İki çocuğu öğle uykusuna yatınca sohbete başlıyoruz. Masmavi gözleri, derin bakışlarıyla Hülya Avşar’ın gençlik yıllarını anımsatıyor. Pelin Karahan anne olunca karşılaştığı önyargılar yüzünden dertli, “Anne olan oyuncuların bu işe ara vereceğine dair bir algı var. Bunun kırılması lazım” diyor. “Çok kilo mu aldı?” başlıklı haberlerden konu açılınca da bu şiddetten bıktığını anlatıyor…
Uzun zamandır ekrandan uzaktasınız. Neden?
Aslında hazırım ve çok istiyorum. Ama anne olduktan sonra sanki oyuncuların bu işe ara vereceğine dair bir algı var.
Nedir bu algının sebebi?
Kadınlar anne olduktan sonra ekrandan uzak durmak istiyor; ‘Sete gelmiyor, kuralları koyuyor’ gibi şeyler düşünülüyor.
Sizin kurallarınız var mı?
Yok. Çalışmaya hazırım ve gelen senaryoları okuyorum. Ama hâlâ “Doğurdu, kilolu mu acaba?” diyorlar. Bunları aşmamız lazım. Hem çocuğuma yetip hem çalışıp hem spor yapabilirim. Evet, anne oldum ama hiçbir şeyi bırakmadım ve bırakmayacağım.
Okul harcamalarım için sürekli çalıştım
Kadın oyuncular üzerindeki bu kilo şiddeti ne hissettiriyor?
Aslında erkek oyuncular da son dönemde bunu yaşıyor. Ben bu kilo şiddetinden bıktım. Hasta olabilirsin ya da doğum yapabilirsin. Kilo alırsın, verirsin. Bu biraz da sosyal medyanın yarattığı bir şey. Aşırı zayıflık, mükemmel görünme… Kusursuz gibi gösterilen hayatlar… Ancak emin olun, öyle bir hayat yok.
Bu yazın başında denize girerken bir fotoğrafınız çekildi. “Kilolu mu?” sorusuyla sosyal medyanın gündemine oturdunuz…
Hoş olmayan bir fotoğraftı. Ters ışık ne demek anladım. Her gün bir saat spor yapıyorum. Şu an yaşıma göre en iyi ve en sıkı olduğum zamandayım. 34 beden giyiyorum. Böyle olmayabilir de. Kimse mükemmel olmak zorunda değil.
Instagram’da paylaştığınız fotoğraflar da dikkat çekti.
Instagram’ı seviyorum ama bu yaza kadar çok fotoğraf paylaşmıyordum. Kendimi iyi hissediyorum; bronzlaştım, spor yapıyorum. Güzel fotoğraflar koymak istedim.
Gözlerinizin rengi, şekli nereden geliyor? Nerelisiniz?
Annemden… Ben Ankara’da doğup büyüdüm. “Ankaralıyım” diyorum. Annemler Selanik göçmeni.
Anne ve babanız siz çok küçükken ayrılmış. Bunun zorluklarını yaşadınız mı?
Evet. Kendine sahip çıkmak, hep kontrollü olmak zorundasın. Bu algıyla büyüdüğüm için hâlâ öyleyim. Eskiden ilkokulda “Anne-baban ne iş yapıyor?” diye sorarlardı. “Benim babam yok” derdim. Çok zordu.
Ayakta durabilmek için küçük yaşta çalışmaya mı başladınız?
17 yaşında, üniversite sınavına girmeden önce bir düğünde hosteslik yaparak çalışmaya başladım. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Turizm Otelcilik bölümünü kazandım. Yurt parası gerekiyordu, okul harcamalarım oluyordu. Hep çalıştım.
Babamı hayatımda bir kere gördüm
Babasız büyümenin eksikliğini yaşadınız mı?
Evet. Annem bana hem annelik hem babalık yaptı. Kadın olarak hep kendini koruması gerekti. Yine de “Başında bir tek annesi var, daha kolay ulaşılır” durumu oluyordu. Bu tavır halen var ve beni rahatsız ediyor. Kadın olmak çok zor. Bizim ülkemizde ayrıca zor.
Babanız hayatta mı?
Hayır. Vefat etti. 17 yaşındayken, hayatımda ilk kez görmüştüm, bir daha da görmedim.
Çocuklarım şımarık büyüsün istemiyorum
Çocuklarınızdan Can 3.5, Ali Demir 6 yaşında. Nasıl bir annesiniz?
Kurallarım var. Bir bakışımdan çekinsinler isterim. Baba normalde sert, anne yumuşaktır ya… Ben bazı durumlarda daha sert bile olabiliyorum.
Neden?
Günümüz çocukları birçok olanağa sahip. Bunların içinde şımarıkça büyüsünler istemiyorum. Durmayı bilsinler, çekinsinler ve kuralları olsun.
Kadına şiddet haberleri bu kadar gündemdeyken siz oğullarınızı bu konuda nasıl eğitiyorsunuz?
Kız arkadaşlarıyla oynarken hep dikkat ediyor, davranışlarını gözlemliyorum. Kendi aralarında konuşmalarına dikkat ediyorum. Kızlara asla kötü davranmamaları gerektiğini şimdiden söylüyorum. Şaka bile olsa bir kıza, “Sen kızsın bizimle oynayamazsın diyemezsiniz. Belki en yakın arkadaşınız bir kız olacak, bunu bilemezsiniz” diyerek anlatıyorum. Evde gördükleri de onları çok etkiliyor. Örneğin, geçenlerde Ali Demir benden su istedi. “Kalk kendin al” dedim. Böyle alıştırmazsam ileride eşinden bunu isteyecek. Kadına yük olmamayı öğrenmeli.
Başardığım en zor şey doğumdu, 17 saat sürdü
35 yaşına girdiniz. Neler değişti hayatınızda?
30’a girdiğimde “Vay” demiştim. Ama bu sefer yaşlanıyoruz diye düşündüm. Biraz tedirgin oldum.
Ekranlara ara verdiğiniz dönemde neler yaptınız?
Çok resim yaptım. Yağlıboya geyşa figürleri yapıyorum. Soyut çalışmalarım da var. Kulaklıklarımı takıp 5-6 saat herkesten uzak kalarak resimle ilgileniyorum. Benim olayım renk. İçimdeki renkli enerjiyi bu sayede dışarıya yansıtıyorum.
Sizi hiç tanımayan birine kendinizi nasıl anlatırsınız?
Çok hareketli ve enerjiğim. Sabırlıyım, nahifim, iyi sır tutarım. Ama inanılmaz kararsızım, bu da karşımdakileri yorabilir.
Bugüne kadar başardığınız en zor şey neydi?
Doğum yapmak. Ali Demir’i normal doğumla doğurdum ve 17 saat sürdü. Doğum gerçekleştiği an “Allahım çok güçlüyüm, bunu başardım ya her şeyin üstesinden gelirim” dedim.
Eşim ‘Çok yoruldun ama artık ben varım’ dedi
Altı yıldır evlisiniz. Çocuk sahibi de olunca aşk bitiyor mu?
Bitmiyor ama şekil değiştiriyor.
Nasıl bir değişim geçiriyor?
İlk günkü heyecanı kalmıyor. Çocuklar evliliği çok değiştiriyor. Size daha az zaman kalıyor. Ama birbirimize olan o ilgiyi hep ayakta tutmaya çalışıyoruz. Birlikte yemek yiyoruz. Sürprizler yapıyoruz. Aradaki sevgi ve güven de daha önemli hale geliyor.
Eşiniz Bedri Güntay Bey’e olan aşkınızı nasıl anlatırsınız?
Benim elimden tuttu, ben de ona hep çok güvendim. “Bu zamana kadar çok yoruldun, artık hayatında ben varım” dedi ve gerçekten söylediği her şeyi yaptı.
İşlerinize karışır mı? Bir öpüşme, sevişme sahnesi gelse…
Çalışmam konusunda çok destekçi. Ama bu tarz sahneleri hiç konuşmuyoruz. O hayatımda olsun ya da olmasın benim zaten kendime göre doğrularım var. Rolle ilgili nasıl hissettiğime göre karar veririm.
Plazalara baktım ve hüngür hüngür ağladım
Üniversiteden sonra tek başınıza İstanbul’a taşınmışsınız. Sizi korkutmuş muydu şehrin kaosu?
İlk gün Maslak’ta bir iş görüşmesine gittim. Kabul edildim. Sonra plazalara baktım ve hüngür hüngür ağladım.
Neden?
Koca şehir beni yutacak gibi geldi. Hiç unutmam, 59 RS otobüsü gelirse tek vasıtayla Maslak’a gidebiliyordum. O gelmezse iki vasıta yapmam gerekiyordu. İkinci otobüs parası bütçemi etkiliyordu. Şimdi kendi arabamla yolda giderken otobüsleri gördüğümde çok duygulanıyorum.
‘Kavak Yelleri’ ve oyunculuk maceranız nasıl başladı?
İstanbul’da bir şirkette çalışırken ‘Kavak Yelleri’ dizisinin oyuncu seçmelerine gittim. Hiç eğitimim yoktu. Ve seçildim. Sonradan yönetmenimize de sordum “Neden beni seçtin?” diye. “Çok doğaldın” dedi. Sonra bu işi iyi yapabilmek için çok çalıştım, çok disiplinli oldum ve o doğallıkla devam ettim.
‘Kavak Yelleri’ bugün olsa tutar mıydı?
Benim aklımda hep devamını çekmek var. Samimi ve doğaldı, inan şu an çok seyredilir.
Yaşadığınız maddi sıkıntılardan sonra para kazanmaya başlayınca ne yaptınız?
Oyunculuk yapmaya başlayınca hemen para biriktirdim. Önce anneme ve kendime ev aldım. Sonra arabam oldu. Hep hayatımı garanti altına almakla ilgili bir dürtüm vardı, hâlâ da var. O dönemlerde benim yaşıtım oyuncular en iyi marka çantaları takıp yurtdışında gezerken ben hep para biriktiriyordum. Çanta çok seviyorum. İlk pahalı çantamı aldığımda 27 yaşımdaydım. Şimdi param da olsa beğendiğim şeyi hemen alamıyorum.