Sinoplular, şehirleri için güzel bir slogan bulmuşlar: Mutlu kent… Bu huzurlu kent bu sloganı bana göre de fazlasıyla hak ediyor. Ama Sinop aynı zamanda bir ‘paradokslar şehri’… Aksi taktirde benim de sloganını onayladığım bu mutlu kentin tam ortasındaki, işkenceleriyle ünlü cezaevi, bir mutsuzluk sembolü olarak göze batmaz mıydı? Batmıyor… Yine yeşilin bin bir tonunun maviyle iç içe olduğu Sinop’un aslında bir tatil kasabası değil, şehir merkezi olduğunu da zaman zaman kendimize hatırlatmanız gerekiyor.
Şehrin orta yerinde bulunan Tarihi Cezaevi’nin muhteşem deniz manzarası o kadar göz alıcı ki zamanında niye buraya böyle bir yapı kurduklarını anlayamıyorsunuz. Cezaevinin içinde gezerken disiplin odaları, zindanlar ve başkaca iç karartıcı bölümleri görmemiş olsaydım, Sebahattin Ali gibi ünlü konukları (!) deniz havası ile rahat ettirmek için yapılan bir yer olduğunu bile düşünebilirdim. Ya da Sebahattin Ali’nin “Aldırma Gönül” şiirindeki “dışarıda deli dalgalar…” diye başlayan şiirini okumasaydım.
Belki de asıl işkence denize sıfır konumda olan bu cezaevinin içeriden mahkumların görmelerine olanak tanınmayan manzarasıdır. Cezaevi içinde gezerken beni en hüzünlendiren yer ise çocuk ıslah evi bölümünün karanlık duvarları oldu. Sinop, eşsiz güzelliğiyle eskiden beri çok çekici bir şehir olduğundan, şehri korumak için bir kalenin yapılmaması da kaçınılmazdı. Bu sebeple şehrin tam merkezine sahil kenarına MÖ 7. yüzyılda kurulmuş olan Sinop Kalesi, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerinde yapılan tadilatlarla günümüze kadar ayakta kalmayı başarabilmiş. 25 metre yüksekliğinde ve 3 metre genişliğindeki heybetli duvarları sayesinde şehrin eşsiz manzarasını kale duvarlarının yukarısından izleyebiliyorsunuz.
Sinop, denizi çok iyi kullanmayı başarabilmiş bir şehir. Adım attığınız her yerde Karadeniz’le iç içesiniz. Samsun, Trabzon gibi Karadeniz şehirlerinden bu yönüyle de ayrılıyor Sinop. Şehir merkezinde olsa da dik yokuşuyla sizi bir parça yorabilecek, MS. 660’ta Romalılar tarafından yapılan daha sonra Bizanslılarca kiliseye dönüştürülen Balatlar Kilisesi, ayakta kalabilen az sayıdaki duvarı sebebiyle, bir dini yapıdan ziyade arkeolojik bir kazı alanı izlenimi veriyor. Sinop, şehir merkezinde bulunan iki müze sizi tarihte bir yolculuğa çıkartabilir. Eski bir konakta bulunan Etnografya Müzesi’’nin 1 ve 2. katlarındaki odalarda dolaşırken Sinop’un geleneksel yaşam tarzı ve kıyafetleri hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Burada halı, kilim, ahşap dolap, yer sofraları gibi eserler sergileniyor. Yine bu müzeye konumda olan Arkeoloji Müzesi de tarihi kalıntılarıyla ilgi çekici bir seçki sunuyor.
Sinop’a 11 km uzaklıkta bulunan, Hamsilos Koyu, buzul aşındırması sonucu oluşan Türkiye’nin tek fiyorduna ev sahipliği yapıyor. Hem bu fiyordu görmek, hem Türkiye’nin en kuzey ucunda bulunan dalgaların yüzünüze vurduğu rüzgarı hissetmek hem de Koy’un yakınındaki Tabiat Parkı’nı ziyaret etmek için Sinop’a gelindiğinde gidilmesi gereken güzergahlardan başlıcası.
Yaklaşık 40 km’lik bir yolculuktan sonra Erfelek ilçesini geçtiğinizde ulaşacağınız Erfelek Tatlıca Şelaleleri, içinde bulunduğu vadide sıralanan 28 şelalesiyle tam bir huzur depolama alanı. Bir taraftan sık bitki örtüsüyle bezeli ahşap merdivenlerde yürürken karşınıza çıkan sayısız şelaleyi saymakta zorluk çekeceksiniz. Sinop’a yaklaşık 1 saat mesafedeki Boyabat ilçesinin meşhur Boyabat Kalesi de görülebilir. İyi bir tempoyla 10 dakika sürse de bu kaleye tırmanmak dolambaçlı ve dik yolu sebebiyle yorgun ziyaretçiler için biraz meşakkatli olabilir.
Ne yenir?
Mutlaka cevizli Sinop mantısını denemelisiniz. Kapıda yoğun kuyruk olsa da ‘Teyze’nin Yeri Mantı Salonu’, bu Sinop lezzetini sunan güzel bir lezzet durağı. Çok sayıda balıkçı olsa da öneri üzerine gittiğimiz “Okyanus Balık Evi” bizi mest etti. Burada somon, mezgit ve iskorpit (çarpan) tadına baktığımız balıklardandı. Hepsi de çok lezzetliydi. Sinop’un meşhur hamur işi “nokul” kıymalı olanı kadar, üzümlü-cevizlisi ile de oldukça lezzetli. Bunun dışında biz yapan bir yer bulup deneyemesek de ‘sırık kebabı’ ve ‘ıslama’nın ününü biliyoruz. Tatlı olarak Erfelek Kestane Çikolatasıve Şekerci Mehmet Gürbüz’ün “Meşhur Boyabat Ezmesi” sunacağımız önerilerden.
Nerede kalınır?
Sinop’ta 5 yıldızlı otel yok. 3 yıldızlı şehir otelleri her yere yürüyerek ulaşma imkanı tanıyor. Biz Uğur Mumcu Meydanı üstünde bulunan deniz manzaralı Bossinop Otel’de kaldık. Oldukça da rahat ettirdiler. Çok merkezi bir konumda olduğundan başta korna seslerinden uyuyamayacağımız endişesi taşısak da medeni Sinop halkının kornayı neredeyse hiç kullanmıyor oluşundan ötürü martılar dışında hiç ses duymadık desek yeridir.