Manisa’ya aşağı yukarı bir saat mesafede bulunuyor. Eğer Türkmen Şelalesi diye navigasyona yazarsanız sizi şelalenin üt kısmındaki yola götürüyor. Orası da 4×4 araç olmadığı sürece oldukça uzağına park edip yürümeniz anlamına geliyor. Türkmen Şelalesi tabelası da aramayın boşuna. Büyük Şelale yazıyor, onları takip edin. Biz Türkmen köyü tarafından gidiyoruz. Aracımızı derenin kenarına park edip geri kalan yolu yürümemiz gerekiyor. Yol yorgunu bir kısım arkadaşlar yatıp uyumayı tercih ederken ben sıcaktan bayıldığım için Küçük Şelaleye gidip yüzmeyi düşünüyorum. İlk gördüğüm şeyse atılmış çöpler oluyor. Söyleye söyleye bunu yapanların kökünü kurutacağım. Atmayın çöpünüzü, atmayın yahu! Türkmen Şelalesi ‘Büyük Şelale’ oluyor. Onun daha aşağısındaki şelale ise Küçük Şelale diye adlandırılıyor. Aracı bıraktığımız yer ile Küçük Şelale arası 10-15 dakika mesafede. O da çok güzel. Sabah sabah atıyorum kendimi buz gibi sulara. Öyle iyi geliyor ki…
Bir müddet yüzdükten sonra aracın yanına gidiyoruz. Uyuyanlarda uyanmış. Hep birlikte teknik malzemelerimizi Küçük Şelale’ye taşıyoruz. İlk gün buradaki şelaleden iniş yapacağız. Şelalenin sağ tarafından üst kısmına tırmanmak için bir yol var. Çok dikkatli tırmanın. Bazı yerde duvara yapışıp geçiyorum. O derece dar. Tam şelalenin üst kısmında bir havuz oluşmuş. Diğer arkadaşlar iniş yaparken bol bol yüzüyorum orada. Manzarayı seyrediyorum. Anlatılmaz bir keyif.
Biz burada kamp yapacağız. Akşam olmadan kendimize bir kamp alanı bulmalıyız. Küçük Şelale’nin etrafı taşlık ve düz zemin bulmak zor. Türkmen Şelalesi’nin olduğu yerde de durum pek farklı değilmiş. Hafta sonları da çok kalabalık olduğu için çantalarımızın güvenliğini sağlayamayabiliriz. En güzeli Türkmen Şelalesi’nin yukarısına kamp atmak diyorlar. Araçla Küçük Şelale arası 15 dakika, oradan da çok dik ağaçlık bir yer tırmanmamız gerekiyor. O da yarım saat gibi sürecek. Tüm bu yolu sırtımızda kamp yüküyle tırmanacağız. Aksi gibi sol ayağımda sakat. Benim için çok acılı bir yol oluyor yani.
Arkadaşlar bir kısım eşyama yardım ediyor. Yedi iyi insan ve bir de ben kanyoning için geldik. En sonunda Türkmen Şelalesi’nin tepesindeki açıklığa varıyoruz. Mor renkli dikenlerle kaplı… Arkadaşlar onları kesmeye başlıyor. Biz de dereye inip şelalenin döküldüğü noktaya gidiyoruz. Gidiyoruz diyorum ama o kadar kolay değil. Ayağınızda kaymayan bir ayakkabı olsun. Yer yer göller oluşmuş.
Oralardan geçiyorsunuz. Kayalardan atlıyorsunuz falan…
En sonunda Türkmen Şelalesi’nin döküldüğü noktaya varıyoruz. ‘Ict Canyoning’ kulübüm geçtiğimiz sene burayı boltlamıştı. Yani kayaya 100 yıl dayanacak çelikler çaktı. Bu halkalara ipi bağlayıp ineceğiz aşağıya. Bunu ertesi güne bırakıyoruz. Bugün yeterince yorulduk. Ben de bunu fırsata çevirip göllerde bol bol yüzüyorum. Atlama antrenmanı yapıyorum. Atlayamıyorum çünkü. O kadar zor çıkılan yere bile gelmişler ve dere yatağında yemişler içmişler. Çekirdek kabuklarını, ambalajlarını, kavun kabuklarını atıp gitmişler. Bol bol yüzüp atladıktan sonra kamp alanına dönüyoruz. Çadırımı kuruyorum, hamağımı bağlıyorum. Kamp ateşi yanıyor. Akşam yemeği hazırlıkları başlıyor. Gün batımı için karşı tepelere çıkıyorum. Öyle enfes manzaralar var ki…
Kamp alanında su ya da çeşme yok. Dere de temiz değil. Yani demem o ki suyunuzu yanınızda götürün. El bile yıkanmaz o suda ama biz girip yüzdük. Ertesi günde gireceğiz o sulara. O akşam ne çok yedik. Dinlenip dinlenip yedik. Gece herkes uyuyup da ateşin başı bana kalıyor ya en sevdiğim an bu an. Yıldızlar tepemde, sessizliği bölen tek şey ateş çıtırtısı… Çoğu zaman oturduğum yerde uyuduğum çok olmuştur. Bu seferde değişmiyor. Sabaha karşı çadırıma gidiyorum. Sabahta sıcak olunca hamağa gidiyorum. Kahvaltı sonrası asıl oraya gitme sebebimiz için Türkmen Şelalesi’ne yürüyoruz.
İpler bağlanıyor. Zipline kuruluyor. Biraz gözüm korkuyor. Kanyonlar dar bir koridor gibi ve ben sağa sola tutunabiliyorum. Buranın etrafı çok açık. Korka korka da olsa çıkıyorum ipin üstüne. Bir taraftan şelale dökülüyor, muhteşem bir an. Şelalenin duvarı yosun tutmuş. Ayaklarım kayıyor. Bende salıyorum kendimi aşağıya. Biraz hızlı bir iniş oluyor ve yukarıdan bırakıyorum kendimi suya. Bir alkış kopuyor. Çekirdekçi amcalar sandalyelerinde oturmuş her ineni alkışlıyor. Çok komik. Zipline için tekrar yukarı tırmanıyorum. Çok zor değilmiş şelalenin olduğu yerden tırmanmak ya da sırtımda çanta olmadan çıktığımdan. Şelalenin tepesine gidebilmek için önce kamp alanına sonrada dere yatağına inip o havuzları geçmek gerekiyor. En iyimser tahminle yarım saat yine. Bu sefer zipline yapıyorum. 47 metreden aşağıya salıyoruz kendimizi. Bütün kaynaklarda şelalenin yüksekliği 30 metre denmiş ama bizim ölçümümüze göre 47 metre yükseklik.
Burada kamp yapmayı düşünenlerin bilmesi gerekenler
Bir tesis yok. Sadece aşağı tarafta aracınızı park ettiğiniz yerde bir gözlemeci var. Elektrik, tuvalet ve su yok. Telefon ve internet çekmiyor. Odun sıkıntısı yok ama ateş yakarken çok dikkat edin. Oldukça ağaçlıklı bir yer çünkü. Ve en önemli şey çöpünüzü yanınızda götürün… Keyifli kamplar…
Türkiye’deki farklı şelaleler ile ilgili birçok detaya nerdesinbahar.com adresine tıklayarak ulaşabilirsiniz.