşünmek hiç de yanlış olmaz.”
Çatışmalar için Tovuz bölgesi neden özellikle seçildi?
Prof. Dr. Salim Gökçen, Tovuz bölgesinin hedef alınması konusunda “Tovuz bölgesi, Azerbaycan’ın batısında yer almaktadır. Azerbaycan-Ermenistan-Gürcistan sınırlarının kesişme noktasındadır. Ermenistan ile 24 kilometreye yakın çok uzun bir sınırı bulunmaktadır. Tovuz şehri, bölgenin kadim yerleşim bölgelerinden biridir. Azerbaycan’ın Ermenistan ile sınır komşusu olan şehir, Başkent Bakü’ye 439 kilometre uzaklıkta ve nüfusu 2013 sayımına göre 15 bin civarındadır. Bölgenin en büyük gelir kaynağı ise askeri üslerdir. Zira Azerbaycan son iki yıldan bu yana bölgede önemli askeri hamleler gerçekleştirmiştir. Bugüne kadar Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki sınır çatışmaları Dağlık Karabağ bölgesinde meydana geliyordu. İlk defa farklı bir bölgeye, Tovuz’a böyle bir saldırının yapılması ilginçtir ve bunun birkaç sebebi vardır. Öncelikle Ermenistan Dağlık Karabağ bölgesi üzerinden saldırı yapmayarak Karabağ Meselesini gündeme taşımak istememektedir. İkincisi bu bölge Türkiye’ye gelen enerji hatlarının olduğu bölgedir. Ayrıca Gürcistan-Kars-Azerbaycan tren yolu hattı da bu bölgeden geçmektedir. Türkiye açısından da oldukça stratejik bir bölge olması nedini ile Tovuz üzerinden yapılan bu saldırı, aslında dolaylı olarak Türkiye’ye bir “mesaj” niteliğindedir.” yorumunu yaptı.
Çatışmaların devamı halinde bölgedeki dengeler nasıl değişir?
Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki çatışmaların devamının bölgede dengeleri nasıl değiştireceği sorusuna Gökçen “Çatışmaların şu aşamada devam edeceğini düşünmüyorum. Ancak Ermenistan tarafından meydana gelebilecek bir provakatif hadise, iki ülkenin dışında birçok ülkeyi de içine çekecek bir kaosu ateşleyebilir. Bu nedenle uluslararası birçok unsur şu an itidal için çaba harcamaktadır.” cevabını verdi.
“ORTAYA ÇIKACAK SAVAŞ EN ÇOK ERMENİSTAN’I ETKİLER”
Peki Ermenistan Rusya’yı da yanına çekerek Azerbaycan’ı provoke etmeye çalışarak daha büyük çaplı savaş ihtimalini oluşturmaya mı çalışıyor? sorumuza ise Salim Gökçen ilginç bir yanıt verdi:
“Burada ortaya çıkacak savaştan en olumsuz şekilde etkilenecek ülke Ermenistan olacaktır. Bu nedenle doğrudan bir savaşın içinde olmak isteyeceklerini zannetmiyorum. Onlar bu tür çekişmelerle kendisine destek veren ülkelerin dikkatini çekmek ve içeride yaşadıkları ekonomik ve siyasi istikrarsızlığı bu şekilde tolere etmek istemektedirler. Ortaya çıkacak bir savaş ne Rusya ne Türkiye ne de bir başka ülkenin yarına olmayacaktır.”
Çatışmalarda Türkiye’nin konumu
Azerbaycan – Ermenistan arasındaki çatışmalarda Türkiye’nin konumu ve durumunu nasıl görüyorsunuz sorusuna yanıt olarak Gökçen:
“Azerbaycan’ın içinde bulunduğu her türlü sorun, Türkiye’nin ulusal çıkarları ile yakından ilgilidir. Türkiye en üst seviyede meydana gelen olaylarda Azerbaycan’ın yanında yer alacağını ve Azerbaycan’ın alacağı her kararı da destekleyeceğini ilan etti. Geçmişten bu yana devam eden silah, teçhizat ve askeri yardımlar daha da artarak devam edecektir. Türkiye’nin sürece aktif müdahil olması, işgalci Ermenistan ve bu ülkeyi askerî açıdan destekleyen, çözümsüzlükten çıkar uman ülkeler için risk kaynağı olmaktadır.” yorumunu yaptı.
Bu çatışmalar Suriye ve Libya’daki durumu da göz önüne alırsak Türkiye-Rusya-İran gibi güçlerin bölgedeki konumunu nasıl etkiler?
Gökçen‘in bu soruya yorumu ise “Rusya arabuluculuk bahanesi ile bölgeye askeri yığınak yapmanın derdinde olabilir. Ve bu bölgeye girdiği takdirde ABD’nin Azerbaycan ve Gürcistan üzerinden harekete geçirmeyi planladığı çevreleme politikaları bertaraf edilmiş olacaktır. İran hali hazırda Ermenistan’a en büyük desteği veren ülke. Ülkede yaşayan 30 milyon civarındaki Azeri Türkü’nün Azerbaycan ile sınır komşusu olmasını asla istemiyor. Ama daha önemli bir durum ise İsrail’in Türkiye ile bağlarının zayıflaması üzerine İran’a yönelik operasyonlarını genel olarak Azerbaycan üzerinden yönetmesi meselesi var. İran bu konudan dolayı da oldukça rahatsızdır. Türkiye Azerbaycan ile ilgili meseleleri ulusal bir konu olarak görmekte ve her şekilde Azerbaycan’ın yanında yer aldığını ifade etmektedir. Aslında Türkiye’nin bu şekildeki tavizsiz tavrı bölgedeki dengelerin Azerbaycan lehine değişmesinde rol oynayan en önemli faktördür.” şeklinde oldu.
Karabağ sorununun çözüm süreci bu çatışmalardan nasıl etkilenecektir?
“Karabağ Sorununu şu şekilde tanımlayabiliriz: Uluslararası anlaşmalar gereği Azerbaycan toprağı sayılan Dağlık Karabağ’ın Ermenistan tarafından işgali, burada uluslararası tanınırlığı olmayan aynı adla bir Cumhuriyetin ilanı, bu işgalin Azerbaycan tarafından kabul edilmemesidir. Azerbaycan’ın %20’sini işgal eden ve bir milyondan fazla insanın evini terk etmesine neden olan süreci, Ermenistan yönetimi bir hak olarak görüyor. Ermenistan, BM kararlarına aykırı davranarak bu topraklardan çekilmeyeceğini de bütün dünyaya ilan etmektedir. Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgali sorunu eski Sovyet coğrafyasındaki birçok sorun gibi “dondurulmuş sorun” olarak tanımlanmaktadır. Fakat özellikle, Rusya’nın Ağustos 2008’de Gürcistan’a müdahalesinden sonra “dondurulmuş sorunların” aslında donmamış olduğu ve bu durumun büyük tehlike arz ettiği daha iyi anlaşıldı. Azerbaycan açısından topraklarının Ermenistan işgali altında kalması hem uluslararası hukuka aykırı hem de iki ülke arasındaki denge farklılıklarına uygun değil. Yani, Azerbaycan uygun gördüğü zamanda BM Sözleşmesi’nin 51. maddesine dayanarak meşru müdafaa hakkı çerçevesinde topraklarını Ermenistan işgalinden kurtarma hakkına ve potansiyeline sahiptir.”
Azerbaycan özelinde yaşananlar
Geçtiğimiz günlerde Azerbaycan’da halk meclise seferberlik çağırısı yapmıştı. Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Memmedyarov da dün görevden alındı. Bu yaşananlara Azerbaycan özelinde yorumunuz nasıl olur? diye sorduğumuz Gökçen “Cumhurbaşkanı Aliyev, Memmedyarov’u görevden alarak, Eğitim Bakanı Ceyhun Bayramov’u Dışişleri Bakanı olarak atadı. Dışişleri Bakanlığı görevine 2004’te atanan Memmedyarov, Aliyev tarafından 15 Temmuz 2020 tarihinde Bakanlar Kurulu toplantısında eleştirilmişti. Cumhurbaşkanı Aliyev burada Memmedyarov’un Dağlık Karabağ süreci müzakerelerinde başarısız olduğunu vurgulamıştı. Ayrıca Aliyev, Ermenistan ile 12 Temmuz 2020’de başlayan çatışmalar sonrası, Bakan Memmedyarov’un yeterli diplomatik başarıyı gösteremediğini ifade etti. Elmar Memmedyarov’un, yapılan eleştiriler de göz önünde bulundurulduğunda, süreci doğru yönetemediği için görevden alındığı anlaşılmaktadır.” yorumunu yaptı.
Nişantaşı Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölüm başkanı öğretim üyesi Doç. Dr. Savaş Biçer ise Azerbaycan – Ermenistan arasındaki tırmanan gerilimi şu sözlerle değerlendirdi:
“ERMENİSTAN AZERBAYCAN’IN MODERN SİLAHLI GÜCÜNDEN CİDDİ OLARAK ENDİŞE DUYUYOR”
“Azerbaycan ve Ermenistan arasında sınır çatışmaları yeni değil. Ancak bölge itibariyle TOVUZ’da çıkan çatışmalar ister istemez bazı kışkırtıcı nedenler aranmasına sebep oluyor. İki ülke arasındaki sınır hattı her zaman sıcak çatışma riski taşıyan bölgeler ve çok küçük çaplı hatta münferit temaslar birden çatışmanın şiddetlenmesine sebep olabiliyor. Bu şekildeki bir diğer sınır çatışmasına geçtiğimiz ay içerisinde Çin-Hindistan arasında tanık olmuştuk. Ermenistan özellikle Azerbaycan’ın sürekli gelişen modern silahlı gücünden ciddi olarak endişe duyuyor ve işgal altındaki Azerbaycan topraklarının bir gün asıl sahipleri tarafından kurtarılacağının korkusunu ancak kendi topraklarında garantör olarak gördüğü ve iki ülke sınırının tamamına yerleşebilecek Rus askerleri ile yenebileceğini düşünüyor olmalı.”
Doç. Dr. Savaş Biçer
Tovuz bölgesinin önemi
Doç. Dr. Savaş Biçer “Seçilen TOVUZ bölgesi, Gürcistan-Azerbaycan-Ermenistan sınır üçgenine çok yakın ve Gürcistan-Azerbaycan ana yolu üzerinde kritik bir arazi kesimi. Bu bölgede genişleyebilecek bir çatışma, Gürcistan’ı da içine alabilir. Kolektif Güvenlik Anlaşmasının işletilmesi halinde ise, örgüte Ermenistan’la birlikte üye olan Rusya dahil, Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgız Cumhuriyeti ve Tacikistan’ın da çatışmalara taraf olması ile sonuçlanabilir.” yorumunu yapıyor.
Çatışmaların yansıması nasıl olacak?
Biçer, çatışmaların yaratacağı sonuçları ise şu şekilde değerlendirdi: “Türkiye’nin her şartta Azerbaycan’ı destekleyeceğini açıkladığını da düşündüğümüzde, Kafkaslarda küçük çaplı bir çatışmanın yayılarak bölgesel bir çatışmaya dönüşme riski gözardı edilmeyecek kadar ciddi bir sorun. Ancak bu kadar ciddi olması nedeniyle de, bir süre sonra tarafların ateşkesi uygulamaya ikna edilmesi mümkün. Rusya, Minsk Grubu ve diğer bazı ülkeler itidal ve arabuluculuk çağrılarına başladılar bile. Gerek Azerbaycan, gerekse Ermenistan yönetimleri sonuç olarak esas sorun kaynağı Dağlık Karabağ bölgesindeki Ermeni işgalinin kendi lehlerine uluslararası bir çözüme kavuşacak şekilde gündeme gelmesini sağlamak isteyeceklerdir ve bu yönde ülkelerinin hem dış hem de iç dinamiklerini harekete geçireceklerdir. Suriye, Libya, Doğu Akdeniz hatta Afrika’daki Türkiye ve Rusya’nın gelişen dış politika ve güvenlik inisiyatifleri, Kafkaslarda karşı karşıya gelmelerinin de önünde denge sağlayıcı bir unsur olma potansiyelindedir diye düşünüyorum.”